EKODesign Konferansı'nın iddialı konuklarından, Hollandalı mimar Koen Olthuis'un "Deniz Ağacı" projesi, kentlerde yeşil odaklar oluşturmak amacıyla, yalnızca hayvanların ve bitkilerin barınacağı özel bir yaşam alanı öngörüyor.
Kentleşme ve iklim değişimi, kent merkezlerindeki doğal alanlar üzerinde giderek artan bir baskı oluşturuyor. Kentlerde yeni doğal alanlar yaratmak ise örneğine az rastlanan bir girişim. Bununla birlikte, kuşlar, arılar, yarasalar ve diğer küçük canlılar için ayrılmış bu tür yaşam alanlarının kentsel çevreye de olumlu katkıları oluyor.
Mimar Koen Olthuis tarafından kurulan Waterstudio'nun kentlerde bu tür yeşil odaklar oluşturmak amacıyla tasarladığı yeni kavramsal projesi, "deniz ağacı" (sea tree) adını taşıyor. Bu ağaç, yalnızca hayvanların yaşam alanı olarak ayarlanmış, çokkatmanlı, yüzen bir strüktür. İnsanların bu strüktüre erişmesi ise yasak.
Deniz ağacı, açık denizde petrol arayan yüzer platformlarınkine benzer bir teknoloji ile üretiliyor. Bu aynı zamanda, petrol şirketlerinin kentsel çevreye duyarlılıklarını göstermek amacıyla kendi bilgi ve teknik birikimlerini kullanarak deniz ağaçları inşa edilebilecekleri ve kentlere bağışlayabilecekleri fikrini de akla getiriyor. Deniz ağaçlarını akarsulara, denize, göllere ve limanlara yerleştirmek mümkün...
Konulduğu yere göre yüksekliği ve derinliği ayarlanabilen deniz ağaçları, bir kablo sistemi ile dibe bağlanarak, rüzgârın etkisi ile bir miktar hareket edebiliyor. Deniz ağacının suyun altında kalan kısmı küçük deniz canlılarına, hatta uygun iklim koşullarında yapay mercan resiflerine bile ev sahipliği yapabiliyor.
Tasarımın en iyi yönlerinden biri de sunduğu yaratıcı çözümün yanı sıra değerli kent arazisini işgal etmemesi. Deniz ağacındaki yaşamın olumlu etkileri, birkaç kilometrelik bir uzaklığa kadar ulaşıyor.
Hayata geçirilecek ilk deniz ağacı aynı zamanda, hayvan ve bitkiler için inşa edilmiş ilk yüzen nesne olacak.