Türkiye ve Kuzey Avrupa'da Ahşap Mimarlık Geleneği Masaya Yatırıldı

Amber Eroyan, Tuba Tellioğlu Şeren / 18 Mart 2016
İstanbul İsveç Araştırma Enstitüsü ev sahipliğinde 11 Mart Cuma günü gerçekleştirilen "Ahşap Kent Mimarlığı" konulu buluşmada, Türkiye ve Nordik ülkelerindeki ahşap mimarlık kültürü tartışmaya açıldı. Akademisyenler ve restorasyon/koruma alanında uzman isimlerin konuşmacı olarak katıldığı seminer dizisi, coğrafyalar arası deneyim paylaşımına zemin oluşturdu.

"Urban Wooden Architecture – Turkey and Nordic Countries / Tradition, Restoration, Innovation" (Ahşap Kent Mimarlığı - Türkiye ve Nordik Ülkeleri / Gelenek, Restorasyon, İnovasyon) başlıklı etkinlik programının ilk gününde, Türkiye ve Norveç 'ten ahşap yapı ve koruma uzmanları, akademik araştırmaları ve uygulama örneklerini içeren sunumlar çerçevesinde deneyimlerini paylaştılar. Ertesi gün ise sunumlarda atıfta bulunulan restorasyon çalışmaları yerinde incelendi. Gezi kapsamında, Süleymaniye ve Arnavutköy semtlerindeki tarihi ahşap yapı örnekleri ziyaret edildi.

"Ahşap birinci sınıf malzeme olduğu için tercih ediliyordu"

Johan Mårtelius

İstanbul İsveç Araştırma Enstitüsü ve Ankara Norveç Başkonsolosluğu işbirliğinde düzenlenen etkinliğin açılışında söz alan Prof. Johan Mårtelius, "Mimarlığın ahşap kalbi" başlıklı konuşmasında, Türkiye'de ahşap yapılara ilişkin arkaplandan bahsederek, Norveç'teki deneyimleri aktardı. Ahşabın mimari malzeme olarak kökenine değinen Mårtelius, geleneksel Nordik mimarlığının da ahşap malzemeyi temel aldığını söyledi. Farklı ülkelerde ahşabın taşıyıcı elemanlarda ve yüzeylerde kullanımından örnekler sunan Mårtelius, İstanbul'daki ahşap yapılardan bahsederken, "Ahşap ucuz bir malzeme olduğu için değil, birinci sınıf bir malzeme olduğu için tercih ediliyordu" dedi.

"Yeni işlevler tarihi yapılara hayat verir"

Zeynep Ahunbay

Prof. Zeynep Ahunbay "İstanbul ve çevresindeki ahşap kentsel mekan geleneği" adlı sunumunda; İstanbul, Tekirdağ ve İzmit'ten örnekler paylaştı. Yenikapı kazılarının, kentteki ahşap kullanımının binlerce yıl öncesine dayandığını belgelediğini söyleyen Ahunbay daha sonra bir kısmı günümüze de ulaşan ahşap yapıları aktardı. Ahşap kaplamanın hafifliği ve depreme dayanıklılığı ile tercih edilen bir yapı elemanı olduğuna işaret eden Zeynep Ahunbay, özellikle 1912 Yangını sonrasında ahşap yapıların yerini tuğla yapılara bıraktığını ekledi. Tarihi semtlerdeki nüfusun, Şişli gibi daha modern yerleşim alanlarına taşınmasının ardından bakımsız kalan ahşap yapıların yüksek yapı izni ile birlikte giderek yok olduğunu hatırlatan Ahunbay, yeni işlevler yüklenmesinin bu tarihi yapılara hayat verdiğini vurguladı.

İstanbul'un Europa Nostra ödüllü koruma çalışması

Nuran Zeren Gülersoy

Prof. Nuran Zeren Gülersoy ise UNESCO tarafından desteklenen İstanbul Tarihi Yarımada Koruma Çalışması'ndan bilgiler paylaştı. Süleymaniye, Zeyrek ve Yenikapı'yı kapsayan araştırma çerçevesinde tarihi yapıların kullanımı ve durumu hakkında bütüncül bir tespitte bulunan Gülersoy ve ekibi, 2004 yılında AB Europa Nostra Ödülü'ne değer görülmüş. Prof. Gülersoy "Zeyrek ve Süleymaniye semtlerinde koruma ve gelişim" konuşmasında ayrıca koruma yasalarına ilişkin güncel bilgiler aktardı.

Canseverler'in Sadullah Paşa'sı

Deniz Mazlum

"Boğaziçi'ndeki ahşap konutlar ve belirgin bir örnek olarak Sadullah Paşa Yalısı" başlıklı sunumunda 33 km'lik Boğaz şeridi boyunca inşa edilmiş ahşap yapılara odaklanan Doç. Dr. Deniz Mazlum; yok olan, kötü restore edilen, "betonarme" olarak yeniden inşa edilen yalıların yanında, başarılı bir koruma örneği olarak dikkat çeken Çengelköy'deki Sadullah Paşa Yalısı'ndan bahsetti. Boğaz'ın en eski ikinci yalısı olan yapının planı ve mimari detayları hakkında kapsamlı bilgiler paylaşan Mazlum, Turgut Cansever ve onu takiben Feyza Cansever tarafından yapılan restorasyon çalışmasının 2004 yılında Mimarlar Odası Ödülü'ne değer görüldüğünü ekledi.

