Su Üzerinde Arazi

mimarizm.com / 07 Kasım 2022
MAST'ın yüzer mimari oluşturmak için tasarladığı "Su Üzerinde Arazi" projesi, hem su üstü hem de su altı için sürdürülebilir bir çözüm yaratmayı vaat ediyor.

Görseller: @KVANT.1

Danimarka Denizcilik Mimarlık Stüdyosu MAST, su üzerinde neredeyse her şeyi inşa etmek için uyarlanabilir bir çözüm sağlayan, yüzen evler, kamp alanları, hatta küçük parklar ve toplum merkezleri gibi alanlardan oluşan bir sistem olan “Su Üzerinde Arazi” projesini geliştirdi. Proje, yükselen deniz seviyesinin ve artan kentsel sel risklerinin farkındalığını temsil ediyor. Hubert Rhomberg & girişim stüdyosu FRAGILE'ın desteğiyle geliştirilen “Su Üzerinde Arazi” projesi; adapte edilmesi ve taşınması zor olduğu kanıtlanmış, genellikle polistren dolgulu beton temeller ya da plastik dubalar gibi sürdürülemez malzemeler kullanılan önceki çözümlerden ayrışarak, esnek ve sürdürülebilir bir çözüm sunuyor. 

Çeşitli konfigürasyonlarda taşınması ve montajı kolay olan yüzer temellere dayanan sistem, düşük maliyetli temeller ve duvarlar oluşturmak için, molozla doldurulmuş ağ kafesleri kullanan bir teknoloji olan gabion yapım tekniğinden ilham alıyor. Böylece güçlendirilmiş, geri dönüştürülmüş plastikten yapılmış kolay monte edilebilen kafesler, yapının ağırlığını üstte taşıyabilen yerel, ileri dönüşümlü yüzdürme malzemeleriyle dolduruluyor. Bu yöntem, yüzdürme malzemesinin herhangi bir zamanda üstteki binanın ağırlığına göre uyarlanabilmesi veya ayarlanabilmesi gibi ek bir avantaj sağlıyor.

“Su Üzerinde Arazi”, hem su üstü hem de su altı için sürdürülebilir bir çözüm yaratmayı vaat ediyor. Yüzer temeller balıklar ve kabuklular için iyi bir yaşam alanı sağlarken, yumuşakçalar ve deniz yosunu için bir demirleme noktası sağlayarak, yerel ekosistemin biyolojik çeşitliliğinin zenginleşmesine katkıda bulunuyor. Sistem ayrıca, genellikle çelik ve beton temelleri işlemek için kullanılan kirlenme önleyici boyalar gibi toksik malzemelerin kullanılmasından da kaçınıyor.

Sistemlerin modüler ve uyarlanabilir karakteri, toplulukları dinamik ve organik bir gidişat içerisinde büyümeye ve gelişmeye teşvik edebilecek nitelikte. Mimarlar bunu, 20. yüzyılın ortalarındaki hatalı olarak tasarlanan ve esneklik niteliği olmayan yüzer şehir planlarına  bir alternatif olarak görüyor.

Haber archdaily'den çevrilerek derlenmiştir.


İlişkili Haberler
Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :