"Firmalar, Ödemeyi Göze Aldığımız 10 Kuruştan Ekonomi Yapmak İçin Yerli Hammadde Kullanmıyor"
Amber EROYAN / E. Seda KAYIM
/ 21 Haziran 2012
Geri dönüşüm günümüzde ihtiyaçtan çok, trend halini aldı. Bir yandan dönüşüm mevzusuna odaklanırken, bir yandan da hammaddeden giderek uzaklaşıyoruz. Bu ikilemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geri dönüşüm anlaşılması kolay bir olay, çünkü neyi attığınızı görüyorsunuz. Ama ürününüzün nereden geldiğini görmek aynı derecede basit değil. Öte yandan hammaddenin kendisi çok önemli, çünkü birkaç yıl içerisinde bazı maddelere ulaşmamız imkansız hale gelecek. Bu nedenle de hammaddenin gerçekten ne olduğunu, nasıl ortaya çıktığını ve ne denli kirletici olduğunu kavramamız gerekiyor. Burada sorun sadece para değil… Firmaların temel hatası, ürünlerini mümkün olduğunca ucuza üretmek oluyor. Aslında iyi hammadde kullanmak sanıldığı kadar pahalı bir şey değil.
Örneğin bir mobilyamda kullandığım yün Yeni Zelanda'dan geliyor. Dünyanın öbür ucundan gelmesine rağmen Hollanda yününden daha ucuz. Bizim de gerçekten ucuz ve iyi yünlerimiz var ama Rusya'ya ihraç edilmesi, iç pazarda daha pahalıya satılmasına neden oluyor. Yani ortada gerçekten çok aptal bir sistem var. Üreticiler 1 kiloluk yüne 10 kuruş daha fazla ödedikleri takdirde, tüketicinin de bunu ödeyeceğinin farkında değiller. Çünkü arada çok küçük bir fark var ve bu, son ürüne sadece 1 Euro'luk bir fark olarak yansıyacaktır.
Oysa üretici, hammadde kaynağına olan mesafeyi hesaba katmak yerine kâr üzerine kurulu bir mantık benimsiyor.
Ekoloji ile olan bağlantınız sadece hammaddeler ile sınırlı değil. Tasarımlarınızda organik formlardan esinlendiğinizi görüyoruz. Deniz kestanesi formlu bir puf tasarımınız var örneğin…
Evet, işte o Yeni Zelanda'dan gelen yünle üretilmişti. Şimdi onu Hollanda'daki yerel hammadde ile üretmeye çalışıyoruz. Bu proje üzerindeki çalışmalarımı halen sürdürüyorum; yünü yerel ölçekte tedarik edebilmek için daha iyi bir sistem geliştirmekle meşgulüm. Yani şu sıralar tasarımdan çok, konunun organizasyonel boyutuyla ilgilendiğim söylenebilir.
Zaaien from Christien Meindertsma on Vimeo.
Hollanda yünüyle ilgili başka bir projeniz daha var, adı da "Texel Ottoman". Türkiye'ye gelmişken bu projeden de bahsetmek istersiniz diye düşündüm…
"Texel Ottoman", Texel cinsi Hollanda koyunundan elde dilen bir yün. Bu malzeme aynı zamanda diğer deniz kestanesi formlu pufun da üretim etaplarından birini oluşturuyor. Halihazırda satan bir ürününüz varsa, malzemesini değiştirmeniz güçtür. Ben de o pufu kullanarak bu yeni malzemeyi test ettim. Ve sonuçta ortaya iyi bir yün çıkardığımı gördüm.
Peki "Ottoman" kelimesinin tasarımla ne gibi bir ilişkisi bulunuyor?
O sadece pufun İngilizce'deki karşılığı… Ama hoşuma giden bir kelime…
Şu anda güncel olarak hangi projeyle ilgileniyorsunuz?
Halen "Flax Project" ile uğraşıyorum. O kadar çok hammadde satın aldım ki, tüm bir yılımı kağıt ve diğer malzemeleri üretmekle geçirebilirim. Son 10 yılda o kadar çok sayıda proje yaptım ki, bundan sonraki dönemde biraz daha iyi olduğum konularda derinleşmeyi istiyorum. Fark yaratmaya çalışmanın, belli bir konuda uzmanlaşmaktan daha iyi olduğu düşünüyorum. Öyle ki "Flax Project"e ve yün üretimine odaklanmayı deneyeceğim. Belli bir konuda derinlemesine bilgi sahibi olmak çok güzel bir şey, çünkü o zaman o malzemeyle ilgili her şeye vakıf oluyorsunuz. Nasıl sonuçlanacağını bilemesem de, şimdilik planlarım bu yönde…
Türkiye'de üretilen yünler hakkında bilgi edindiniz mi?
Burada çok fazla yün olduğunu biliyorum. Aynı zamanda çok sayıda üretici firmaya, fabrikaya sahipsiniz. Bu yerel tasarımcılar açısından çok önemli çünkü ürününüzün üretildiği yere çok daha yakın olabiliyorsunuz. Hollanda'da ise şu anda tekstil üretimi yok denecek kadar az. Bu anlamda bizim kaybettiğimiz bir değere sizin halen sahip olduğunuzu söyleyebilirim.
İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın