Dr. Mimar Meral Ekincioğlu, katılımcıları arasında da yer aldığı, Amerikan Mimarlar Enstitüsü Silikon Vadisi Şubesi tarafından düzenlenen "Architectural Intelligence, From Concept to Future" başlıklı seminerin detaylarını paylaştı.
AIA sempozyumunun broşüründen
Küresel ve yerel ölçekte mimarlık pratiği, mesleği ve eğitimi çok yoğun bir şekilde, pandemi sonrası dünyaya (daha) sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde kendini adapte edebilmek için yaşamsal bir çaba içinde. Bu kapsamda, Amerikan Mimarlar Enstitüsü, Silikon Vadisi Şubesi de, 19 Nisan 2022 tarihinde, "Mimari Zeka, Konseptten Geleceğe" (Architectural Intelligence, From Concept to Future) başlıklı, kendi alanında uzmanların katılımıyla gerçekleşen bir sempozyum düzenledi. (1). Koordinatörlüğünü Leticia Soohoo’nun, program yürütücülüğünü Dasha Ortenberg’in üstlendiği organizasyon, (acil) çözüm bekleyen hangi problemlerin ele alındığı açısından dikkat çekiyordu. İlk olarak, sempozyumun açılış ve kapanış konuşmacılarının (iç mimarlik, mimarlık ve sağlık alanındaki) profillerinin, bu yönde bir tür ipucu verdiği ileri sürülebilir: “Ait Olmanın Sanatı ve Bilimi: Bir Tasarım Zorunluluğu” (The Art and Science of Belonging: A Design Imperative) başlığıyla açılış konuşması için davet edilen Cherly S. Durst, Uluslararası İç Mekan Tasarım Birliği (International Interior Design Association, IIDA), Başkan Yardımcısı ve CEO'su. Bu seçimi, pandemi ile birlikte yaşamsal önemini daha çok fark ettiğimiz (aidiyet duygusuyla birlikte) iç mekân tasarımı ile mimarlık arasındaki bağı kuvvetlendirme isteği olarak kabul etmek pekâlâ mümkün. Kapanış konuşmacısı Dr. Eve Edelstein ise, mimarlık ve norobilim alanında eğitim almış bir isim olup, Pratt Institute’ta, iç mekân tasarımı alanında dersler vermekte ve “Tasarım Klinisyenleri” (Clinicians for Design) kurucularından biri olarak, mimarlık-sağlık arakesitinde danışmanlık hizmetleri sunmakta. (2). Bu da, pandemi deneyimiyle birlikte mimarlık mesleği, pratiği ve disiplininin, kapsamlı bir perspektiften insan sağlığı için, çok disiplinli bir anlayışa doğru yönlendiğinin, ve bunun (muhtemelen) daha da yükseliş göstereceğinin bir işareti olarak algılanabilir. Sempozyumda düzenlenen oturumların ana başlıkları arasındaysa; iklim değişimi, mimari ekoloji, sürdürülebilirlik, banliyölerde yerleşim ve konut, eşitlik, küresel sağlıkta tasarım, (tasarımcı ile yatırımcının perspektifinden ve yapı sektöründeki karbon emisyonunu azaltmaya yönelik olarak) ahşap yer almaktaydı.
AIA Sempozyumu’nda, eşitlik odaklı panelin provası sırasında.
Bu yazımda, mimarlık mesleği ve mimarlık tarihini, “eşitlik” ana başlığı altında bir araya getirmeyi amaçlayan (ve konuşmacılarından biri olduğum) panele odaklanacağım. Konuşmacılarının ve iki moderatorünün çevrimiçi olarak, dinleyicilerinin ise sempozyumun düzenlendiği fiziksel mekândan katıldığı etkinliğin, temelde işaret etmek istediği iki noktadan bahsedilebilir: Bunlardan biri, pandemi ile birlikte, gittikçe hayati bir öneme sahip olan, farklıları da kapsayabilen, (daha) eşitliğe dayalı bir mesleki ortamın varlığına olan ihtiyaç. İkincisiyse, mimarlıkta eşitliğin önündeki bazı önyargıların, geçmişte oluşturulmuş kolektif hafızadan beslendiği ve mimarlık mesleğinde “eşitlikle ilgili problemlerin” “şifalanabilmesi” için, mimarlık tarihi çalışmalarının bu amaca katkısı. “Geleceği Biçimlendirmek için Tarihten İham Almak” (Inspired by History to Form the Future) başlığıyla düzenlenen bu oturum, AIA ve Mimarlık Tarihçileri Topluluğu-Mimarlıkta Kadınlar” (Society of Architectural Historians, Women in Architecture, Affiliate Group) başlıklı çalışma grubunun işbirliği ile düzenlendi. Yan Wencheng, Eva M. Alvarez Isidro ve Carlos J. Gomez Alfonso ile benim panelistleri olduğumuz etkinliğin, moderatorlüğünü ise Anna Sokolina ve Priya Jain üstlendi.
