‘Kalebodur'la Mimarlar Konuşuyor’ söyleşisinin Kasım ayı konuğu, mimarlık eğitimini Güney Kore’de aldıktan sonra Türkiye’de başarılı projelere imza atan Mimar Mennan Elmacı, Güney Kore’de mimarlıkta ilk önce meslek etiğinin anlatıldığını belirtti.
Kalebodur’un hayata geçirdiği ‘Kalebodur'la Mimarlar Konuşuyor’ programının Kasım ayı konuğu Güney Kore’de mimarlık eğitimini tamamlayan ilk Türk olan Mimar Mennan Elmacı oldu. Elmacı Mimarlık Ofisi’nin kurucusu Mennan Elmacı, programda Celal Abdi Güzer’e, Uzakdoğu ülkesi Güney Kore’deki mimarlık eğitiminin bilinmeyenlerini, mimarlık eğitimi noktasında Türkiye ve Kore arasındaki fark ve benzerlikleri, coğrafyanın mimari ve insan üzerindeki etkisi ile İzmir’de mimarlık yapmanın ayrıcalıklarına dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Güney Kore’de mezun olan ilk Türk mimar oldum
Küçüklüğünde inşaat mühendisi olan babasının da yönlendirmesiyle mimarlık eğitimi almaya karar verdiğini belirten Mennan Elmacı; “Aslen İzmirliyim. Küçüklüğümde inşaat mühendisi olan babamdan çok etkilendim ve mimarlığa karşı bir ilgim oluştu. Lisede de Uzakdoğu ve Asya’ya merak sardım. Babamın da yönlendirmesiyle Uzakdoğu eğitim meselesine yoğunlaşarak, Japonya, Çin ve Güney Kore’yi inceledim. Bunlar arasında gerek dilinin kolay öğreniliyor olması gerekse de Türk insanlarıyla olan kültürel ilişkisinden dolayı Güney Kore’de karar kıldım. Busan Üniversitesi’nde iki yıl dil eğitimi aldım daha sonra üniversitenin sınavına girip mimarlık fakültesine başladım. O dönem sadece eğitime adapte olmak yetmiyordu aynı zaman da kültüre de adapte olmak gerekiyordu. 5 yıllık mimarlık eğitimin ardından Güney Kore’de mezun olan ilk Türk mimar oldum. Ayrıca buradaki öğrencilik yıllarımda bir yıl boyunca Fahri Konsolosluk da yaptım. Kore Milli Eğitim Bakanı, ülkedeki en başarılı 75 yabancı öğrenci arasında benim de içinde bulunduğum 15 öğrenciyi seçti. Bir yıl boyunca Kore’deki eğitimi yurt dışında temsil etme görevini yaptık” diye konuştu.
Okullarda alt-üst ilişkisi askeri bir disiplinle işliyor
Güney Kore’deki eğitim sisteminde hiyerarşik bir yapı bulunduğunu ifade eden Elmacı, sözlerini şöyle sürdürdü; “Eğitim, mimarlık ofislerine entegre etme süreci, öğrencinin mimarlık fakültesine girmesiyle başlıyor. Ayrıca öğrenciler arasında askeri disiplindeki gibi alt üst ilişkisi çok büyük önem taşıyor. Hocalarla olan ilişkiler de tıpkı bir askeri disiplindeki gibi alt üst ilişkisi işliyor. Dördüncü ya da beşinci sınıftaki öğrenci, birinci ve ikinci sınıf öğrencisine emir seviyesinde hitap edebilir. Koreliler mimarlıkta ilk önce meslek etiğini anlatıyorlar. Bir mimarın kendisi zaten nerede durması, neye hassasiyet duyması gerektiğini çok iyi biliyor. Bizdeki sorun biraz bundan başlıyor. Yapmayı niyetli bir kesim var, karşısında devamlı yönetmelik ve kurallarla onu hizaya getirmeye çalışan kesim var. Devamlı bu iki kesim arasında savaş hali var. Bu da yetmiyor gibi o yönetmelikler her iki yılda değiştiriliyor. Mimarlar olarak herhalde bir hukukçu kadar yönetmelik okuyoruz.”
Modda Suites
Uzakdoğu’da inşa edilmeye çalışılan küçük bir Amerika aslında
İki ülkedeki mimarlık sektörünü karşılaştıran Mennan Balcı; “Eğitim süreci bizimkinden çok fazla farklı değil. En büyük farkı, öğrencinin aldığı eğitimden sonra üniversite kapısından çıkmasıyla başlıyor. Deneyimlediğiniz, tasarlamaya çalıştığınız mekanların bilfiil içinde yaşama fırsatını size sunuyor şehirler. Bence kıymetli olan kısmı biraz bu. Sadece gezip görüp fotoğraf çekmekten öte o mekanların içinde yaşadığınız zaman mekanları şablonlaştırmaktan ziyade zihninizde farklı yorumlayabiliyorsunuz. Güney Kore aslında Uzakdoğu’da inşa edilmeye çalışılan küçük bir Amerika. Amerika’yı sistem olarak çok takip ettiği için aynı zamanda kendi mimarlık kültürünü de çok hızlı yenileyebilen bir ülke. Bizimki kadar geçmiş kültürlerine bağlı bir mimarı anlayıştan ziyade çok hızlı revize olan ve yaptıklarında Batı’yı bir nebze takip eden bir ülke” dedi.
Modda Suites
Türkiye ile Güney Kore arasında dikey mimari de farklar var
Türkiye ile Güney Kore arasında dikey mimari konusunda farklar bulunduğuna dikkat çeken Elmacı; şunları kaydetti; “Coğrafyanın insan üzerinde çok büyük etkisi var. Bugün Güney Kore’de proje yapsaydım belki farklı bir mimarlık anlayışım olabilirdi. Bağlamı bu kadar önemli bir yere koyup yol yürümeyecektim muhtemelen. Çünkü şu anda Güney Kore'de Busan şehrinde yer alan Haeundae Plajı var. Benim yaşadığım dönemlerde 30 kat civarında yapılaşma vardı. Dün arkadaşım fotoğraf yolladı sanki gökten düşmüş gibi 105 katlı üç kuleyi dikmişler. Güney Kore’de çok fazla kule yapılıyor, yapılmak zorunda belki. Marmara Bölgesi kadar bir ülkede 55-60 milyon insanın yaşadığını ve ülkenin çok dağlık olduğunu düşündüğümüzde dikey yapılaşma ve belli yerlerdeki yoğunluk kaçınılmaz oluyor. Fakat Kore’deki yapılaşma ile Türkiye’deki dikey yapılaşma arasında en temel farkı zeminde yapıların oturduğu alan. Kore’de dikeyin en önemli avantajı zemini boşaltması iken, Türkiye’de önce alt kat dolduruluyor sonra gökdelen onun üstüne oturtuluyor. Burada kullanım olarak çok sıkıntı var. Yeşil alan hiç olmadığı yerde kent bu sefer insanın üzerine üzerin geliyor. Kenti insan ilişkisi ciddi zarar görüyor.”
The Mercer
İzmir, dağ, şehir ve denizsin buluştuğu bir üçgen
Sohbetinde İzmir’in mimarlar için çok büyük bir ayrıcalığa sahip olduğuna inandığının altını çizen Elmacı; “İzmir, dünyada mimarlık yapılabilecek en güzel şehirlerden bir tanesi. Dağ, şehir ve denizin buluştuğu çok güzel bir üçgen. Bu sebeple aynı zamanda 45 dakikada yayı çizdiğinizde çok değişik imkanlarınız var. Doğuya doğru gittiğinizde dağ, orman havası var, batıya gittiğiniz zaman Karaburun yarımadası ve onun içinde bile kuzeyi ve güneyi arasında ciddi farklılık var. Hemen karşıda başka bir ülke var. Aynı denize bakan iki farklı kültür. Bambaşka bir şey. Bunların hepsini bilinçaltınıza alıp İzmir’de mimarlık yapmaya başladığınızda farklı konuları önem sırasına göre öne çıkartabiliyorsunuz” şeklinde konuştu.
Göç sadece İzmir için değil tüm Ege için bir problem
Yaşanan göçle birlikte sadece İzmir değil, tüm kıyı Ege’de mimarisinde bir kırılma gözlemleyebildiğini anlatan Mennan Elmacı; “Göç başlı başına bir problem aslında. Bunun yanında mimariye etkisini düşündüğümüz vakit, bu sadece İzmir için değil, tüm kıyı Ege için bir problem. Özellikle Didim'de. Bu başlı başına ele alınması gereken travmatik bir konu. Bence sorunu çözebilmenin yöntemi, yerel yönetimlerin katılımcı bir anlayışla, yerel bazda yönetmeliklerini geliştirmesi ve bunları uygulaması” dedi.
The Mercer
Mimarın, insanlara mümkün dünyalar hayali de verebileceğine inanıyorum
“Mimarın, insanlara sadece mutluluğu değil, mümkün dünyalar hayali de verebileceğine inanıyorum” diyen Elmacı, şöyle devam etti; “İçinde yaşadığımız kentin bize empoze etmeye çalıştığı bir nebze şeylere karşın mimarın yaptıklarıyla, kattıklarıyla, dokunuşlarıyla insanlara mutluluk verebileceğine inanıyorum. Bu sebeple mimarın yeni kurguladığı, tasarladığı mekanlarla farkındalığını ortaya koyup, bir nebze daha yeni olanı insanlara sunmasını önemsiyorum.”
Hem kendi adıma hem meslek adına ümitvarım
Geçmişinde 5 yıl boyunca bir ortağıyla Sezyum Mimarlık’ta ortak olarak çalıştıklarını hatırlatan Elmacı; “Mimarlık geçmişimizde biraz kurumsallığı ve amatörlüğü birleştirmeye çalıştık aslında. Çünkü, her zaman ona da inanıyorum; amatörlük işin bir kısmında olabilir eli. O yeni deneylere kapı açabileceğini düşünüyordum. Kurumsallığı denedik lakin bu bir süre sonra mimarlığımızın üzerine etki etmeye başladığını gördüm. Mimarı olarak bir duruş benimsiyorsunuz ve bunu her daim korumanız gerektiğine inanıyorsunuz. Fakat bir süre sonra sırtınızdaki yükler sizi mimarı duruşunuzdan taviz verme noktasına götürmeye başlıyor. Şu anda biraz böyle durup geçmişteki bu 5 yıllık süreçte yaptığım yapıların tam olarak neresinde bulundum, nasıl bulundum nasıl bulunmalıydım mı kendime soruyorum. Buna göre de yeni bir örgütlenme biçimini kendime benimseyeceğim. Sürece yönelik en büyük eleştirim gereksiz stresi çok fazla üzerime aldım. Bir pazar öğleden sonra arandığımda koştura koştura inşaata giderek, iskelenin üzerine çıkıp tuğla kestiğimi bilirim. Şimdi tek başıma çalışıyorum. Hareket alanımın biraz daha genişlediğini düşünüyorum. İleriye baktığımda çok ümitvarım aslında mesleki olarak. Hem kendi adıma hem meslek adına. Her gün yeni bir şeyler öğrenip üst üste koyuyorum. Artık hatalarımızı fark edip hatalarımızdan yeterli dersleri almamız gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.
Türkiye’deki mimarlık ortamını tanımamda bu program çok etkili oldu
Sohbetin sonunda, ‘Kalebodur'la Mimarlar Konuşuyor’ programında Celal Abdi Güzer’e teşekkür eden Mennan Elmacı; programın kendisine çok şey kattığını belirterek, şunları söyledi; “Bu program için size ve emeği geçen tüm arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Türkiye’ye döndükten sonra mimarlık ortamını tanımamda bu programın gerçekten çok büyük bir yeri var. Bu programı, kendimce mimarlık kitabını okuma gibi düzenli bir şekilde takip ediyorum. Hatta en son o Kapadokya'da çekmiş olduğunuz cam tartışması. O sebeple böyle bir ortamda bulunmaktan ve bu söyleşiyi benim açımdan çok değerli buluyorum. Ayrıca gençlere mesajımda asla yılmasınlar, kapımız onlara her zaman açık.”