Gitmek İçin Güzel Zamanlar Güzel Yerler: Gdansk

Cansu PAŞAALİOĞLU / 01 Ekim 2015
Olağanüstü bir hal olmadığı sürece vatandaşı olduğunuz ülkede yaşayacak, başladığınız okuldan mezun olacaksınız. Biraz da bu yüzden, gitmek için güzel zamanlar bu kadar az, güzel yerler bu kadar fazla iken bence siz de gidin...


Erasmus denildiğinde günümüz üniversite öğrencileri olarak az çok neler düşündük, düşünürüz tahmin edilesidir. Çoğu basmakalıp olsa da haklılık payları vardır elbette. Ancak kendinize özgü sebebinizin olması ise yaşanılan o dönemi ve yeri en güzel yapandır. Altında bir derinlik yok bu söylediğimin. Ama biraz da var. Hayatın değişecek, sen değişeceksin gibi şeyler kimse söyleyemez, bunu garantileyemez size. Ama böyle bir döneme bir daha bu kadar kolay giremeyebilirsiniz. O yüzden sizi heyecanlandıran bir dürtünün peşinden gitmenin tam vakti...

Gitmem gereken bir dönemdi, iyi denk geldi gittim ben de. Yani biraz gitmek için gittim. Okuma tutkusu kışkırttı, turistik geziler yetmedi. Bir süre doğduğumdan beri yaşadığım ülkeden ayrılmış olsam, her zaman gördüğüm insanları bir süre görmesem, başka bir yerde devam etsem ne olur ki dedim. Frankfurt aktarmalı Varşova uçağının ardından, sekiz saatlik bir otobüs yolcuğu sonunda -10 derecede bir havada gece yarısı kendimi Polonya'nın prensesi Gdansk'ta buldum.



Donmuş Baltık denizine uçsuz bucaksız bir plajla bağlanan beyazlar içinde bir şehir. Sıcak iklim sevmeyen biri olarak, soğuğu tanımadığımı anladım. Terminalden bir adım öteye gidip içecek bir şeyler almak nasıl gözümde büyümüştü. Donmaktan korktum diyebilirim. Gideceğiniz ülke için bu iyi bir ayırt edici özellik olabilir. Yaşadığım bu dönem boyunca rutin alışkanlıklarım, etkinlik anlayışım, okuduğum kitaplar, sevdiğim içkiler bile iklim sebebiyle değişmişti. Yine böyle bir şansım olsa tercihim soğuk bir ülke olurdu benim. Kuzey ülkeleri biz Türkler için gerçekten değişik bir deneyim adına ideal bir seçim.



Okulum şehir merkezinde olmasına rağmen ormanın içinde tarihi bir yapıydı. İTÜ Taşkışla'dan farkı ormanın içinde olmasıydı, Gdansk University of Technology . Lehçe olarak Politechnika Gdansk da diyebiliriz. Vakit geçirdiğim Türk arkadaşım olmamasının da etkisiyle özellikle okul arkadaşlarıma alışmam çok zamanımı almadı. Mimari proje gibi bir ders ana dersim olduğu için grup çalışmaları oldu. Yürütücümüz İskoçyalı bir akademisyen ve kendi ofisi olan bir mimardı. Sadece Erasmus öğrencileri için proje dersi açıyordu. Bu yüzden Polonyalı öğrenciler bu derste olmuyordu. Ama o müthiş aksanlı İngilizcesi dışında tam bir Polonya vatandaşı olmuştu. Hatta  Gdansk'ın bir köyünde, yeşillikler içinde ahşap bir mekanda yaz dönemi için planladığı workshop için karalama çizimler yapmış, eski kıyafetler giyip uygulamaya girişmiştik. Sonunda bir de mangal ve bira keyfi yapmıştık ki o yorgunluğun üzerine unutamadığım bir anı oldu. Bunun dışında, okulum konum ve bina olarak bir mimarlık-mühendislik fakültesi adına yeterliydi diyebilirim. Ancak İTÜ'de almış olduğum eğitimle karşılaştırınca oldukça klasik bir eğitim anlayışı benimsedikleri kesin. Rönesansa damgasını vuran kiliseleri perspektif prensiplerini birebir uygulayarak tekrar tekrar çizdirdikleri bir mimarlık tarihi dersi düşünün ki, ben bayağı konu mankeni gibi izliyordum. Ve dönem sonunda her yürütücünün kapısını tek tek çalarak final notlarımızı elimizdeki karnelere yazmalarını istedik. Yani bizdeki gibi sistemden ders seçme, sisteme not gibi aşamalar yoktu. Onun dışındaki derslerde zorlanmadım. Hatta geride ders de bırakmadım.

Dönem ortasında hava 0 dereceyi görmüştü. Neyse ki Polonya'nın diğer önemli şehirleri Varşova ve Krakov'u görme şansım oldu. Özellikle Varşova o heybetli Sovyet yapıları ile Rusya'ya gitmiş kadar olmama sebep oldu. Alman-Rus karmaşasını, arada kalmışlığı, yani Polonya'nın sıkıntılı tarihini filmlerde görmüştüm, bir yerlerde okumuştum ama bu şehirlerde olmak tanık olmak bambaşkaydı.



Soğuk ülke meraklısı biri olarak sonunda İsveç'i görme şansım da yaz başına denk geldi. Bir Erasmus da orda yaşanırdı hani. Bunun dışında Amsterdam ve Berlin'e gitmek de oldukça kolay oldu.

Polonya diğer Avrupa ülkelerine göre oldukça ucuz bir ülke. Harcamalarınıza biraz dikkat ederseniz okula yakın, kocaman bahçesi olan bir evin odasını kiralayabilirsiniz. Yeni arkadaşlarınızla küçük partiler yapabilirsiniz.



Olağanüstü bir hal olmadığı sürece yaşadığınız, vatandaşı olduğunuz ülkede hep yaşayacaksınız zaten. Lisans ya da yüksek lisans olsun başladığınız okuldan mezun olacaksınız büyük ihtimalle. Biraz da bu yüzden işte, gitmek için güzel zamanlar bu kadar az, güzel yerler bu kadar fazla iken bence siz de gidin...



İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :