Çağdaş Mimarlığın Dili

Birgül Yavuz / 01 Temmuz 2008




Aaron Betsky:

Bütün bu tartışılegelen sorunlar mimarlığın kendisiyle çözülür, yapı yapmakla değil. Farkında olmadan dünyayı öldürüyoruz; yani artık "yapmamamız gereken" şeyler var; otonom, tekil, özerk büyük kitleler, gücü daha da şahlandıran uzun binalar inşa etmek, kaynakları eritip yok etmek, yerel kültürü yok etmek.

Mimarlık binayla ilgili her şeydir, sadece bina yapmak değildir. Binaların içinde ve dışında yer alan dünyadır mimarlık. Bu anlamda binalar, yapılar mimarlığın araçları mıdır? Eğer öyle düşünüyorsak, mimarlığın içindeki sanatı tekrar bulmalıyız. Ama bu teknik değil, kültürel bir sorunsaldır. Mimarlık sosyal, politik status quo dışında bir sembol taşır mı? Çevremizdeki binalar, her ne kadar mimarları niyetlerinin bu olmadığını söyleseler de, gerçek niyetlerini dile getirirler mi?

Mimarlığın görevi insanları, eşyaları ve bilgiyi taşıyan, koruyan ve kapsayan yaşam alanları oluşturmaktır. Binalar ise çağdaş bilimin krallığında küçük detaylardır, söyleyecekleri söz azdır. Biz mimarlar mimarlık gözümüzü açıp, temizlemeliyiz, dünyada neler olduğunu bir tuğlanın güzelliğinden anlamalı ve anlatmalıyız.

Mimarlar bazı gerçekleri biraraya getiren yaratıcılar mıdır? Uzun bir süre ütopyayı ve nostaljiyi arayıp durduk. Ütopyanın olmadığını anladığımız, dünyayı yok etmeye başladığımız andan itibaren biz mimarların en önemli görevi dünyanın olasılıklarını ortaya çıkartmak olmalıydı. Belki de görevimiz hiç inşa etmemek olmalıydı, işaretlemek, ölçmek, bakmak, sınırlar koymak, sadece kumda çizgi çizmek, kesmek atmak, günlük hayatın ritüellerini bulmak, yeni bir mimarlık olasılığını sanrılamak, bizi izleyen "big brother"dan haberdar olmak, imkansız kılmak, imkan yaratmak, bizi sınırlayanı tarif etmek, yapı yapmanın hayaletini, ya da hayalini yaratmak, dünyadaki bütün park alanlarının kendilerini park etmesini engellemek, bizi çevreleyen dünyayı wallpaper yapmak ve yeniden düşünmek, ilginç ve garip ama çağdaş bir mimarlık yaratmak, demokrasiyi tapınaklarla değil insancıl yapılarla yeniden kurmak, binayı doğaya karıştırmak olmalıydı belki de mimarların görevleri.

Bu yılın sonunda gerçekleşecek Venedik Bienalinde bu olguların hepsini ele alıyoruz. Mimarlığın gücünü, yeteneğini nasıl kullanabiliriz sorguluyoruz. Bence mimarlığın dili; açık bir kalp, açık bir göz ve açık bir zihindir.


İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :