Kentler, kentleri saran sokaklar, sokakları aşındıran insanlar ve insanları günlük yaşamlarında uyaran, yönlendiren, bilgilendiren renkler, ışıklar, yazılar ve tümünün birleştiği grafikler…
Kentler, kentleri saran sokaklar, sokakları aşındıran insanlar ve insanları günlük yaşamlarında uyaran, yönlendiren, bilgilendiren renkler, ışıklar, yazılar ve tümünün birleştiği grafikler… Kimisi gözümüze sokulması için ordadır, duralım diye. Kimisi ise gözümüze sokulması gerekirken kentin trafiğinde saklanır kaybolur. İnsanlar çevresine bakarak yürüyebilir ama hangimiz tam görerek deneyimliyoruz kenti her adımda?
İşte tam da bu noktada, bu deneyimleri sağlamak adına; kenti, sokaklarında, duvarlarında, oturma birimlerinde, duraklarında, telefon klubelerinde, çeşitli grafik dilleri kullanarak başkaldırırcasına vurgulayan sanatçılar kentliyle buluşuyor. Bu buluşmanın en önemli yaratıcılarından biri olan Jenny Holzer, kavramsal olarak resim ve baskıyla ilgilenirken, New York şehrine taşındıktan sonra kuramsal gücüyle sanatsal yaklaşımını 'metin'ler üzerinde yoğunlaştırarak "text as art" çalışmalarını kentlerde sunmaya başlıyor. Bu çalışmaların odak noktası ise kelimeleri ve düşünceleri kamusal mekanlarda kullanmak. Kentliyle en yoğun buluşmanın gerçekleştiği bu kamusal mekanlarda Jenny Holzer bazen bir billboardta, bazen bir mağaza duvarında, bazen bir gökdelenin cephesinde, bazen tarihi bir yapının kolonlarında, bazense sıradan bir kentlinin vücudunda; LED ışıklarıyla, posterlerle, logolarla, tişörtlerle, prezervatiflerle hatta internetle karşımıza çıkarak 'metin'lerini tam anlamıyla gözümüze sokuyor.
Kent yaşamını ve insanı kültürel, ekonomik ve sosyal anlamda ilgilendiren bu edebi 'metin'ler anıtsal bir medya aracına dönüşüyor. 1977'den günümüze kadar bir telefon klubesi ya da kenti turlayan bir BMW yarış arabası gibi çeşitli yollarla karşımıza çıkan Holzer'ın "Truism" çalışmaları, sosyal içerikli 'aphorism'lerden yani edebi bir yapının ya da alıntının iki parçası olan, kafiyeli bir hal alan ya da kendini tekrarlayarak güçlenen ve sanatçının bakış açısını tanımlayarak görüşlerini vurgulayan söylemlerden oluşuyor. Holzer'ın kent yüzeylerinde tipografik bir biçimde grafiksel olarak yarattığı bu kent vurguları, gözümüze, beynimize hatta kalbimize dokunarak o her zamanki şehri farklı bir gözle deneyimlememizi sağlıyor. Yaşama, insana, çevreye daha duyarlı bir birey olarak…
Bu duyarlılığı, 'ani bir tepki' olarak uyandırma eyleminde olan ve çoğunlukla tekil-çoğul şahıs zamirlerini kullanarak hem kendimizi, hem en yakınımızdakini, hem de en uzağımızdakini hissetmemizi sağlayan bir diğer önemli sanatçı ise Barbara Kruger. Bir fotoğraf ve guerilla sanatçısı olan Kruger, siyah-beyaz çalışmalarıyla ön plana çıkan bir sanatçı. Bir dergi ya da gazeteden kesilip, büyütülüp göze sokulan parçalar gibi kentin yüzeylerini, siyah, beyaz ve kırmızı renklerde vurgulayan posterler yaratıyor. Sosyal yaşamın güzelliklerine ve acımasızlıklarına, birbirimize nasıl davranıyoruz ve birbirimizi nasıl görüyoruz sorularına dikkat çeken çalışmalarıyla sözünü söyleyen sanatçı, video, film, projeksiyon ve enstalasyon yöntemleriyle kendini ifade ediyor, kente farklı deneyimler sunuyor.
Jenny Holzer ve Barbara Kruger kendi kimliklerini özgürce sergileyerek şehrin çarpıcı noktalarına savurdukları kelimelerinin yanı sıra, kentte sanki kaybolmuş, görmezden gelinmiş ara yüzlerde, kör duvarlarda ve çıkmaz sokaklarda yaratılmış grafikler de söz konusu. İspanya'nın " SAM3" kod adlı, kentle oynayan bir karakteri var. Kendi saklanmış kimliğini, kaybolan yüzeylere, çeşitli boyama teknikleriyle birlikte yarattığı dikkat çekici 'metin'lerle aktararak, 'ora'nın bir kimlik kazanmasını sağlıyor ve mevcut kent grafiklerine göndermeler yaparak farkındalık yaratıyor. "Kentin Bilinçaltı Ajansı" isminde biriktirilen bu çalışmalar, SAM3 imzasıyla yüzeye çıkıyor.
Bir de kime ait olduğu bilinmeyen, imzasız başlayıp kulaktan kulağa, çeşitli iletişim araçları sayesinde tüm kentliye yayılan ve kentli tarafından sahip çıkılarak artık bir sesi olan başkaldırılar da mevcut. Bunlardan biri gün geçtikçe güçlenen ve daha sık karşılaşmaya başladığımız bir kent müdahalesi: mevcut Ankara Büyükşehir Belediyesi logosu üzerine yapıştırılan renkli Hitit Güneşi çıkartmaları. Bilindiği üzere Ankara'nın eski logosu bir Hitit Güneşi'ydi ve yönetim değiştikten sonra kentin logosu da değiştirilerek tüm kamusal alanlarda görülmeye başlandı. Birinin ya da birilerinin yapıp başlattığı bu renkli çıkartmalar ayaklanması, bir çok gencin kullandığı iletişim platformlarında hızla yayılıyor ve herkes kendi imkanlarıyla bu görselleri kentin yüzeylerine yapıştırıyor. Anonim başlayan bir müdahale adım adım kentlinin de dahil olduğu bir müdahale haline geliyor.
Holzer, Kruger, SAM3 ve Hitit guerillaları farklı grafiksel anlatımlar kullanan üç farklı sanatçı ve anonim bir kent grubu ama dertleri aynı: Kentin ve kentlinin bilinçaltındakileri, kendilerine has yöntemlerle ortaya çıkararak göze sokmak ve başkaldırmak.