Yeniden canlanan ahşap, ofis mekanını ısıttı

Mustafa Pehlivanoğlu, Şule Diren

Mimar Mustafa Pehlivanoğlu ve restoratör Şule Diren ise "Arnavutköy'deki bir ahşap yapının açığa çıkarılması ve restorasyonu" başlıklı sunumlarında, basit onarım için çağrıldıktan sonra, 6 yıllık bir restorasyon projesi ile hayata döndürdükleri  ahşap yapının hikayesini aktardılar. İlk bakışta kargir gibi gözüken yapıyı soyduktan sonra orijinal ahşap strüktürü ortaya çıkardıklarını belirten Pehlivanoğlu, eksik parçaları tamamlama ve sağlam kısımları yenileme suretiyle orijinal bağdadi sistemi yeniden oluşturduklarını söyledi. Strüktür sağlamlaştırıldıktan sonra tavan resimlerini yenileyen ve cephedeki kaybolan dekoratif elemanları geleneksel el işçiliği ile yeniden üreten mimarlar, tüm kabloları süpürgeliğe gizleyerek güncel ihtiyaçlara yanıt veren bir ofis ortamı yaratmış.

"Yapıyı düşük maliyetle yenilersem başkalarını da buna teşvik edebilirdim"​

Stein-Gunnar Sommerset

Norveçli dilbilimci Stein-Gunnar Sommerset de "Restoration con amore" başlıklı konuşmasında Süleymaniye, Ayrancı Sokak 16-18 adresindeki ahşap yapı ile yaşadığı "aşk dolu" yenileme sürecini paylaştı. Üç cins ağaçtan üretilen ahşap yapıyı orijinaline sağlık kalarak restore ettiren ev sahibi Sommerset, basit bir strüktüre sahip binanın yerinde onarımı mümkün kıldığını, bunun da maliyeti oldukça düşürdüğünü söyledi. "Yapıyı düşük maliyetle yenilersem başkalarını da buna teşvik edebilirdim" diyen Sommerset, bölgedeki ustaları istihdam ederek, onlara da iş imkanı yaratmış. Osmanlı mimari mirasının korunmasına katkıda bulunmaktan ötürü mutlu olduğunu ifade eden Sommerset, bu süreçte en zor şeyin restorasyon için gereken izni almak olduğunu belirtti. Sommerset'in yenilediği ahşap yapılara ilişkin detaylı bilgiye shahnish.com'dan ulaşabilirsiniz.

Norveç'te dünün ve bugünün ahşap mimarlığı

Seminer dizisi, öğle yemeği sonrasında Prof. Dag Kittang’ın “Norveç’teki Ahşap Yerleşim Bölgelerinin Rejenerasyonu” başlıklı sunumuyla devam etti. Konuşmasına ahşap Viking gemilerinden bazı örnekler vererek başlayan Kittang, daha sonra Ortaçağ’daki ahşap kasabaların mimari özelliklerinden bahsetti.

Danışman Ingeborg Magerøy’un “Kentleşme Geleneği – Norveç’teki Ahşap Yerleşim Bölgeleri İncelemesi” adlı sunumu ise Old Stavanger ahşap yerleşim bölgesinin başarılı restorasyon örneklerine odaklanmıştı. Norveç’te toplam 54 ahşap yerleşim bölgesi olduğuna dikkat çeken Mageroy, Old Stavanger'in tüm ülkede örnek teşkil eden bir başarı yakaladığını dile getirdi. Geleneksel özelliklerin korunduğu ancak küçük detaylarda ev sahiplerinin bireysel farklılıklarını ortaya koymalarına imkan tanıyan şehir planlama kurallarına vurgu yapan Mageroy, şehrin geleneksel yapısına uyum gösteren modernist yapı örneklerini gündeme getirdi.

Mimar Dr. Ingun Bruskeland Amundsen ise konuşmasında "Küresel İklim Değişiklikleri ve Yeni Gelişmeler" bağlamında karşılaşılan zorluklara dikkat çekerek mimaride sürdürülebilirlik konusuna değindi. Daha sonra modern ahşap yerleşim bölgelerinden ve yapılarından örnekler veren Amundsen'in günümüz mimarlığının küresel sorunlarına mizahi bir bakış açısıyla yaklaşan sunumu beğeniyle karşılandı.

Kısa bir kahve arasından sonra konuşmayı devralan mimar Hans Sandström, “Kuzey Avrupa Kentlerindeki Ahşap Yerleşim Bölgelerinde Koruma ve Geliştirme” başlıklı sunumunda geçmişten günümüze en başarılı ahşap yapı restorasyon örneklerini gündeme getirdi.

Raoul Hjartström, başarılı restorasyon çalışmasıyla iki kez Europa Nostra ödülüne layık görülen Nora ahşap yerleşim bölgesini anlattı. Seminerin son konuşmacısı Prof. Tina Wik ise tarihi ahşap yerleşim bölgelerinde karşımıza çıkan modern yapıları ele alarak kendi tasarladığı binalardan ve tasarım sürecinde dikkat edilen hususlardan söz etti. 

Seminerler, tüm katılımcıların soru-cevaplarından oluşan tartışma bölümü, “Kalamaja” adlı film gösterimi ve sonrasında gerçekleştirilen kokteyl ile sona erdi.


İlişkili Haberler
Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :