Çağdaş sanatın Türkiye’deki öncülerinden Füsun Onur ile ablası İlhan Onur, doğup büyüdükleri ve halen yaşamakta oldukları Kuzguncuk’taki Hayri Onur Yalısı’nı, ileride müze-ev olarak ziyarete açılması ve misafir sanatçı programlarına ev sahipliği yapması arzusuyla Vehbi Koç Vakfı’na bağışlama kararı aldılar.
Hayri Onur Yalısı, Fotoğraflar: Sena Nur Tastekne (Arter)
Füsun Onur’un 2011 yılında Arter Koleksiyonu’na eklenen Opus II – Fantasia adlı yerleştirmesi, bir Vehbi Koç Vakfı (VKV) kuruluşu olan Arter’de sergileniyor. Emre Baykal küratörlüğünde gerçekleştirilen sergi Haziran ayında ziyarete açılırken, Hayri Onur Yalısı’nın Vehbi Koç Vakfı’na bağışlandığı haberi de açıklanmıştı.
Füsun Onur, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü’ndeki eğitiminin ardından, yüksek lisans için Fulbright bursuyla gittiği ABD’deki Maryland College of Art’ta yine heykel üzerine çalışmayı sürdürdü. Sanatsal üretiminin başından itibaren form, uzam, zaman ve bunlar arasındaki ilişkileri sıra dışı bir malzeme çeşitliliğiyle araştıran Onur, yapıtlarında gündelik, öyküsel, hatta otobiyografik öğeleri de devreye sokar. Mekân ve zaman, ışık ve gölge, ses ve sessizlik gibi unsurların eşlik ettiği çalışmalarında heykelle resim arasındaki sınırları bulanıklaştırırken, çoğu kez içinde yer aldığı mekânı da referans alıp yeniden yorumlar. Sanatçının farklı dönemlerde ürettiği yapıtların önemli bir bölümü, 2014 yılında Arter’de düzenlenen Aynadan İçeri başlıklı retrospektif sergide bir araya getirilmiş, sergiye sanatçının üretimi üzerine kapsamlı bir kitap da eşlik etmişti. Yarım asrı aşan sanatsal üretimini doğup büyüdüğü ve halen yaşamakta olduğu çok özel evin sıradışı dünyasında gerçekleştirmeye devam eden Füsun Onur, bugünlerde Venedik Bienali 59. Uluslararası Sanat Sergisi’ndeki Türkiye Pavyonu için yeni bir eser üretmeye hazırlanıyor.
Füsun Onur
Onur kardeşlerin Vehbi Koç Vakfı’na bağışladığı yalının kapısı yaşam, sanat ve tarihin iç içe geçtiği büyülü bir dünyaya açılıyor. Sanatçı, kariyerinde ve eserlerinin üretiminde en önemli destekçisi, sanatsal pratiğini belgeleme ve arşivini oluşturma görevini üstlenen ablası İlhan Onur’la birlikte halen Hayri Onur Yalısı’nda yaşıyor. “Biz bu evde doğduk, çocukluğumuz bu evde geçti, buradan hiç ayrılmadık.” diyor İlhan Onur, “Füsun sanat okumaya Amerika’ya gittiğinde istese orada kalabilirdi; burada olmak istedi, buraya döndü.”
Füsun Onur - İlhan Onur
Sanatçının farklı dönemlere ait kimi eserlerini de içinde barındıran Kuzguncuk’taki bu aileden kalma yalı, Türkiye’nin 20. yüzyılın ilk yarısından itibaren geçirdiği toplumsal dönüşüme tanıklık eden bir kişisel arşivi de gözler önüne seriyor. Hayri Onur Yalısı’nı Vehbi Koç Vakfı’na bağışlama kararı alan Füsun Onur ve ablası İlhan Onur’un halen yaşamlarını sürdürdükleri giriş katı, kendilerinden sonra olduğu gibi korunarak bir müzeye dönüştürülecek. Füsun Onur’un üretiminde başka bir yere sahip olan yalının bir üst katı konuk sanatçılar için yeniden düzenlenecek ve içeriğini Arter’in oluşturacağı misafir sanatçı programlarına ev sahipliği yapacak. Sanatçının atölyesinin bulunduğu en alt kat ise Boğaz’a uzanan terasıyla birlikte yine atölye olarak konuk sanatçıların kullanımına açık hale getirilecek.
Sanatçının Arter’de düzenlenen Aynadan İçeri (2014) başlıklı retrospektif sergisine eşlik eden kitapta, “Düşledikçe ev de sizi düşleyecek.” diyor serginin küratörü Emre Baykal, “Çağırdıkça o da çağıracak, özledikçe özleyecek. Ne denli istenirse o denli isteyecek. Kapısı aralanacak, size doğru açılacak, düşleriniz karışacak.” Sanatı gündelik hayatla iç içe düşlemeye dair şimdiden bir kapı aralayan Hayri Onur Yalısı’nın, Vehbi Koç Vakfı tarafından kültür sanat hayatımıza kazandırılan sürdürülebilir yapılar arasında yerini alması yolundaki çalışmalar devam edecek.
Hayri Onur Yalısı
*
Füsun Onur Hakkında
Türkiye’de çağdaş sanatın öncü isimlerinden Füsun Onur, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü’ndeki eğitiminin ardından, 1962’de yüksek lisans için Fulbright bursu kazanarak gittiği Amerika’daki Maryland College of Art’ta yine heykel üzerine çalışmayı sürdürdü. Kendi özgün dilini keşfetmeye çalıştığı öğrencilik yıllarında odaklandığı form, uzam, zaman ve bunlar arasındaki ilişkiler, 1967’de İstanbul’a döndükten sonra da çalışmalarına şekil vermeye devam etti. İlk kişisel sergisini 1970’te Taksim Sanat Galerisi’nde açan sanatçının yapıtları, sıradışı bir malzeme çeşitliliğinin de devreye girmesiyle birlikte gündelik, öyküsel, hatta otobiyografik öğelere doğru genişledi. Sanatçının erken dönem üretiminde karşılaştığımız soyut geometrik formlar giderek heykelle resim arasındaki sınırları bulanıklaştıran çalışmalara, içinde yer aldığı mekânı referans alıp yorumlayan yerleştirmelere doğru evrildi. İstanbul’daki çeşitli kişisel ve grup sergilerinin yanı sıra, Paris Uluslararası Genç Sanatçılar Bienali (1971), İstanbul Bienalleri (1987, 1995, 1999, 2011, 2015), Moskova Bienali (2007), documenta(13) (2012) gibi birçok uluslararası sergiye katılan Füsun Onur’un yapıtları Staatliche Kunsthalle Baden-Baden (2001), ZKM, Karlsruhe (2004), Van Abbemuseum, Eindhoven (2005) gibi sanat kurumlarında sergilendi. Sanatçının farklı dönemlerde ürettiği yapıtların önemli bir bölümü, Arter’de Emre Baykal küratörlüğünde düzenlenen Aynadan İçeri (2014) başlıklı retrospektif sergide bir araya getirilmişti. Füsun Onur, 2022 yılında düzenlenecek olan Venedik Bienali 59. Uluslararası Sanat Sergisi’ndeki Türkiye Pavyonu için yeni bir eser üretmeye hazırlanıyor.