‘Kalebodur'la Mimarlar Konuşuyor’ söyleşisinin Temmuz ayı konuğu Yapı Fuarı-Turkeybuild İstanbul 2019 kapsamında İstanbul’a gelen Kunlé Adeyemi oldu. Adeyemi, “Sadece kentleşme ve büyümeyle gelen konut ihtiyacı sorunlarıyla değil, aynı zamanda iklim değişikliğinin getirdikleriyle de karşı karşıyayız” dedi.
Kalebodur’un, toplumu ve mimarlığı ilgilendiren değerlere sahip çıkma misyonuyla 2013 yılında başladığı ‘Kalebodur'la Mimarlar Konuşuyor’ söyleşilerinin Temmuz ayı konuğu uluslararası mimarlık dünyasının etkili ismi, NLÉ Architects’in kurucusu Kunlé Adeyemi oldu. Celal Abdi Güzer’in moderatörlüğünü üstlendiği söyleşide Adeyemi, küresel iklim değişikliğinin mimarlığa etkilerini anlattı. Küresel iklim değişikliğinin getirdiği sorunlara, tasarladığı Makoko Yüzen Sistemi’yle çözüm arayan Adeyemi "Sadece kentlerin hızlı büyümesiyle değil, aynı zamanda iklim değişikliğinin etkileriyle de mücadele etmeliyiz" dedi.
Ağa Han Mimarlık ödülü de aldığı ‘Makoko Yüzen Okul’ projesiyle adını küresel boyuta taşıyan Adeyemi, “Makoko Yüzen Sistemi’nin çözümlerden sadece biri olduğunu, insanlık olarak başka çözümleri de beraberinde düşünmemiz geriyor” diye konuştu.
“Mimarlıkta hangi meseleleri önemsediğimizi gösteren bir işti”
Toplumun fiziksel ve sosyal ihtiyaçlarını temel alan, yenilikçi tasarım tekniklerini yerel bellekle yerleştiren ‘Makako Yüzen Okul’ projesinin kariyerinde büyük bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Kunlé Adeyemi şöyle konuştu, “Ofis olarak benimsediğimiz değerlerin pek çoğunu yansıtabilen bir projeydi bu. Nasıl çalışmak istediğimizi, mimarlıkta hangi meseleleri önemsediğimizi gösteren bir işti. Çok küçük bir proje olmasına rağmen başa çıkılması gereken şeylerin sayısı ve bizim bunlar karşısında nasıl tavır aldığımızı ve dahasını göstermesi bakımından önemliydi.”
“Konut sorunu bölgede büyük bir problem olmaya devam ediyor”
Celal Abdi Güzer’in, "Makoko Yüzen Okul’ projesinde yerel bağlama, gerekliliklere ve kısıtlara dair bir değerlendirmede bulunma şansınız oldu mu?“ sorusuna karşılık ünlü mimar Kunlé Adeyemi şöyle devam etti: “Projenin çok güçlü bir bağlamsallığının olduğunu düşünüyorum. Bu proje de benim problem çözme merakımla ortaya çıktı diyebilirim. O dönemde Lagos için ucuz konut üretimi üzerine bir araştırma yapıyorduk. Bu tam da kendi pratiğime başladığım ve bir yandan da bu kentin gelişimi için bir şeyler yapmak istediğim bir zamana denk geldi. Konut sorunu bölgede gerçekten de büyük bir problem olmaya devam ediyor. O zamanlar, acaba bu şehirdeki en ucuz barınma nedir, diye merak ediyordum. İşte o zaman fark ettim ki Makoko’da yaşayanlar en ucuz çözüme sahiptiler. Eğer onlardan, bu kadar az şeye sahipken bunca çok inşa etmeyi öğrenebilirsem ben de belli bir yapma kavrayışı elde edebilirim, diye düşündüm. Proje aynı zamanda Lagos’da çok büyük bir sel felaketinin yaşandığı zamana denk geliyordu. Fark ettim ki, biz sadece kentleşme ve büyümeyle gelen konut ihtiyacı sorunlarıyla değil, aynı zamanda iklim değişikliğinin getirdikleriyle de karşı karşıyayız. Gerçekten de böylece tüm parçalar birleşti ve projeyi gerçekleştirmeye başladık. Mokoko Yüzen Okulu, çeşitlenerek süren bir serinin ilk prototipiydi. Şimdi ise bu süreç bir yapım sistemine evrildi.’’
Celal Abdi Güzer: "Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili. Ama biz suyun üzerinde yaşamıyoruz"
Güzer’in "Makoko Yüzen Okul projesiyle aslında su üzerinde yerleşmenin imkanlarını konuşuyoruz artık. Bir anlamda bu bir prototip oldu. Değişebilir, geliştirilebilir, başka kurum yapıları için yeniden yorumlanabilir. Bu oldukça ilginç ve de zorlu bir mesele, örneğin Türkiye’yi ele alalım: Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili. Ama biz suyun üzerinde yaşamıyoruz. Bana öyle geliyor ki, suyla etkileşim içinde olmanın pek çok yolu olabilir. Ona da zarar vermeden üstelik, bu en önemli mesele bence” sözlerinin üzerine Adeyemi şöyle devam etti: “Bizim de yaklaşımımız, devam eden araştırmalar eşliğinde bu alanda yükselen trendler ve iklim değişikliğinin sonuçlarına odaklanıyor; deniz seviyesindeki artışlar, pek çok diğer meseleyle birlikte elbette kıtlıklar, çevre kirliliği gibi. Ancak temelde şunu fark ettik ki, dünyanın en çok, en hızlı büyüyen şehirlerinin tamamına yakını su kenarında yer alıyor. İnsan yerleşimlerinin ve kentleşme süreçlerinin sonucu olarak, bizler de kentler ve suyun ilişkisi üzerine düşünmek zorundayız. Dolayısıyla, Mokoko Yüzen Okulu’na geri dönersek, projenin artık bir sisteme dönüştüğünü söyleyebiliriz. Proje, büyüyen bir sorun olarak iklim değişikliği ve kentleşme süreçlerinin adaptasyonuna çözüm arayan pek çok olasılıktan biri olarak görülebilir. Bunun ötesinde başka yollarla da başa çıkmanın arayışındayız. Elbette Türkiye de, İstanbul da kentsel büyümenin yaşanmakta olduğu çevreler; dolayısıyla suyla kentin sınır durumlarının araştırılması gerekliliği olan yerler.”
Kunlé Adeyemi söyleşinin sonunda ise genç mimarlarlara tavsiyelerde bulundu. “Türkiye’nin yapılı çevredeki gelişmelerde aldığı pozisyondan çok etkilenmiş bulunmaktayım. Bence bu oldukça önemli bir kazanç. Genç nesil de bunu görmeli ve yalnız yeniden üretimin değil, etraflarındaki kaynakları değerlendirerek, yeniliklerinde de bir parçası olabileceğini anlamalı. Gelecekte Türkiye’de gelişen bu inşaat endüstrisinin nerelere ulaşacağını görmek için hevesli olduğumu söylemeliyim” şeklinde konuştu.
Söyleşinin tamamını linkten izlenebilir.