İlk konuşmacı olarak, Yan Wencheng sunumunda, mimarlık mesleği ve pratiğinde hâlâ tartışılan kritik bir konu olarak, bir eş ve kariyerde ortak olarak kadın mimarların “başarılarının kabul edilirliğine” işaret etmek amacıyla, Çin mimarlık tarihinden, çok yönlü, öne çıkan bir ismi paylaştı: Mimar, tarihçi ve eğitimci olan Lin Huiyin (1904-1955). 1924 yılında, (eşi) Liang Sicheng ile birlikte Pennsylvania Üniversitesi’ne giderek, 1927 yılında, Güzel Sanatlar alanındaki derecesiyle mezun olan Lin Huiyin, aynı zamanda, o yıllarda, üniversite mimarlık bölümüne henüz kız ögrenciler kabul edilmese de, bu bölümden dersler alarak, ardından, mimari tasarım kadrosuna yarı zamanlı asistan olarak işe başlamış bir öncü isim. 1928 yılında, Yale Üniversitesi’ne giderek, tasarım alanında bilgilerini geliştiren bu kadın mimar, sonrasındaysa, Çin’e dönerek, eşiyle birlikte bir mimari programın kuruculuğunu üstlenmiş. Eğitimci profiline ek olarak, Pekin Üniversitesi’nde Jeoloji Binası ve Kız Öğrenci Yurt Binası’nın tasarımında da imzası yer alan bu öncü kadın mimarı, ayrıca, mimari pratik yapan çoğu hemcinsinden ayıran bir özelliği mevcut: Yazı pratiği. Yan Wencheng’in ifadesiyle, O'nun, 1932 yılında yayınlanan “Çin Mimarlığı’nın Bazı Karakteristikleri Üzerine” (On a Few Characteristics of Chinese Architecture) başlıklı makalesi, ülkedeki mimarlık tarihinin temel belgelerinden biri olarak kabul edilmekte. Lin Huiyin’in kariyerinde dikkat çeken noktaysa, mimari ortağı ve eşi Liang Sicheng tarafından çalışmaları ve alanına olan katkıları dile getirilmesine karşılık, 1955 yılında vefatının ardından, uzun bir süre, tarihin sayfalarında âdeta gizli kalmış olması. Mimarlıkta hem profesyonel hem de özel yaşamlarındaki ortaklığı ile varolan çiftlerde, kadın mimarların geri planda kalması bir süredir tartışılan konu olmakla birlikte, Yan Wencheng, daha sağlıklı ve eşit bir mimarlık için, konuya Çin mimarlık tarihinden bir bakış sundu.
AIA Sempozyumu’nda Meral Ekincioğlu’nun çevrimiçi sunumundan.
Panelistlerden biri olarak, benim, eşitlik ile ilgili altını çizdiğim husus ise; mimarlık tarihi çalışmalarında ve bugünun mimari (tasarım) pratiğinde, “kesişimsel feminizm”in önemiydi. (3). Burada özellikle dikkat çekmek istediğim problem; mimarlıkta, pandeminin açığa çıkardığı derin eşitsizlikten en çok etkilenenler arasında, farklı sosyal kimliklerin kesişiminde yer alan ve toplumda az temsil edilen topluluk ve gruplardan gelen, kırılgan bireylerdi. Nitekim, 1989 yılında "kesişimselliği" (intersectionality) gündeme taşıyan Kimberlé Crenshaw'un da ifade ettiği üzere, (toplumda daha az temsil edilen) cinsiyet, ırk, etnik ve/veya milli köken, din, sınıf vb. faktörlerden birden fazlasına sahip olan bireylerin önemli bir bölümü, daha yoğun, çoklu ve birbiriyle adeta iç içe geçen baskı mekanizmaları ile karşı karşıya kalmaktalar; ve mimarlık toplumu da bundan bağımsız değil. Bu bağlamda, konuşmamda, 2021 yılının Kasım ayında AIA’in yayınladığı bir araştırma raporunun da, bu kritik konuya, pandemi sürecinden geçerken işaret ettiğine dikkatleri çektim: Bir meslek odasının taşıdığı sorumlulukla, AIA’nin, "Center for WorkLife Law" ile birlikte yürüttüğü, mesleki ortamdaki önyargılara dair bir (nicel) araştırma olan, 1346 profesyonelin katıldığı, “(İyi Tasarlanmış) Odadaki Fil, Mimarlık Mesleğindeki Önyargı Üzerine” (The Elephant in the (Well-Designed) Room, An Investigation into Bias in the Architecture Profession) başlıklı araştırma raporuna göre (4), çoklu kimliğe sahip (örneğin Afrikan-Amerikan) kadın mimarların çoğu, mesleki ortamlarında, ait olma, kariyerde memnuniyet, dahil olma (inclusion), uzun vadeli gelecek, kariyerde ilerleme için net bir yol, ve maaş, görev, işe alım, performans değerlendirmesi, kariyerde yükselebilmek için adil değerlendirmede problem ve bazı bariyerlerle karşılaştıklarını açıkça ifade etmişler. Kritik olan bir başka husussa, bu çoklu kimliğe sahip ve toplumda daha az temsil edilen topluluklardan gelen kadın mimarların, “fikir hırsızlığına” daha çok maruz kaldıklarının tespit edilmesi, ve eşitlik adına bu kadar çok tartışmaya rağmen, genç kadın mimarların, kariyerlerinde ilerlemiş kadın meslektaşları tarafından desteklenmesindeki (süregelen) yetersizlik, mentor eksikliği, “kraliçe arı” sendromu vb. ayrıca düşündürücü. (5). Aslında, bu kritik problemlerin sadece bu mesleki topluluğa ait olmadığı da sanırım rahatlıkla ileri sürülebilir. Örneğin, mimari tasarım ofislerinde, tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdüren kaç mimar kadın biliyoruz; ya da bu bağlamdaki mimar bireylere kariyerlerinde yol gösterecek, motive edecek hangi rol modeller, mentorler var; ya da pandemi ile gittikçe ağırlaşan yaşam koşulları karşısında, meslek odaları ile mesleki topluluğun bu bireylere duyarlı ve destekleyici hangi yaklaşımları, düzenlemeleri mevcut? Vb. gibi. (6).
Tüm bu zorlu perspektif içinde, gündeme taşımak istediğim bir diğer kritik konuysa, mimarlık tarihi ve tarihyazımında, bu birey ve topluluklara dair çoklu ve kapsayıcı bir perspektiften bakabilmek için, ilgili kurumların, arşiv ve koleksiyonlarının oluşturulmasında, “kesişimsel feminist” anlayışın sunduğu perspektif ve metotlara, ve hatta farklı profillerdeki arşiv görevlilerine olan ihtiyaçtı. Bu kapsamda, özellikle, mimarlık okullarına, kendi belleklerini inşa ederken, arşivlerinin hangi metotlarla oluşturulacağında da önemli roller düştüğü kanısındayım. Bir örnek vermek gerekirse, yakın geçmişte yürüttüğüm bir araştırmaya göre, ABD’de son dönem medya tarafından oldukça gündeme taşınan kadın dekan ve bölüm başkanlarının varlığına rağmen, Harvard, MIT, Yale, Princeton ve daha pek çok önde gelen mimarlık okullarının arşivlerinde “kadın mimarlar” üzerine tarihi belge oldukça az.
AIA Sempozyumu’nda Meral Ekincioğlu’nun çevrimiçi sunumundan.
Arşivcilerinin yazılı yanıtlarına göreyse, bu yönde mevcut bir rakamsal veri ve (çok kültürlü Amerikan mimarlığında, farklı ırk, etnik köken, ülke vb.den gelen) “kadın mimarların” tarihi olarak belgelenmesine dair belirlenmiş tanımlı bir misyon, ve gündemleri de yok. (7). Özellikle Trump döneminde tırmanışa geçen ayrımcılık ve ırkçılığa karşı yazılı açıklamalarda bulunan, mimarlık tarihi çalışmalarında kadınların ele alınmasına olan ihtiyacı destekler görünen mimarlık okullarının, arşiv ve koleksiyonlarındaki bu mevcut durum, “sağlıklı” bir mimari gelecek inşa edebilmek açısından çok düşündürücü. Aslında bu durum, sadece ABD özelinde düşünülmeyip, genel çerçevede, mimarlık okullarının, “sağlıklı bir mimarlık” için, gündemlerine gelmesi halinde, faydalı açılımlar yaratabilecek bir konu. Sunumumda, bu “büyük boşluktan” hareketle, 2021 yılında, “Women Who Design” tarafından düzenlenen, moderatörlüğünü üstlendiğim, mimari arşivlerde, farklı kadın mimarlara yer vermek ve “somut adımları teşvik” amacını taşıyan çevrimiçi panelimizden bahsettim. (8).
AIA Sempozyumu’nda Meral Ekincioğlu’nun çevrimiçi sunumundan.
Önde gelen bir kadın mimarlık tarihçisi olarak Mary Norman Woods ile, Yale ve Pennsylvania Üniversiteleri’nin mimarlik arşivleri sorumluları, ve Getty Research Institute-mimarlık koleksiyonlari küratorünü biraraya getirdiğimiz (Mayıs 2021) bu çevrimiçi panelin ardından, panelimize bizzat davet ettiğimiz Harvard Üniversitesi-Graduate School of Design’in (Kis 2021) akademik yarıyılında “Arşivi Yorumlamak” başlıklı seminerinden, (hedeflediğimiz somut adımlara dair) duyduğumuz memnuniyeti dile getirdim. (9).
Tüm bunlarla birlikte, konuşmamı, iki özel örnek olduğunu düşündüğüm profillerle tamamladım: AIA tarafından ödüllendirilmiş olan Gülsün Sağlamer (“Honorary Fellowship” ile) ve Meral İşkir (“College of Fellows” ile). (10). Türkiye’de yetişmiş ve mimari eğitim almış olan bu iki kadın mimarın, AIA tarafından üst seviyede ödüllendirilmesinin, sadece Türkiye kökenli kadın mimarların başarılarının uluslararası ölçekte tanınırlılığı açısından değil, aynı zamanda AIA’nin “kesişimsel feminist” perspektifini genişletmesi adına da çok ciddi bir eşik olduğunu dile getirdim. (Panelde zamanın sınırlı olması nedeniyle ifade edememekle birlikte, pandemi sonrası süreçte kamu sağlığı, iklim krizi, gıda güvenliği, ekoloji, çevre gibi konulara çözüm ararken, mimarlıkta “kesişimsel feminizm”in daha sağlıklı ve adil formüller için destekleyici potansiyelini de gözönünde bulundurmakta fayda olduğunu düşünmekteyim).
Eşitlik üzerine olan bu bölümün son konuşmacılarıysa, ortak sunum gerçekleştiren Eva M. Alvarez Isidro ve Carlos J. Gomez Alfonso’ydu. Eşitlik ve kadın mimarlar üzerine olan etkinliklerde konuşmacıların ağırlıklı olarak kadın olması ve erkek mimarların katılımının düşük kalmasına karşılık, bu bölümde, Carlos J. Gomez Alfonso’nun varlığı, bir dikkati hak ediyordu. İki konuşmacı, sunumlarında, ana dili İspanyolca olan, ve tasarım merkezli disiplin ve mesleklerin farklı alanlarında pratik yürüten (mimar, peyzaj tasarımcısı, kentsel tasarım vb. gibi) kadınlara dair, arşiv incelemelerinden sayfalar açtılar. “Universitat Politecnica de Valencia”dan iki akademisyen olan bu iki isim, kadın mimar alanında özellikle öne çıkan Susana Torre’nin, "Uluslararası Mimarlıkta Kadın Arşivi"nin (Ing. the International Archive of Women in Architecture, IAWA) temellerinin oluşmasına katkı sağlayan, 1973'te New York-Architectural League'de düzenlediği etkinlik ve 1977 yılındaki "Amerikan Mimarlığı'nda Kadınlar" (Women in American Architecture) çalışmalarına değinerek, ardından, (Mimar Cesar Pelli ile hem evlilik hem de ortak çalışmalar yürütmüş bir kadın olarak) Diana Balmori’ye, özellikle tam da pandemi sürecinde yoğun bir şekilde gündeme gelen çevre, ekoloji, doğa, peyzaj vb. gibi konulara odaklı projeleriyle yer verdiler. Bu da, mimarlık tarihi ve mesleği üzerine olan araştırma ve arşiv çalışmalarında, kadın mimarların sağlıklı bir çevre yönündeki çabalarının da gündeme getirilmesi yönünde bir mesaj olarak kabul edilebilir. Avrupa’dan katılan bu iki konuşmacı, sunumlarını, 2023 yılında düzenlenecek olan “Valencia Conference on Gender and Architecture” etkinliklerine, tüm dinleyicileri ve konuyla ilgilenenleri de davet ederek tamamladılar.
Özetle, eşitlik ve daha özelde (farklı profillerdeki) kadın mimarları gündeme taşıyan (ve meslek odası ile mimarlık tarihi alanını biraraya getiren) bu panelin, sadece belli bir coğrafya ve mimarlık kültürüne dair olmayıp, pandemi sonrası “sağlıklı”, “adil”, “kapsayıcı” bir mimarlık (mesleği, eğitimi, akademik dünyası, arşiv ve koleksiyonları) için, hepimizi (yeni bir farkındalıkla) çözüme odaklı düşünme ve asıl önemlisi “eyleme” bir davet olduğu ifade edilebilir.
Kaynaklar:
1, 2. Amerikan Mimarlar Enstitüsü, Silikon Vadisi Şubesi tarafından düzenlenen "Mimari Zeka, Konseptten Gelecege" (Ing. “Architectural Intelligence, From Concept to Future”) sempozyumu icin bakınız: www.architecturalintelligence.org, son erişim tarihi 12 Haziran 2022.
3. Kesisimsel feminizm ile ilgili öncü çalışmaları olan Kimberlé Crenshaw’un bu konuya dair bir kitabi için bkz., Crenshaw, K., 2017, On Intersectionality: Essential Writings, The New Press.
4, 5. “(İyi Tasarlanmış) Odadaki Fil, Mimarlık Mesleğindeki Önyargı Üzerine” (Ing. "The Elephant in the [Well-Designed] Room, An Investigation into Bias in the Architecture Profession") başlıklı, 2021 yılında, AIA tarafından yayınlanan araştırma raporu için bkz: The Elephant in the (Well-Designed) Room, An Investigation into Bias in the Architecture Profession, www.aia.org, son erişim tarihi 12 Haziran 2022.
6. Pandemi sürecinde, mimari tasarımda evrensel tasarım ve kapsayıcı olma ile ilgili olarak, bu konulardaki bilimsel çalışmalarıyla, konuya dikkatimi yoneltmemde yardımcı olan Prof. Dr. Nilay Evcil’e teşekkur ederim.
7. Bu konuda, “Society of American Archivist” tarafından 2020 yılında düzenlenen etkinlikteki sunumum sonrasında, yayınlanan araştırma raporum için bkz., Ekincioglu, M., 2021, Diversity and Inclusion in Historical Documentation of Multicultural Architecture Education in the US in a Time of Pandemic, the Society of American Archivists (SAA), Research Forum (online) 2020; www2.archivists.org, son erişim tarihi 12 Haziran 2022.
8. Bu panel bilgisi için: Ekincioglu, M. (moderator), 2021, “Collective Memory of Diverse Women Architects: Its (Historical Documentation) Practice and Methods”, Women Who Design, panelistler: Mary Norman Woods (Cornell Üniversitesi-Mimarlık Bölümü’nden emekli profesör olup, tarihi 1871’e uzanan bu bölümün, ilk kadrolu kadın akademisyeni), Heather Isbell Schumacher (“University of Pennsylvania Weitzman School of Design”, mimarlık arşivi sorumlusu), Jessica Quagliaroli (“Yale University Library, Manuscripts, and Archives”da, mimari arşiv sorumlusu), Maristella Casciato (“Getty Research Institute, California”da, mimari koleksiyonlar küratorü); 7 Mayıs. Üç panel sorusu üzerine olan sunumların kayıtları için bkz.: www.youtube.com; www.youtube.com; www.youtube.com, son erişim tarihleri 11 Haziran 2022.
9. Interpreting an Archive, www.gsd.harvard.edu, son erişim tarihi 11 Haziran 2022.
10. Gülsün Sağlamer ve Meral İşkir’in AIA tarafindan ödüllerine dair bkz: info.aia.org; ve content.aia.org, son erişim tarihleri 11 Haziran 2022.