PEMDER tarafından gerçekleştirilen "Deprem Afeti ve Peyzaj Mimarlığı" konulu panelin sonuç bildirgesi yayımlandı.
Peyzaj Mimarlığı Eğitim ve Bilim Derneği (PEMDER) tarafından 7 Mart 2023 tarihinde gerçekleştirilen Deprem Afeti ve Peyzaj Mimarlığı konulu panelin sonuç bildirgesi:
"Ülkemiz doğası gereği ana kıta parçalarının birbirini iterek sıkıştırdığı kenar bölgelerin birinde yer almaktadır ve bu nedenle kıtasal devinimler yeraltı ve yeryüzünde önemli değişimlere yol açmaktadır. Bu değişimlerin en önde gelen sonucu ise depremler olup, etkileşimli olarak; toprak kaymaları ve dev dalgalar da oluşmaktadır. Tüm bunlar ülkemizde “afet” olarak adlandırılmakta ve bunlara yangın ve seller de eklenmektedir.
6 Şubat 2023 günü dokuz saat arayla gerçekleşen ve en fazla Kahramanmaraş, Hatay, Adana, Malatya, Gaziantep, Adıyaman illerini etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki deprem ülkemizdeki en büyük afet olarak tarihe geçti ve büyük bir yıkıma yol açtı. Her ne kadar afetlerle ilgili birçok kurum ve kuruluş ile yasal kararlar yürürlükte olsa da bu yıkım yürütmede ve uygulamada yetersiz kalındığını, eşgüdüm ve karar süreçlerinde ilk müdahalede başarısız olunduğunu ortaya koydu. Bunun sonucunda ise yapısal yıkım yanında umutsuzluk ve çaresizliklerin yol açtığı toplumsal bir yıkım da gerçekleşti.
Derneğimiz tarafından 7 Mart 2023 tarihinde gerçekleştirilen panelde, afet bölgesinde oturan, çalışan ve depremi an ve an yaşayan meslektaşlarımızdan doğrudan bilgi ve deneyim sağladık. Peyzaj Mimarlığı açısından tüm bu yıkımların neden ve sonuçlarını, bunlara karşı geliştirilmesi ve yapılması gerekenleri çeşitli yönlerden birlikte irdeledik.
Küresel açıdan bakıldığında çevre sorunları, iklim değişikliği ve deprem gibi afetler birçok ülkenin de gündeminde önemli bir yer tutmaktadır. Ancak bu ülkelerin büyük çoğunluğu bunlara karşı önlemler ve teknikler geliştirme konusunda büyük adımlar atmıştır. Örneğin Japonya ve Şili de bizimkinden daha büyük depremler olsa da zarar gören insan ve yapı sayısı yok denecek kadar azdır. Bu ülkeler dünyada bu konu ile ilgili bilimsel yaklaşımları ile önlem ve karar süreçlerini güncel olarak izleyerek kendilerine uyarlamaktadırlar. Birleşmiş Milletler afetlere karşı kentsel dirençlilik ve Sendai afet risk azaltma çerçevesi bu konuda oldukça aydınlatıcıdır. Uluslararası yaklaşımlar bağlamında ülkemiz de de Afet Planı, Afet Risk Azaltma Planı, Afet Müdahale Planı, İl Risk Azaltma Planı ve Ulusal Afet Dirençlilik Stratejisi gibi birçok çalışma yapılmıştır. Ancak bunların topluma yayılmasında ve uygulanmasında başarı sağlanamamıştır. Ulusal bütünleşik afet yönetimi sağlanmalı ve içinde peyzaj mimarları ile diğer ilgili meslek disiplinleri mutlaka yer almalıdır. Dirençli/dayanıklı kentsel ve kırsal yerleşimler için baştan ve güncel bilgi ve teknolojiyi içeren çalışmalar yapılmalıdır.
Ulusal mekânsal planlama düzeyleri (ülkesel, bölgesel ve kentsel) ve aşamalarında eksik ve yanlışlıklar bulunmaktadır ve bu planların temelini oluşturan doğal/ekolojik süreçlere dayalı planlama yaklaşımı ve bunun ürünü olan peyzaj planları günümüzde bile tam anlamıyla yerleşmemiş, başta peyzaj mimarları olmak üzere bunu sağlayacak olan bilim alanlarının bu süreçlerde yasal olarak ve karar vericiler içinde yer alması sağlanamamıştır. Sonuçta yer altı ve yer üstünün doğal yapısını göz ardı eden, ekolojik süreçleri dikkate almayan, bununla ilişkili toplumsal gerçekleri, kültürü önemsemeyen bu yaklaşım bağlamında yapılan ve uygulanan planlar, günümüzde oluşan başta deprem olmak üzere sel ve yangın afetleri karşısında başarısız olmuştur.
Bölgedeki meslektaşlarımızın gözlemleri ve yaşadıklarından elde edilen çıkarımlar ile afet konusunda çalışmalar yapan bilim insanlarının görüşleri doğrultusunda bu depremlerde can ve mal kayıplarının yüksek olmasının nedenleri ve yapılması gerekenler şunlardır:
- Günümüz imar ve mekânsal planlama anlayışı ile yapılan kentsel yerleşimler için yer seçimi çok uygun değil ya da tamamen yanlıştır. Nehir ve dere yataklarının kenarlarındaki alüvyon alanlar kesinlikle yerleşime uygun değildir. Bu alanlar arasında tarımsal niteliği yüksek alanlar da yer almaktadır. Bu bağlamda 1. ve 2. sınıf tarım toprağı olan alanlarda kentsel yapılaşma amacıyla imara açma, tarım alanları gittikçe azalan ülkemizde kesinlikle yasaklanmalıdır. Bu alanlar yeşil alan olarak ilan edilip, bir açık ve yeşil alan planı kapsamında, kırsal alanlar ve ormanlarla ekolojik ilişkiyi sağlayacak ekolojik/yeşil koridorlar olarak planlanmalıdır. Tüm bu planlama süreci bilimsel verilere dayalı, detaylı olarak ve adım adım, disiplin içinde tamamlanmalıdır.
- Kent içinde ya da çevresinde yer alan peyzaj açısından önemli ve hassas alanlar korunması gereken yeşil alanlar olarak saptanmalı ve buralara da imar izni verilmemelidir. Her kente özgü peyzaj planı, hassas peyzaj alanları ve atlasları ile afet odaklı kentsel tasarım rehberleri peyzaj mimarları liderliğinde, meslekler arası işbirliği içinde ivedi olarak hazırlanmalıdır.
- Depremdeki can kaybının yüksek olmasının ana nedenlerinden birisi de yapıların bir şekilde kuralsız ve denetimsiz yapılmış olmasıdır. Kentlerdeki yapı varlığı çok detaylı ve bilimsel olarak taranmalı ve sorunlu olanlar ivedi olarak son teknolojiye uygun olarak yenilenmeli ya da yıkılarak yeniden yapılmalıdır. Yıkımlarda oluşan atıklar çevre sorunu yaratılmadan taşınmalı ve depolanmalıdır. Bu çalışmalar sırasında kent kimliği, kentsel bellek ve kent kültürüne ilişkin değerlerin korunması mutlaka sağlanmalıdır.
- Afetler sırasında ya da sonrasında insanların sığınacakları ve bir süre yaşamlarını sürdürebilecekleri alanlar son derece yetersizdir. Dere kenarlarında ve yakın çevresinde ya da kapatılan dere üstlerinde yapılıp, depremde yıkılan tüm alanlar yeşil alanlara (kent parkları, millet bahçeleri, koruluk, çayırlık vb.) dönüştürülmelidir. Bu yeşil alanlar dönüşebilir ve kendine yetebilir olarak planlanmalı, afetler sırasında insanların tüm gereksinimlerini karşılamaya yönelik yapıları (wc, banyo, çeşme, ilkyardım ünitesi, telefon vb.), alanları (çadır, konteyner alanları) ve diğer birimleri (kuyu, jeneratör, güneş panelleri vb.) içermelidir. Eğer olası ise demiryolu ve ana karayolu ile bağlantılı ya da çok yakın olmalıdır.
- Deprem sonrasında afetzedelere yer temini konusunda da yetersiz kalınmıştır. Yeşil alanlar dışında kent içinde ya da çevresinde yer alan üniversite ya da kurum/kuruluş yerleşkeleri ve konaklama birimleri de afet durumunda kullanıma açılmak üzere planlanmalı, gereksinimleri karşılayacak yapı, araç, gereç ve birimler hazır bulundurulmalıdır.
Afetlere hazır olma konusunda peyzaj mimarlığı alanında yapılması gereken işler bulunmaktadır. Bir afet ülkesi olmamız nedeniyle eğitim programlarında bu konulara yönelik düzenlemeler ve eklemeler yapılması gerekmektedir. Bugüne kadar afet konusuna yönelik kimi yayınlar olsa da yeterli değildir. Her kente özgü, afetler açısından araştırma ve çözüm önerileri sunmak yararlı olacaktır. Afetleri konu alan bilimsel projelerin yapılması ve bu bilimsel çalışmaların sonuçları konusunda meslektaşların ve toplumun tüm kesimlerinin bilgilendirilmesi önemlidir. Afetler ve diğer önemli konularda meslek odamız, derneklerimiz ve akademisyenler büyük bir dayanışma ile yasal girişimlerde ortak adımlar atmalı ve Peyzaj Mimarlığı mesleğini hak ettiği yere taşımalıdır."