Galata Rum Okulu'nda 'Yeniden İşlevlendirme ve Mimarlık' Konuşuldu

mimarizm.com / Gizem KIYGI / 20 Kasım 2012

Hollanda Mimarlık Enstitüsü (NAI) ve Galata Rum Okulu Vakfı, yeniden işlevlendirme olgusunu ve Galata Rum Okulu örneğini tartışmak üzere 19 Kasım Pazartesi günü Galata Rum Okulu'nda bir araya geldi. Üç oturumda gerçekleşen etkinlikte, "Galata ve Galata Rum Okulu'nun Bağlamı", "Kültür Yönetimi ve Programlama", "Yeniden İşlevlendirme ve Mimarlık" tartışıldı.



Aykut Köksal'ın moderatörlüğünü üstlendiği "Yeniden İşlevlendirme ve Mimarlık" oturumuna, Han Tümertekin, Nevzat Sayın ve Korhan Gümüş konuşmacı olarak katıldı. Oturum, moderatör Aykut Köksal'ın konunun bağlamını ve çerçevesini çizen konuşmasıyla başladı. Koruma nesnesi olan bir yapının yeniden işlevlendirildikten sonra yeni bağlamında da ayrı bir koruma nesnesi haline gelebileceğini söyleyen Köksal, bu duruma Eski Şark Eserleri Müzesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin kullanımında olan Çifte Saraylar'ı örnek gösterdi. 

"Mimari ve mimar dengesini yakalamak çok önemli"

Aykut Köksal'dan sonra söz alan Han Tümertekin yeniden işlevlendirmede mimarın neleri tartıştığını aktardı. Karşılaşılan her yapının ve her durumun kendine özgü bir dinamiği olduğunu belirten Tümertekin, bu noktada mimarın kendine sorması gereken sorunun "Mimari mi, ben mi?" olduğunu belirtti.

Karşılaştığı yapılarda neyi korumak gerektiğinin düşünülmesi gerektiğini söyleyen Tümertekin, Osmanlı Bankası ve Sümerbank örneklerini aktardı. Günümüz teknik altyapısının yapıya entegre edilmesi gerektiği durumlarda, yapının ağrılık noktasını düşünmek gerektiğini anlatan Tümertekin, Sümerbank'ın dolaşım yapısının en azından merdivenler düzeyinde korunması gerektiğini vurguladı.

Mimarın egosuyla binanın değerlerinin çok hassas noktalardan geçtiğini ve müdahaleyi farklı ölçeklerde sorgulamak gerektiğini anlatan Tümertekin, Santral İstanbul'da yapılan çalışmaları aktardı. Bu çalışmalarda ağırlık noktasının, insan için yapılmamış bir yapıya insan katmak olduğunu belirten Tümertekin, işlevlendirmede doğru soruyu sormanın öneminden bahsetti.

"Muhafazakarlık ile muhafaza arasında neden bir bağ yok?"

Nevzat Sayın ise, oturum boyunca verilen tüm örnekler arasında derin bir bağ bulunduğunu belirtti. İçinde bulunulan yeri anlamak için mimarlıktan daha derin bir bağ kurulması gerektiğini anlatan Sayın, bir yapıyı orada yaşayan insanların korumasının ve bu durumun yarattığı organik ilişkinin önemini vurguladı. Muhafazakarlık ile muhafaza arasında bir bağ olmadığını vurgulayan Sayın, tamamen yapının bağlamı dışında düşünülen koruma yaklaşımlarını eleştirdi. Santral İstanbul'da neyi koruyacaklarını uzun zaman tartıştıklarını belirten Sayın, yeni yapıların üçüncü bir dil oluşturmadan kurgulandığını söyledi. Yeniden işlevlendirme sürecinin mimar için öğretici bir süreç olduğunu belirten Sayın, mimarın kendini yapıya hangi noktada teslim edeceğini bilmesi gerektiğini vurguladı.

"Ben burada böyle yapardım demek değil, ben burada ne yapıyorum demek önemli"

Yeniden işlevlendirmenin program icrası üzerine konuşan Korhan Gümüş, görev alıp verme ilişkisinin anonimlikten kurtulması gerektiğini belirtti. Anonimlik kavramına farklı bir yaklaşım getiren Gümüş, bu kavramın içine gizlenmiş öznel bir durum olduğunu vurguladı. Mimarın kendisini bu anonimlikten kurtarması gerektiğini belirten Gümüş, "Ben burada böyle yapardım demek değil, ben burada ne yapıyorum demek önemli" dedi. Programların kamu tarafından oluşturulması gerekirken gönüllüler tarafından oluşturulduğunu belirten Gümüş, konuşulan örneklerin bu tip bir anonimliğe karşı duruş sergilediğini söyledi.


İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :