"Bienal kurgusu ile yaklaşmamızın sebebi, yaratıcılık üzerinden ticaret yapma niyetimiz olmadığını göstermek"

02 Aralık 2010

Uluslararası İstanbul Tasarım Bienali'nin (İTB) resmi duyurusunun yapıldığı toplantıda, ekonomik ve endüstriyel kalkınmayla birlikte yaratıcılık ve yenilikçiliğin önem kazandığını, İTB'nin de özellikle Avrupa'da hareketlenen yenilikçi ve yaratıcı çalışmalara İstanbul'un katılımını sağlamayı amaçladığını açıklamıştınız. İstanbul Tasarım Bienali'nin yegane çıkış noktası bu tespit miydi, yoksa İstanbul Bienali'nin uluslararası ölçekte yakaladığı başarının başka alanlara da taşınması mı istendi?

Açıkçası İstanbul Tasarım Bienali'nin İKSV'nin 6. uluslararası etkinliği olarak programlanmasının altında İstanbul Bienali ile herhangi bir bağ bulunmuyor. Tasarım Bienali, İstanbul Bienali ile paralel veya birlikte düzenlenecek bir etkinlik olarak düşünülmedi. İstanbul kentinin ve bu kente ait yaratıcı potansiyelin içinde bulunduğu durumdan ortaya çıkan bir ihtiyaçtan doğdu.

İKSV'nin düzenlediği diğer etkinliklerinden gelen deneyiminin ve başarısının Tasarım Bienali için de geçerli olacağını elbet söylemek isterim ancak asıl çıkış noktası bu alanda gerçek bir boşluk olması. İstanbul Bienali'nin uluslararası ölçekte yakaladığı başarı İstanbul'a, İKSV'ye, bienal danışma kurulları, küratörleri ve bienal içerisinde yer alan sanatçılara ait bir başarıdır. Aynısının tasarım bienali için de geçerli olmasını dilerim.

Açıklamalarımızda da belirttiğimiz gibi yaratıcı endüstrilerin, yaşanan atmosfere, mekana, yaşam biçimlerine ve kalitesine doğrudan etkisi var. Tüm dünyada bu alandaki sektör, rakamsal olarak ifade edilebilen, devlet politikalarında yeri bulunan ve azımsanmayacak ölçüde devlet desteği alan bir varlık. Türkiye'de bunların hemen hemen hiçbirinden söz edemiyoruz. Disiplinler arası bir anlayışı henüz benimsemiş değiliz.

Tasarlayan ile üreten-uygulayan arasında olduğu gibi tasarlayan-işveren arasında da ciddi problemler ve dengesizlikler yaşanıyor. Dünya yeni çağda " co-operation" (birlikte çalışma) kavramını tartışırken ülkemizde İçmimarlar Odası, başarılı mimarlara iç mimarlık yapamayacakları gerekçesi ile dava açabiliyor. Oysaki iç mimarinin vazgeçilmez bir parçası olan mobilya tasarımının da söz gelimi bir endüstriyel tasarım konusu olabileceği son derece açık...

Kentsel tasarım ölçeğinden, grafik tasarım ölçeğine kadar aradaki tüm yaratıcı disiplinlerin kendilerine ait potansiyelleri var, ancak ifade ortamları, yani etkinlikleri bugüne dek kısıtlı kaldı. Uluslararası girişimler ise neredeyse bireysel çabalardan oluşuyor. Etki alanı bu denli geniş olan bir sektörün, ekonomik kalkınmaya da itici güç olabileceğini hepimiz çok iyi biliyoruz.

Türkiye kriz sonrası yükselen ekonomilerin başında ve üretim gücü ile dikkatleri üstüne çekiyor. Herkesin bildiği bir örnek olmasına rağmen yine de hatırlatmak gerekirse, İtalya da geçmişte endüstrisini tasarım gücü ile birleştirebilmiş ve ekonomisinin bugünkü durumunun temellerini atmıştı. Türkiye için doğru zaman olduğunu düşünüyorum: endüstrilerimiz tasarım ile henüz entegre olmadığı gibi, iş dünyamız da tüm dünyanın güncel konusu olan tasarım odaklı düşünce konusunu tam olarak fark edebilmiş değil kanımca.

Bu alanda yapılan her türlü etkinlik güncel durumu ortaya koyması açısından çok önemli. Konuya bienal kurgusu ile yaklaşmamızın sebebi, yaratıcılık üzerinden ticaret yapma niyetimizin olmadığını göstermek, fuar misyonu taşımamak, daha çok soru sorabilmek, daha özgün işlere ve düşüncelere ulaşabilmektir.

Foto: Mahmut Ceylan


"Neden Tasarım, Neden Bienal"
Tasarım Bienali'ne Yön Veren İsimler
Küratör, Tema ve Diğer Merak Edilenler...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :