Mimari Dönemlerin Buluştuğu Ada: Kıbrıs
Füsun SEÇER KARİPTAŞ* / Şenay BODUROĞLU*
/ 12 Mart 2010
Kıbrıs, içinde bulunduğu karmaşık duruma rağmen oldukça sakin bir görünüşe sahip… Adaya ayak bastığınız andan itibaren içinizi bir huzur, bir dinginlik sarıyor.
Girne Kalesi
Lefkoşa (Nicosia)
Girne'den, Lefkoşa'ya doğru giderken, yol boyunca yine birçok yeşil alanların arasından ve yeşil hattın sınırından geçerek şehre vardık. Lefkoşa çok ilginç bir şehir. Çünkü dünyada (Berlin Duvarının yıkılmasından sonra) iki taraflı olan tek başkent ve şehir olma özelliği bulunuyor. Şehir, Yeşil Hat diye adlandırılan bir sınırla bölünmüş, kuzeyde Türkler, güneyde Rumlar, ara bölgede ise Birleşmiş Milletler Barış Gücü bulunuyor. Ayrıca dünyanın en eski başkentlerinden bir tanesi olan Lefkoşa, dini binalardan eski hanlara kadar uzanan Gotik ve Osmanlı Mimarisinin zengin örnekleriyle dolu.
Lefkoşa adını M.Ö.300 yılında kenti imar eden Mısır Prensi Lefkos'dan almış. Şehre ilk girdiğinizde eski ve yeni yerleşimler görülüyor. Yeni Lefkoşa caddelerinde gezerken sanki Bağdat caddesinde geziyormuş gibi hissediyorsunuz. Ama eski Lefkoşa kent merkezi mimarisi ile insanı hemen etkiliyor. Kuzey Kıbrıs'ta birçok dönem bir arada gözlemlenebiliyor. Sokaklarda gezinirken bir anda Osmanlı Dönemi bir Türk evi, onun yanında bir Kıbrıs evi, bir tarafta bir gotik mimari örneği görebiliyorsunuz; ve bu örnekler oldukça iyi korunmuş durumda.;
St. Sophia Katedrali (Selimiye Cami)
Bizim Eski Lefkoşa'da en çok etkilendiğimiz yapılardan biri, St.Sophia Katedrali oldu. Katedral, Kuzey Kıbrıs'taki en büyük ve en görkemli ibadethane ve en önemli Gotik Mimari eser olarak kabul ediliyormuş. 1208 yılında yapımına başlanmış ve 1326 yılında da katedral ibadete açılmış. Daha sonra Osmanlılar döneminde girişin iki yanında bulunan çan kuleleri üzerine minareler oturtularak cami olarak kullanıma açılmış. Selimiye Cami adı verilen yapının içinde küçük ibadethaneler, üç koridor ile yan bölmeler bulunuyor. Giriş kapısı üzerindeki taş oyma pencereler Gotik mimariyi en güzel şekilde anlatıyor.
St. Sophia Katedrali (Selimiye Cami)
St. Sophia Katedralini (Selimiye Cami) geçtikten sonra az ileride Büyük Han ile karşılaşıyoruz. Büyük Han Lefkoşa'daki Türk eserlerinin başında geliyor. 1572 yılında adanın ilk Osmanlı Valisi Beylerbeyi Muzaffer Paşa tarafından yaptırılmış. Dörtgen bir plan üzerine iki katlı inşa edilmiş olan yapının avlusunun etrafında sıralanan odalar kemerli ve kubbeli bir sundurmaya açılıyor. Günümüzde alt katta bulunan odalar dükkan, depo ve ofis olarak kullanılıyor. Büyük Han'ı biraz geçince Kumarcılar Hanı'nı görüyoruz. Bu handa 17.yüzyılda yapılmış bir Osmanlı yapısı, giriş kapısında bulunan işlemeli gotik kemer bize bu yapının eski bir gotik mimari örneğinin değiştirilerek yapıldığı imajını verdi.
Venedikliler Lefkoşa şehrinin savunabilmek için kentin çevresini surlarla çevirmişler. Bu surlarda 11 burç ve toplam 3 kapı bulunuyor. Bu kapılardan kuzeydeki "Porta Del Proveditore- Girne Kapısı", doğuda "Porta Guiliana- Magosa Kapısı" ve "Porta Domenico-Baf Kapısı" olarak adlandırılmış.
Maalesef Kuzey Kıbrıs'ın diğer bölgelerini gezemeden havaalanına dönmek zorundaydık. Bu nedenle bu seferlik gördüğümüz yerlerle yetinmek zorunda kaldık. Kuzey Kıbrıs'ı keşfetmek isteyenler için buradaki mimari ve doğal güzellikleri paylaşmak istedik. Özellikle Gotik eserleriyle birçok turist için günden güne değerlenen bir bölge olan Kuzey Kıbrıs, birçok dönem mimarisini bir arada görmek isteyenleri davet ediyor…
Kıbrıs fotoğrafları için lütfen ilerleyiniz >>>>>>
İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın