Bu Kafesin İlhamı Göçmen Kuşlardan mı, Yoksa Göçmen İşçilerden mi?
E. Seda Kayım
/ 19 Ağustos 2008
16 gün sürecek Olimpiyat Oyunları için tüm dünyada gözler oyunlara ilk kez ev sahipliği yapan Çin'e çevrilmişken, aynı zamanda son dört yıldır hummalı bir çalışma ile neredeyse baştan tasarlanan ülkenin başkenti Pekin ve kentin tüm kamusal alanları da mercek altına alındı. Öncelikle projeler açıklandı; sonrasında inşaatlara başlandı ve Pekinlileri hayatlarından bezdiren yapım çalışmalarından tutun da ülkenin sakinlerinin demokratik ihtiyaçlarına kadar her şey bir tartışma güzergahı oldu çıktı. Sıkça basını takip eden, hele ki kent fotoğraflarını incik cincik incelemeyi seven biz mimarlık düşkünleri de Pekin'i ve yeni mimarlık şaheserlerini adım adım takip ettik; binaların her birinine birer takma isim bulup bu küresel olayı içselleştirdik.
Bulduğumuz takma isimlerden belki de en favori olanı kuşkusuz, İsviçreli mimarlık ikilisi Herzog & de Meuron'un olimpiyatların kalbini temsil eden stadyum yapısı ‘Kuş Kafesi' oldu. Gerçekten de yapıyı sarıp sarmalayan diyagonal çelik şeritlerin akla ilk getirdiği imgelem bir kafesti. Ta ki Amsterdam menşeli proje grubu Droog Design'ın küratörü Scott Burnham kişisel blogunda bu ismi ve dolayısıyla yaratının ilham kaynağını sorgulayıncaya kadar...
Burnham, Kuş Kafesi'ni var eden yaklaşım ile Olimpiyat Oyunları öncesinde ziyaret ettiği Pekin'de gözlemlediği vernaküler bir alışkanlığı karşı karşıya getiriyor. Herzog & de Meuron'un ve tasarım boyunca onların danışmanlığını yapan Çinli sanatçı Ai Weiwei'nin, tüm yol boyunca oldukça fazla kredi ve alkış topladığını belirten Burnham şu soruyu soruyor : "Pekin Olimpiyat Stadyumu'nu ‘gerçekten' kim tasarladı?"
Bu oldukça provokatif sorunun komplo teorileriyle cevaplanacak bir yanı yok. Burnham'in izlenimi ve çıkarımı, Kuş Kafesi'nin göçmen kuşlardan çok göçmen inşaat işçilerinin güvenlik için ortaya koydukları vernaküler mühendislikten esinlendiği yönünde.
"Pekin'de dolaşırken ilk dikkatimi çeken şeylerden biri, elbette etrafta olup biten inşaat miktarı oldu. Hemen hemen her binada gözüme çarpan bir diğer şey ise, resmi güvenlik ekipmanlarının ve strüktürlerinin eksikliğinde işçilerin aldığı önlemler oldu. Yapıların üst kat pencerelerinde, çalışma sırasında kimsenin düşmemesi için çakılmış çapraşık ahşap latalar vardı. Neredeyse aynı tip latalarla oluşturulmuş bu strüktürlerin benzerliği oldukça tesadüfi bir şekilde bir araya gelmelerinden kaynaklanır gibi gözükse de, uzun süre incelediğinizde belli bir şema, bir patina farketmemek elde değildi."
Burnham, yakından incelendiğinde bu ahşap strüktürlerin ikincil bir işlevi de olduğunun farkedilebileceğini belirtiyor: Kuşları boş yapıların içine yuva yapmaktan alıkoymak... Elbette bu noktada stadyumun edindiği ‘kuş kafesi' lakabı daha farklı bir anlam kazanıyor .
"Olimpik Stadyumun üç boyutlu görselleri etrafta dolaşmaya başladığında bu ‘tesadüfi' tasarımların ilham kaynağı bana daha da bariz gelmeye başladı. Ai Weiwei'nin göçmen işçilerin ‘günü kurtarma' amaçlı vernaküler mühendisliklerinden ilham aldığını söylemek de, onun işlerinden haberdar olan birisi için imkansız sayılmaz."
Burnham'in teorisi ne denli doğrudur, projenin müellifleri buna bir cevap verir mi bilinmez. Ancak işin sonunda ‘Kuş Kafesi'nin varlığının göçmen kuşlara da, göçmen işçilere de değil ancak odaksız sermayeye katkı sağladığını düşünmek, yalnızca yaratım sorunsalı, ilham-esinlenme-taklit üzerine metodolojik tartışmalarla değil, hemen her disiplinin işleyiş kurgusunun gerçekleriyle yüzleşmek için iyi bir fırsat olabilir.
İlişkili Haberler
Cem Kozar ve Işıl Ünal ile Mimarlık, Araştırma ve Tasarım Üzerine...
İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın