Herkes İçin Mimarlık Derneği, depremin üstünden 15 ay geçtikten sonra Hatay'da gördüklerinin düşündürdüklerini paylaştı.
Herkes İçin Mimarlık Derneği 4-5 Mayıs 2024 Atölye Yürütücüleri, Dilara Atalay, Emrah Güllüoğlu, Ela Gök, Erdem Üngür, Fırat Altundağ, İbrahim Emre Gündoğdu ve Sam Price'ın; depremin üstünden geçen 15 aydan sonra Hatay'da gördüklerinin düşündürdükleri:
"Depremin üstünden 15 ay geçtikten sonra 4-5 Mayıs 2024 tarihlerinde Hatay Deprem Dayanışması ve Architecture Sans Frontieres ile yeni topluluk alanı işimizin tasarım atölyesi için Hatay’daydık. Geçtiğimiz sene ağırlıkla Kahramanmaraş’ta olmakla birlikte Hatay’a da gidip gelmiştik. Hatay’daki ağır yıkım her gördüğümüzde içimizi acıtmıştı ancak 15 ay sonra şehrin hala bu durumda olması canımızı sıktı ve bizleri hayal kırıklığına uğrattı.
Yollar delik deşik, molozlar öylece bırakılmış veya oraya buraya gelişigüzel saçılmış. Su ve elektrik sık sık gidip gelebiliyor. Mazgallar her yağışta taşabiliyor. Toplu taşımayı yakalayabilmek ise şans işi. Ayakta kalan evlerde yaşamaya çalışanların koşulları nispeten iyi zannedilirse de temel ihtiyaçları için her gün verdikleri mücadele dolayısıyla işleri hiç de kolay değil.
Ve konteyner kentler… Başlangıçtan beri altyapıları düşünülmeden, sürekli tamir gerektiren kötü malzemelerden yapılan; su alan, mevsime göre çok sıcak veya çok soğuk olabilen; ne bireysel ne ortak alanları göz önünde bulundurulmuş, hızlı olmakla aceleci olmayı karıştırmış, düşüncesizce yığın halinde yapılmış yerler. 13-14 Mayıs’ta gördüğümüz konteynerleri basan sel ve lağım görüntüleri ne ilkti ne de son olacak gibi gözüküyor.
Gördüklerimiz, konuştuklarımız, dinlediklerimiz üzerine, her kişi ve kurum aynı kefeye konulmasın denebilecekse de, 15 ayın sonunda yetkisi, etkisi, ilgisi olan ve olabilecek her kurum ve kişinin bu durumdan sorumlu hissetmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ve kendi alanımız olan mimarlık özelinde canımızı sıkan konu, deprem sonrasında geçici barınma ve afet sonrası tüm diğer geçici mekansal ihtiyaçlar için birkaç çaba haricinde bu kadar az fikir üretilmesi ve uygulama yapılması.
Geçici mekanların bizim yetki alanımız dışında denilerek geçiştirilebilecek bir konu olmadığını, gelecek için planlamalar, projeler üreten ya da bunları eleştiren her kişi ve kurumun, bu konuda çabalarının olması gerektiğini düşünüyoruz. Bugünün yaşamsal, sosyal, ekonomik, kültürel altyapılarının asgari düzeyde oluşturulamıyor olması, geleceğe dair fikirlerin temelinin de zayıf olacağını düşündürüyor.
Durum böyle olunca aslında geleceğe dair tasarlanan planlar üzerine konuşma isteğimiz bile kalmıyor.
Mimarlığın, işini nitelikli bile yapsa, Hatay ve tüm deprem bölgesinde sadece kendisine sunulan alanda pasif bir pozisyonda kalması hayal kırıklığımız. Geçmişten bugüne gelen afet sonrası bilgi birikiminin atıl bir yığın halinde kalması, bir tecrübeye dönüşememesi hem şu an hem önümüzdeki afetler için bizi umutsuzluğa sürüklemektedir.
Herkes İçin Mimarlık olarak sıklıkla değindiğimiz ve şu anda da çokça tartışılan katılımcılığın dahi, bu temel ihtiyaç düzeyini sağlayamıyorsak sağlıklı konuşulabilecek bir konu olmadığını düşünüyoruz. Geleceği gelecekte değil, tüm yıkıntıların ortasındayken bile hayal etmek, yaşam ve üretim pratiğine dönüştürmek gerekiyor.
Sahada gelecek için bugünü kurmaya çabalayan her kişi ve topluluğa saygı ve sevgilerimizle, dayanışmayla."