Çağdaş Mimarlığın Dili
Birgül Yavuz
/ 01 Temmuz 2008
23. UIA Kongresi kapsamındaki ilk toplantı, "Çağdaş Mimarlığın Dili" başlığı altında dün (30 Haziran 2008) gerçekleştirildi. Günün önemli etkinliklerinden biri olarak gösterilen oturumun moderatörlüğünü Marco de Michelis üstlenirken konuşmacı sıralarında Aaron Betsky, Massimiliano Fuksas, Kengo Kuma ve Hani Rashid otuyordu.
Yapı-Endüstri Merkezi 'ni (YEM) temsilen 23. UIA Kongresi'nde bulunan Birgül Yavuz toplantıyı mimarizm.com okurları için izledi. İşte Birgül Yavuz'un toplantı izlenimleri:
Palavela'da yapılan oturum belki de günün en önemli etkinliğiydi. Her zaman tartışılagelen "mimarlığın dili" olgusu üzerine yapılan konuşmalar bir kez daha mimarlık mesleğini, mimarlık uygulamalarını, yerelliği, "dünyalılığı", teknolojiyi, iyi ve kötü mimarlığı gözden geçirtti. Mimarlık herkes için midir? İyi mimarlık, mesleğin nerelerinde kaybolmuştur?
Modern mimarlığın dili insanlığın başından beri sorgulanan bir dildir; mimar o dili bilir ya da bildiğini zanneder. Batı mimarisi doğuyu, doğu mimarisi batıyı öğrenmeye çalışır. Mimarlık modern çağa girdikçe bu dile başka kelimeler karışır; strüktür, sanat, resim, mühendislik. Belki de mimarlık dilinde çığır açan milad, mühendislik diliyle buluşması olmuştur; sağlam, narin ama kırılmayan dev kitleler, resmedilebilen mühendislik harikaları. Sonrasında daha başka kelimeler bu dağarcığı doldurur; şimdi sosyologlar, biyologlar, dilbilimciler, vb. farklı disiplinlerden uzmanlar modern mimarlığın dili üzerine kafa yormaktalar. Belki de sorulacak doğru soru; "modern mimarlık dili bütün bu sürede hangi başka dilleri unuttu?" olmalı.
Çağdaş mimarlıkta ana element
Oturumda tartışılan en önemli konu çağdaş mimarlık tanımında kullanılan ana elementin ne olduğuydu. 20.yy başından beri mimarlık, artık sarayların ve kiliselerin değil, halkın dilini konuşuyor. Halkın içine inmek zorunda kalan bu dil, insanların sorunlarıyla birebir ilgilenmek zorunda; "sosyal konut" tam da bu kaygının bir sonucu değil mi? Heidegger'in "Bauen, Wohnen, Lernen" (yapı yapmak, yaşamak ve öğrenmek) kelimeleri arasındaki birlikteliğe koyduğu vurgu; insanın varoluşunu mesken tutmaya, mesken tutmayı da düşünmeye bağlıyor. Yaşamayı öğrenmek gibi keyifli bir ifade de 20. yy'in mottosu olageliyor.
Bu anlamda modern mimarlık toplumu şekillendiriyor, toplum da talepkar olmaya başlıyor. Modern mimarlık toplumun ve sivil yaşamın hijyeni, sağlığı, devamı, sürekliliği ve gelişimi gibi misyona gebe kalıyor. İşte bütün bu kaygı ve sorumluluklar "kent planlaması" kavramını yaratıyor. Ama mimarlığın üstlendiği görev her geçen gün daha da fazlalaşıyor; çevre kirliliği, enerjinin korunumu gibi bütün insanlığı ilgilendiren sorunlar mimarlık dilinin kelimeleri. Artık mimarlık çok önemli bir protagonist.
Görünmeyen yüzü olmayan, söylemini şekillendirmek zorunda olan mimarlık, bu anlamda izole edilmiş bir kavramlar bütünü müdür? Mimarlık sadece bir marka mıdır? Aslında her dönemde yaptığı görsel anlamda ihtişamlı ve ilgi çekici kütleler yaratmak mıdır?
İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın