İstanbul Tasarım Bienali'nin Teması Açıklandı!

mimarizm.com / 28 Temmuz 2011



İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 13 Ekim - 16 Aralık 2012 tarihleri arasında ilki gerçekleştirilecek İstanbul Tasarım Bienali'nin teması belirlendi. Aynı zamanda İstanbul Tasarım Bienali Danışma Kurulu Üyesi olan Londra Tasarım Müzesi Direktörü Deyan Sudjic'in önerisi ile İstanbul Tasarım Bienali'nin teması, "Kusurluluk" (Imperfection) olarak belirlendi.


"İstanbul, 'kusurluluk' temasını incelemek için en uygun şehir" 

İstanbul Tasarım Bienali'nin tema metnini kaleme alan Deyan Sudjic, "sonsuz katmanlara ve sürekli gelişen kentsel, sosyal ve kültürel değişimin getirdiği canlılığa sahip" bir şehir olarak İstanbul'un bu temanın içeriğini incelemek için en uygun şehir olduğunu belirtiyor. İstanbul Tasarım Bienali, "Kusurluluk" temasıyla, "bir yandan İstanbul'un farklı yaratıcı potansiyeline övgü niteliği taşırken, bir yandan da günümüz dünyasında tasarım ile ilgili geniş bir bakış açısının oluşumunu destekleyecek. Dünyaya İstanbul hakkında bir şeyler söylerken, çağdaş tasarımın doğası adına keskin bir bakış açısı sunacak".
[Sudjic'in tema metninin tamamını aşağıda bulabilirsiniz...]


Tasarımcılar başvuru için Ekim'i bekleyecek

13 Ekim 2012 - 16 Aralık 2012 tarihleri arasında düzenlenecek İstanbul Tasarım Bienali, kentsel tasarım (şehir ve bölge planlama), mimarlık, iç mimarlık, endüstriyel tasarım, grafik tasarım, moda ve tekstil tasarımı ve yeni medya tasarımı gibi başlıca tasarım mesleklerini ve bu mesleklerle ilişkili tüm yaratıcı alanları kapsayacak. Bienalin teması davet edilecek küratörler tarafından yorumlanacak. Ayrıca farklı mekânlarda yer alacak tematik sergiler aracılığıyla da bienal temasına vurgu yapılacak. Bienal kapsamında gerçekleşecek sergiler, enstalasyonlar, atölye çalışmaları, seminerler ve sunumlar için "Kusurluluk" teması belirleyici olacak.

İstanbul Tasarım Bienali'nde yer almak isteyen katılımcılara yapılacak açık çağrı ile ilgili ayrıntılı bilgiler 2011 Ekim'inde duyurulacak.



"Kusurluluk / Imperfection"
Deyan SUDJIC

İlk İstanbul Tasarım Bienali'nin teması Kusurluluk / Imperfection. Böyle bir temanın içeriğini incelemek için İstanbul'dan daha iyi bir şehir olamaz, çünkü sonsuz katmanları olan bu şehir sürekli gelişen kentsel, sosyal ve kültürel değişimin getirdiği bir canlılığa sahip. Bir şehir olarak İstanbul kusursuzluktan çok uzak, buna karşın dünyadaki en enerji verici ve en hareketli şehirlerden birisi. Bu şehrin kendine has özelliği, bu kusurluluğun doğurduğu belirsizlik ve geçicilik durumu.

Bir tema olarak kusurluluk bir yandan İstanbul'un farklı yaratıcı potansiyeline övgü niteliği taşırken, bir yandan da günümüz dünyasında tasarım ile ilgili geniş bir bakış açısının oluşumunu destekleyecek. Dünyaya İstanbul hakkında bir şeyler söylerken çağdaş tasarımın doğası adına keskin bir bakış açısı sunacak. Kusurluluk eski kavramlara yeni bir bakış açısı ile yaklaşıyor. Bir Japon konsepti olan "Wabi"ye, yeni olarak süreksizlik, geçicilik ve kusurluluk katıyor. Yeni nesiller için harekete geçirici olan kusurluluk, aynı zamanda ütopik bir bakış açısından vazgeçtiğimizi, onun yerine gündelik hayatın dağınık gerçekliğiyle çalışmaktan ilham aldığımızı kabullenmek anlamına geliyor.

Makine üretiminin kalitesi göz önünde tutulduğunda, kesinlik veya tekrar gibi kavramların arayışına girmek bir anlam taşımıyor. Bu şekilde, algılanan standartlar ve süreçlerden sapmak olası hale geliyor. Kusurluluk ile çalışmak her zaman kusursuzluk ile çalışmaktan zor olmuştur. Mükemmel bir obje yaratmaya çalışmak, tasarladığınız her birleşim yerinde, attığınız her dikişte, şekillendirdiğiniz her yüzeyde nereye ulaşmanız gerektiğini bilmek demektir. Ancak kusurlulukta olumlu nitelikler ararken bir sürece ya da kavramsal bir çerçeveye gözünüz kapalı bir şekilde inanıp, yalnızca beceri, istikrar ve tutarlılıkla istediğiniz sonuca ulaşmayı bekleyemezsiniz. Her karar kişisel bir seçimdir; bir felsefenin sonucu değildir.

Bir tasarımcı için kusurluluk özelliklerinin arayışında önemli olan nokta, alınan estetik kararları haklı çıkarma gerekliliğidir. Kusursuzluk, bir objenin kolayca sahip olacağı bir nitelik değildir ancak bir kavram olarak açık ve anlaşılırdır. Seri üretim çağında kusursuzluk aynı objeden yüzlerce, binlerce ve belki de milyonlarca üretebilme olasılığının güvencesi haline gelmiştir. Kusursuzluk kelimesinin kendisi, ima ettiği özellikleri taşıyan orijinal bir objenin varlığına işaret eder. Bu tarz objeler, kendine has özellikler taşımaktan ziyade, başka bir şeyin mükemmel kopyaları olarak kabul edilirler.

Seri üretim objeleri, orijinalin olmadığı, prototip ya da modellerin bulunduğu bir çağın ürünüdür. Buradaki odak nokta, objelerin seri olarak üretilmiş olmasının doğasıdır. Bu, belli bir üretime ait tüm Volkswagen'ların birbiriyle aynı olması demektir. Mekanik yeniden üretim çağında, Walter Benjamin'in sanatın "aura"sı adını verdiği özelliğe sahip olan ve diğer objelerden ayırt edilebilecek tek bir ideal obje yoktur. Bunun aksine, çoğunluk için bir performans vaadi vardır. Her araba aynı özelliklere sahiptir; bu da modelin özellikleridir. Bir açıdan da bu, insanın ayırt edici ve kişiye özgü olana yönelik arzularının, yani sahip olduklarımızı yalnızca bize ait kılma içgüdüsünün tam tersidir. Kusursuzluk arayışı, seri üretim çağının erken dönemlerindeki anlayışın bir parçasıdır. Kusurluluk gibi bir kavramın çekim alanını keşfetmek tasarımcıyı çok daha korumasız bir duruma sokar; sanki bir güvenlik ağı yokmuş gibi, tasarım sürecindeki her adım bir karar vermeyi gerektirir.

Şu anda, endüstriyel üretimi yeni bir çok yönlülük seviyesinde kullanma imkânımız var. Bu, makinelerin elle yaratılmış gibi görünen objeler üretmesi demek değil; 19. yüzyılın başından beri üretimin görünen yüzünün arkasında olan bir şey. Makine üretiminin kalitesi göz önünde tutulduğunda, kesinlik veya tekrar gibi kavramların arayışına girmek bir anlam taşımaz. Çeşitlilik ve bireysellik gibi değerleri bu sürece katmak mümkün hale gelir. Parlak yüzeylerin yerini daha az cilalanmış yüzeyler alır. Saf geometri, mümkün olan tek biçim dili olmaktan çıkar. Katkısız renk, yerini bulanık karışımlara bırakır. Simetri, tek seçenek değildir.

Nesnelere bir bireyin sahip olduğu karizmayı kazandırmak üzere seri üretim yöntemleri ile uğraşırken muhtemel belirsizliklerden yararlanmayı çekici kılan da ürettiğiniz her vazonun, her camın ve hatta her sandalyenin diğerlerinden farklı ve bazı açılardan ayırt edilir şekilde kişisel olduğunu açıkça ortaya koymaktır. Bu, endüstriyel olanı yumuşatmak ve evcilleştirmek demektir.

(Fotoğraf: Muhsin Akgün)


İlişkili Haberler
"Neden Tasarım, Neden Bienal"
İlişkili Haberler
Tasarım Bienali'ne Yön Veren İsimler
İlişkili Haberler
Küratör, Tema ve Diğer Merak Edilenler...
İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :