Noktadan Büyük Çizgiden Küçük

Zuhal EKİNCİ / 01 Şubat 2012
Zuhal Ekinci, görür görmez hayranlık duyduğu ve içinde şiirsel bir tat yakaladığı Babble Kulesi için karaladığı dizeleri ve satırları paylaşıyor bu ay bizlerle...



Babble Kulesi
, benim görür görmez hayranlık duyduğum ve içinde şiirsel bir tat bulduğum, mimari eserlerden, güzelliği amacının önüne geçiyor sanki ve bana aşağıdaki satırları karalatıyor:


Dokunamadığın gökyüzüne
Ve sığamadığın yeryüzüne

Solmuş yaprakların anısına
Ve sarhoş böceklerin dansına

Çığlığının sustuğu geceye
Ve hüzünlerin getirdiği neşeye

Kandan ve çelikten bir resimdi yaptığın,
Noktadan büyük, çizgiden küçük.


Babble Kulesi, Santiago Calatrava tarafından 1992 Olimpiyatları'nın simgesi olmak üzere tasarlanmış. Kule aynı zamanda Barselona telekomünikasyon sisteminin de bir parçası.

"Kaynaklı çelik konstrüksiyonlu kule, iki ayağın birleştiği noktada basık koni şeklinde bir mesnedin üzerinde yükseliyor ve iğne şeklinde bir antenle sonlanıyor. Antenin tepe ucu yerden 136 m yükseklikte." [bkz. YAPI 163, s. 103]

Varoluş sebepleri böyle özetlenen ve teknik bir dille betimlenen bir kuleden beklediğim görüntünün çok ötesindeydi gördüğüm. Ya bu kule hakkında öğrendiklerim bana yetmedi ya da gördüğüm, görmeyi umduğum başka bir şeydi. Kulenin yapımına 58 mimar karşı çıkmış, hatta engellemek için imza toplamışlar. Neden?...

Öncelikle bir simge olarak düşünüyorum yapıyı… Toplumun, yani genelin kabul etmesi için biraz fazla güzel, fazla özerk. İnsanı daha az şaşırtan daha az tedirgin eden bir simge görmek belki daha uygundu. Kendi olabilme cesaretini gösterebilmiş bir insan kadar gerçek ve güzel geliyor her nedense bana. Telekomünikasyon kulesi denildiğinde, zihinde canlanan iyi kötü bir imaj vardır ve genelde estetik değer taşıması pek beklenmez. Daha önce yapılmış bin tane örneği vardır ve yeninin de onlardan biri olduğu düşünülür.

Farklı olana itirazımız neden? Toplumun dayattığı ve bilinçsizce kabul edilen soyutlamalar insanı özerkliğinden uzaklaştırır ve ideoloji ile uyum içinde olmaya iter. İnsan kendini terk ettiğinin farkında bile olmaz. Babble Kulesi ben benim diyordu sanki, en azından bana öyle fısıldıyordu. İlkelsi anıtsallığı ve farkındalığı, modernizmin uyuşmuşluğuna, mekanik kabullenişlerine inattı sanki. Zamanın ve getirdiklerinin farkındaydı. Bu, gücüne güç katıyordu. Ama Babble Kulesi'ni eşsiz yapan şey varlığının, yaratıcısının kendisiydi. Bir yapıya bakıp onun sadece tek bir yaratıcısının olabileceğini düşünmek, öyle sanıyorum ki mimarlıktan fazlasıdır.

Mimar ne çizer ne kadar çizer? Çizdiği ne olur ne olmaz? Bir bina değil her zaman, bir anı, bir anıt, bir ses, bir his, bir şey…


Kaynak: YAPI 220, Mart 2000, s.60 ( Doğan HASOL, Barselona Üzerine)


İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :