İletişim Yayınları'nın Nisan kitapları, raflardaki yerini almaya hazırlanıyor. Sanat Hayat dizisinin 26'ıncı kitabı olan "Çağdaş Sanat ve Kültüralizm"de 'anlam makinesi'ne indirgenen sanat kavramı tartışmaya açılırken; Çağlar Keyder ve Zafer Yenal'ın birlikte kaleme aldıkları "Bildiğim Tarımın Sonu", organik pazar romantizmine hapsolmadan, tarım sorununu düşünmenin bereketini anlatıyor.
ÇAĞDAŞ SANAT VE KÜLTÜRALİZM
Derleyen: Ali Artun, Çeviren: Tuncay Birkan, Nursu Örge, Elçin Gen.
İletişim Yayınları, 210 sayfa
"Demir Perde"nin yıkılıp Soğuk Savaş'ın son bulmasını izleyen küreselleşme döneminde, dünya bir "kültür dönemeci"ne girdi. Toplumsal, ekonomik, siyasal hayat ve düşünce giderek kültüre tercüme edildi. Modern zaman ve mekân, tarih ve coğrafya, ruh ve bilinç; bütün bunları kuran mitler ve metafizik geride kalıyor, modernlik sonrası bir çağa geçiliyordu: endüstri ve Fordizm sonrası; tarih ve ideoloji, komünizm ve kolonyalizm sonrası; hatta modern öznenin parçalanmasıyla birlikte, insan sonrası. İşte bu sonraki "post" zamanlar, artık kültürün biteviye şimdiki zamanını ya da çağdaşlığını ifade ediyor.
Kültüralizm önemli ölçüde sanatın seferber edilmesi sayesinde örgütleniyor. Bunun için de bilgi nasıl enformasyona çevrildiyse, sanat da önce bir iletişim diline, bir "anlam makinesi"ne indirgeniyor, ondan sonra da şirketlerin "kurumsal kültür"üne eklemlenmiş olan sanat yönetimlerinin, artokrasinin denetimine veriliyor. Estetik, modernizmle kazandığı özerkliğinden arındırılarak işlevselleştiriliyor. Guattari günümüzde kitle imha silahlarının yerini iletişim silahlarının aldığını söylüyor. Sanatın sembolik gücü de bir iletişim silahına dönüştürülmeye zorlanıyor, ama o buna direniyor.
BİLDİĞİMİZ TARIMIN SONU
Çağlar Keyder, Zafer Yenal
İletişim Yayınları, 237 sayfa
Tarım sorunu (die Agrarfrage), 20. yüzyılın başından itibaren siyasetin ve sosyal bilimlerin en önemli tartışma alanlarından biriydi. 1980'lerin düşünce ikliminde ivme kaybedip şekil değiştirdi ve daha çok "hormonlu sebzeler", "doğal beslenme", "permakültür" gibi "kentli" başlıklar altında bambaşka bir tartışmaya dönüştü; üretim ve üreticiler yerine gıda ve tüketimle ilgili meseleler gündemin baş köşesine oturdu. Küçük üreticiliğin sorunları, "kumarhane kapitalizmi"nin kırdaki yansımaları, köyün değişen toplumsal yapısı, proleterleşme biçimleri ve tarımın uluslararasılaşması bu "kentli" tartışmalar içinde yer bulamadı.
Bildiğimiz Tarımın Sonu, küresel iktidar rejimlerini üreten iktisadi süreçlerle beraber tarım sorununu "yeniden" ele alıyor. 10 yılı aşan bir ortak çalışmanın ürünü olan bu eserde Çağlar Keyder ve Zafer Yenal, tarım sorununu ve kırsal yapıların dönüşümünü, metalaşma, köylünün mülksüzleşmesi ve siyaset bağlamında tartışmaya açıyor.
Dünyada da Türkiye'de de yoksulluk, bölgesel eşitsizlikler, çevre, sosyal politikalar ve toplumsal hareketler gibi birçok önemli meseleyi anlamlı bir şekilde konuşabilmek için tarımda ve kırda olup bitenleri hesaba katmamak imkânsız. Bildiğimiz Tarımın Sonu, organik pazar romantizmine ya da köy nostaljisine hapsolmadan, tarım sorununu düşünmenin ve tartışmanın bereketini anlatıyor.