Altınbaş Üniversitesi GSTF İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü 3. sınıf öğrencisi Kaan Gülarslan’ın, Boğaziçi Üniversitesi'nden Öykü Yalçınkaya ile birlikte hazırladığı “Sanal Mahremiyet Müzesi” projesi, “Sorumlu Mimarlık Şeffaf Mekan” workshop'u kapsamında “Eşdeğer Mansiyon”a layık görüldü.
Dijital teknolojilerin alışılmış yaşam formlarını yeniden şekillendirmeye başladığı dünyada eğitimden sağlığa, sanattan spora birçok alanda yeni projeler hayata yeni bakış açıları katıyor. Gelişen teknolojiyi yaşam, mekan ve insan üçgeninde yeni arayışlara yöneltme amacıyla düzenlenen ve 75 farklı projenin yarıştığı “Sorumlu Mimarlık Şeffaf Mekan” online workshop’unun kazananları belli oldu. Altınbaş Üniversitesi GSTF İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü 3. sınıf öğrencisi Kaan Gülarslan’ın, Boğaziçi Üniversitesi'nden Öykü Yalçınkaya ile birlikte hazırladığı “Sanal Mahremiyet Müzesi” projesi, workshop kapsamında “Eşdeğer Mansiyon”na layık görüldü.
Proje hakkında bilgi veren Altınbaş Üniversitesi öğrencisi Kaan Gülarslan, “Sanal Mahremiyet Müzesi, mahremiyet kavramının minimum ve maksimum düzeyde yaşanabilecekleri sanal dünyada gösteren bir geçiş tünelidir. Bu projeyle minimum ve maksimum mahremiyetin toplumsal hayatta yol açacağı sorunları öngörerek farkındalık yaratmayı ve insanları düşünmeye teşvik etmeyi amaçladık” dedi. Projeleriyle mevcut dünyada mahremiyet seviyesinin değişimini insanlara sanal bir turla deneyimletmeyi amaçladıklarını belirten Gülarslan, bu deneyimi de en etkili şekilde gösterebilmek adına VR (Sanal Gerçeklik) teknolojisini tercih ettiklerini söyledi.
VR teknolojisiyle mahremiyet farkındalığı
Kaan Gülarslan projelerini şöyle anlattı: “Sanal Mahremiyet Müzesi bir VR deneyim portalı. Portala giren kullanıcı ilk olarak belirlenen lokasyonda yapının ortasındaki dairesel formda VR gözlüğü takıyor. Bu lokasyon, gerçek dünya ile sanal dünyanın birbiri ile eşleşmesini sağlıyor. Yani 3D dünyaya adım attığınızda, gerçek dünyada duvara çarpmanızı veya takılıp düşmenizi önlüyor ve bu sayede yapı ile birebir ilişki kurulmuş oluyor. Gözlüğü takan kullanıcı, tünele giriş yapıyor. Tünelde attığı her adımda, yapının bulunduğu meydan veya çevre, maksimum mahremiyetten minimum mahremiyete doğru şekil değiştiriyor. Kullanıcı tünelde ilerledikçe mahremiyet seviyelerine göre yapılar, canlılar, araçlar, her birinin değişimi gösteriliyor. Mahremiyetin minimum ve maksimum olduğu düzeylerde insanlar sadece kendilerini görür olurlar. Mahremiyet maksimum düzeyde olduğunda; mekânlar birbirinden uzaklara inşa edilir, saklı yaşam başlar. Kişisel araç sayısı artar, hava ve çevre kirliliği yükselir, suç oranı artar, psikolojik rahatsızlıklar yükselir. Mahremiyet minimum düzeyde olduğunda mekânlar şeffaf ve birbirine yakın inşa edilir, vurdumduymazlık başlar, toplum şeffaflaşır, insan ilişkileri zayıflar. Bu sayede kullanıcı aşırı mahremiyetin veya mahremiyetsizliğin yol açabileceği sorunları, değişen sanal dünyada görmüş, deneyimlemiş oluyor. Tünelin 360 derecelik formu sayesinde de bu deneyim istenilen ölçüde uzatılabiliniyor.”
“Sorunları öngörerek bitirmek gerekiyor”
Proje fikrinin gelişimini anlatarak hazırlık sürecinde kendilerine ilham veren konulara değinen Kaan Gülarslan, “Yarışmada bazı şartlar yer alıyordu; şeffaf mekan, sosyal sorumluluk, alüminyum cephe… Biz ilk olarak sosyal sorumlulukla ilgili tüm fikirlerimizi listeledik. Aklımıza gelen tüm fikirleri, iyi-kötü demeden bu listeye ekledik ve hepsini tek tek irdeleyerek elemeye başladık. Sonunda mahremiyet kavramına yoğunlaşmaya karar verdik” dedi. Çevrelerindeki insanlara proje fikrini anlattıklarında en çok; ‘kimse mahremiyetle ilgili bir sorun yaşamıyor neden bu konuyu seçtiniz’ şeklinde eleştirilerin geldiğini söyleyen Gülarslan, “Biz bu projede bir sorunu çözmeyi değil insanlara farkındalık kazandırmayı amaçladık. Bir sorunu ortaya çıktıktan sonra çözmek maalesef çoğu zaman fayda etmiyor. Bu sorunları öngörerek bitirmek gerekiyor” diye konuştu.
“Öğretmenlerimiz her zaman yanımızdaydı”
Proje çalışmaları boyunca okuldaki hocalarından yakın destek gördüğünü söyleyen Altınbaş Üniversitesi öğrencisi Kaan Gülarslan, “Öğretmenlerimizle her an iletişim kurabiliyor, danışabiliyoruz. Bu projeyi geliştirirken de kendilerinden destek aldım, sağ olsunlar her zaman yanımızdalar. Okulumun bana bu projede sunduğu en önemli katkı ise vermiş olduğu eğitimdi. Vakıf üniversitelerine farklı gözle bakan bir kesim var, bizim kolay bir eğitim aldığımızı düşünüyorlar. Bu yarışmaya katılarak bu algıyı da yıkmak istiyordum” şeklinde konuştu.
Kariyer hedeflerinden de bahseden Kaan Gülarslan, “Teknolojiyle çok ilgileniyorum, yazılımı ve dijital sanatı seviyor, yakından takip ediyorum. Gelecek planlarımda akıllı mekan tasarımına yönelik çalışmalar var. Şu anda da akıllı ev/mekan tasarımları yapılıyor, fakat yeterli olduklarını düşünmüyorum. Teknoloji hızla gelişiyor, teknolojiyi yakından takip ederek daha iyisini yapmak gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.