İBB Şehir Tiyatroları Beyoğlu Sahnesi Yarışması Kolokyumu'nda Neler Oldu?

mimarizm.com / 13 Ağustos 2008

"Bu kadar kıymetli kentsel bir alanın bir havuz olarak değerlendirilmesi gerçek mimari bir sorun..."

Kuyumcu, yarışma şartnamesinin ağır şartlarından da dem vurdu. Her bir diğer yarışmada teknik zorunlulukların giderek fazlalaştığını ve belki de bu yüzden şartnameyi alan 250'yi aşkın kişiden ancak 60-65'inin yarışmaya katılabildiğini vurgulayan Kuyumcu, durumun iyi önerilerin olalığını da azalttığını belirtti. Kuyumcu'ya bu konuda cevap ve hak veren isim ise Orhan Alkaya oldu. Diğer katılımcıların da destek verdiği ‘şartnamenin angaryaları' konusunda görüşünü dile getirmekten çekinmeyen Alkaya, işin kırtasiyesi ve bürokrasisinin caydırıcı olmasına hak verdiğini ve bunun diğer yarışmalarda değerlendirileceğini belirtti.



Kolokyumun devamında söz alan bir diğer katılımcı Murat Polat, yarışmada ‘fikirlere öncelik' ilkesinin benimsendiği şeklinde bir anlayış ortaya konduğunu, ancak hem taşıyıcı, akustik gibi teknik çözümlere yönelik detaylı raporların istendiğini hem de kazananlarda bu kriterlerin dikkate alınmadığını iddia etti. Neredeyse tamamen toprak altı hacimleri kullanan birinci projenin bağlamsallığını eleştiren Polat'ın, ikinci projenin yalnızca eğimli üst döşemesi ile farklılaştığını ve hem üçüncü hem de ikinci projelerin Galata'yı göz ardı ettiğini söylemesi üzerine salonda büyük alkış koptu. Gerilimin iyice arttığı bu dakikalarda Polat'ın eleştirilerine cevap veren jüri başkanı Sümer Gürel, öncelikle yarışmada sözü geçen ‘fikir'in kavramsal açılımını yaptı; sonrasında ise "İster espri, ister hayalgücü diyelim; Louvre'un I.M. Pei tarafından yapılan ekine hayran oluyorsak nedeni her şeyi aşağıya taşımasıdır" dedi. Gürel'in bu sözleri, Louvre'un çok farklı bir durum olduğu ve yalnızca bir sirkülasyon çözümü olarak zemin altına yerleştiği yönünde eleştirilere hedef oldu.



Asli jüri üyelerinden Cengiz Eruzun, danışman üyelerin de tam desteği ile birinci seçilen projenin de hataları olduğunu ve bunun belirtildiğini, ancak projenin çevresini reddetmeyen tavrına hayran kaldıklarını dile getirirdi. Bunun üzerine mikrofonu alan Sinan Omacan, yarışmaya katılmadığını ve bu yüzden içinin rahat olduğunu söylerek başladığı konuşmasında, yarışmayı bir ‘raporlar saçmalığı' olarak değerlendirdi. Omacan, kazanan projelerin de akustik, yangın raporlarının hepsinin çocukça çizimler olduğunu ve böylece tüm bu raporların gereksizliğinin jüri tarafından ilan edildiği öne sürdü. Omacan, jüri tarafından tepkiyle karşılanan sözlerine şöyle devam etti: "Bu yarışma, İstanbul ve mimarlık camiası için çok önemli. Ancak birinci seçilen proje hakkında söylenenleri içime sindiremiyorum çünkü 2008 yılında yapılacak bir bina için iyi değil. Genel kanı da bu! Bu kadar kıymetli kentsel bir alanın bir havuz olarak değerlendirilmesi gerçek mimari bir sorun..." Bu sözler kolokyumun gerilimini tırmandırırken, Omacan'ın bu eleştirilere de tüm mimari sorularda olduğu gibi Orhan Alkaya'nın cevap verebileceğini söyleyerek attığı taş, danışman jüri üyelerinden Kenan Işık'ı sinirlendirdi. Yıllardır AKM'de yaşadıkları sorunları, orada çalışan insanlar olarak en iyi tiyatrocuların bilebileceğini söyleyen Işık, "Yoksa mimari bizim neyimize?" diyerek salonu terk etmeye kalkıştı. Seyircilerin protestoları, Omacan'ın kendisini yanlış anladığı yönündeki telkinleri ile birlikte ikna olan Işık, bir süre sonra tekrar jüri arasındaki yerini aldı.


Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :