Bilgi profesyonellerden kamuya nasıl akar? Mimarlık yayıncılığı kuşkusuz en zor ama en çekici yayıncılık alanlarından biri. Fakat ne yazık ki ülkemizde ‘yayıncılık’ sektörü, hem mimar olmayanlar hem de mimarlar açısından düşünüldüğünde çok ilgi çeken bir konu gibi gözükmüyor.
Bir mimar, yazılarında daha kalıcı bir anı bırakabilmek için okumuş olmalıdır. - Marcus Vitruvius Pollio
Bilgi profesyonellerden kamuya nasıl akar? Mimarlık yayıncılığı kuşkusuz en zor ama en çekici yayıncılık alanlarından biri. Fakat ne yazık ki ülkemizde ‘yayıncılık' sektörü, hem mimar olmayanlar hem de mimarlar açısından düşünüldüğünde çok ilgi çeken bir konu gibi gözükmüyor. Buna rağmen mimarlar arasındaki iletişimi sağlaması ve ‘daha iyi bir mimarlık' arayışında tartışma ortamı yaratması dolayısıyla önem taşıdığı yadsınamaz. Türkiye'de ise mimarlık yayıncılığı denildiğinde akla yalnızca ‘dergiler' gelmekte. Ancak yine de mimarlık ortamının zenginleşmesinde ve yeni isimlerin belirmesinde bu platformun önemli bir rol üstlendiğini de kabul etmek gerekiyor.
Mimarlık ve yapı sektörlerinin diğer dallarında olduğu gibi yayıncılık alanında da, paydaşların sorunlarını çözmek üzere oluşturdukları bir ortak paylaşım alanlarının olmaması, mimarlık yayıncılığı konusunda uzun vadeli düşünüp planlar yapılmasını gerekli kılıyor. Mimarlığın ne anlama geldiğini herkese anlatmak ve bunun profesyoneller arasında olduğu kadar halk arasında da tartışılmasını sağlamak için yayıncılığın rolü çok önemli. İnsanlara, yaşadıkları çevrenin konforunun ve yaşam kalitelerinin ancak bu alandaki hizmetlerle ve üretilen düşüncelerle artacağının, bunun da sonuna dek ve kapsamlı olarak her kesime ‘yayılmak'la başarılabileceğinin anlatılması gerekiyor.
Bu yılki UIA 2008 Torino Mimarlık Kongresi'nin de ana teması ‘mimarlığı aktarmak' olduğuna göre, mimarlıkta insanlararası iletişimin sağlandığı zemin olarak benimsenen mimarlık yayıncılığına gereken önem verilmeliydi. Kongrenin ilk günü yapılan ‘Mimarlık ve Gazeteler' başlıklı oturumda da, günlük gazeteler aracılığıyla mimarlığın amacının ‘iletilmesi' probleminin ve dünyanın önde gelen gazetelerinin mimarlık sayfaları editörlerinin bu konuya bakış açılarının ele alınması bu alandaki hassasiyeti ortaya koydu. Konuşmalarda varılan ana noktalardan biri, insanların çevreleriyle ilgilenmeleri ve çevrelerine karşı duyarlılık kazanmaları hedefiyle mimari bilgiye daha kolay ulaşabilmelerinin sağlanmasının ancak doğru bir yayıncılık anlayışıyla mümkün olabileceğinin kabul edilmesiydi.
Bu bilgilerin ve yorumların ışığında mimarlık alanında yazılı basının üç çeşidine ve bunların genel özelliklerine dair genel bir bakış sunmaya çalışırken, ülkemiz mimari yayıncılığına da eleştirel bir gözle bakmamızı sağlayan şu saptamalarla karşılaşıyoruz:
1. Kitaplar:
Herkesin sahip olduğu, asla eskimeyecek olan kitaplar, halen taşıdıkları prestijleri ve zamansızlığın cazibesiyle ağırlıklarını mimarlık dünyasında da korumaktalar. Entellektüel bir değer olarak tek bir yapıt bile, yazarlara akademik fayda, mimarlara ise halkın gözünde saygı kazandırıyor. Fakat ortaya çıkmaları oldukça uzun zaman alıyor ve kısa aralıklarla basılan çoğu eserin dahi satışı çok yavaş adımlarla yapılabiliyor. Bu ise, bir pazarlama problemi yaratıyor. Öyle ki, mimari kitap sektörü bir moda vebasıyla kirlenir hale gelmiştir. Kuşkusuz büyük mimarlık ve inşaat firmalarının finanse ederek yayınlattıkları kitaplar, raflarda çürüyen kurumsal eserler ve artık makineleşmiş şekilde basılan, sıkıcı akademik literatürün de bu sonuca katkısının olduğu bir gerçek. Bunlara ek olarak, azımsanmayacak bir negatif etkiyi de, ‘büyük bir olay' olarak çıkan, kısa sürede kıvılcım yaratarak moda olan ama daha kısa bir sürede unutulan kitaplar yapıyorlar.
Günümüzde, meslek içinden veya dışından olmak üzere, çok az kişinin mimari kitaplar okuduğunu düşününce, insan böylesi bir kitap yazma çabasına değip değmeyeceğini merak ediyor. Öyle ya, hepsinin sonu Türkiye'de edebiyat eserlerinin gördüğü ilgiye benzeyecek, okunmadan çöpe atılacaklar. Fakat bunun yanında, bizim için avutucu olan, kitaplara aşık kitap kurtlarının halen var olmaları. En azından onlar, kendilerini milyonlarca kitabı barındıran büyük kütüphane denizlerinden uzun süre soyutlayamıyorlar.