İTB'de direktör olarak görev alıyorsunuz. Bu yeni misyonunuz öncesinde tasarım dünyası ile olan serüveninizi aktarabilir misiniz?
İlk olarak 1978–1980 yıllarında İTÜ Mimarlık Fakültesi'nde öğrenim gören büyük ablam sayesinde mimarlık kavramı ile tanıştım. Yaşadığım kent olan Ankara'da aşina olduğum mimariden son derece farklı olan Taşkışla binasını keşfettim, üstümde yarattığı etkiden haz duydum. Lise yıllarına kadar mimar olma hayalleri taşıdım. Sonra o dönemlerde yepyeni bir alan olan endüstri ürünleri tasarımı mesleği ile, ODTÜ'de okuyan küçük ablam aracılığıyla tanıştım ve ürün tasarımcısı olmak istediğime kesin karar verdim.
1991-1995 arasında ODTÜ'de gayet bilinçli olarak tercih ettiğim eğitimimi tamamladım. İş hayatıma başladığım 1995'den 2001'e dek kendi ofisimde mobilya, mekan tasarımı, perakende satış deneyimi edindim. Ağırlıklı olarak iç mimarlık öğrendim. Bu dönemde konut projelerinin yanı sıra Eczacıbaşı Bozüyük Fabrikası iç mekanları renovasyonu ve Rekor Dokumacılık, Sunteks, İnoksan gibi markalar ile dekorasyon işlerim oldu.
Profesyonel hayatımda yönetici olarak bulunduğum firmalar bana farklı alanlarda deneyim kazandırdı. Akın Nalça'nın bugün adı Terminal olarak geçen firmasında proje direktörü olarak, modüler sergileme sistemleri ile fuar ve sergi tasarımı alanında çok şey öğrendim. Kısa bir süre de olsa AddresIstanbul projesinin tasarım direktörü olarak, tasarım mağazacılığı, alışveriş merkezleri, mağaza miksleri vb alanlarda deneyim kazandım. Damat için yaratılan DMT LIFE/ erkekler için mobilya markası projesinin tasarımcı ortağı olarak tüm sürecin yönetimini üstlendim. Son olarak 2007–2009 yıllarında Koleksiyon Mobilya'da "ürün geliştirme direktörlüğü" ile "tasarım ve marka direktörlüğü" görevlerinde bulundum ve 2009 yazında buradan ayrıldım.
Bu süreç içerisinde serbest olarak iç mimarlık, kurumsal kimlik, tasarım danışmanlığı işlerim hep devam etti. Bunlar başarılı işlere imza atmaktan öte, geçimimi sağlayan işler oldu. Bu nedenle bir tarafım sürekli tasarım alanının sektörleşmesi adına katkı sağlama isteği ile doluydu.
2004–2006 yılları arasında ETMK'da (Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu) başkan yardımcılığı yaptım ve bu sürede "Almanya Tendence Lifestyle" sergisi, "2000'li yıllarda Tasarımla Fark Yaratanlar" sergisi ve kataloğu gibi faaliyetlerin bizzat içinde bulundum. Bunlarla birlikte pek çok yarışmanın oluşmasında rol oynayan bir ekip olarak çalıştık, pek çok etkinliğin fikir babası olduk, bunların jürilerinde yer alıp, içinde olduğumuz yaratıcı potansiyeli gözlemleme şansı elde ettik.
Sözgelimi NTV Türk Mucit Yarışması'nın jüri üyelerinden biri olarak, tüm Türkiye'nin her yanının yaratıcı insanlar ile dolu olduğunu görüp, imkansızlığın, eğitimsizliğin, fakirliğin veya sistemsizliğin bu potansiyeli nasıl da yok ettiğini üzüntüyle fark ettim.
Kendi imkanlarım dahilinde projeler yaratmaya çabaladım ve "d.o.T.designers of Turkey"i kurdum. Amacım Türk tasarımını ve tasarımcısını yurt dışında tanıtan özel bir organizasyon yaratmaktı. Prag ve New York'ta da tamamen kendi bütçemiz ve çabalarımızla açılan sergiler sonrasında çok ilgi gördük, ama devletten destek almamızın içinde bulunduğumuz kurgu ile imkansız olduğunu anladım.
Kendime ait olmayan bir bütçe ile oluşturduğum ve daha ilk yılında büyük başarı ile tamamladığımız "FesOrient, Uluslararası Oriental Moda, Tasarım ve Yaşam Kültürü Festivali" de bu destek kesilince devam edemedi. Bu arada "Aquagalata", "Objekült" gibi küçük ama orijinal konseptler yaratmaya ve uygulamaya da devam ettim.
Özellikle tasarım yönetimi alanındaki profesyonel kariyerim, çok iyi bildiğim mekan tasarımı ve uygulama işlerimin yanında sizin de görebileceğiniz gibi hayatım hep tasarım alanındaki irili ufaklı çabalarla doludur. Sadece bir avuç insan olarak yıllarca pek çok etkinlik, yarışma ve çalışmaya ciddi zaman ve emek harcadığımızı düşünüyorum.
Çalışmalarımı tasarım etkinlikleri alanında yoğunlaştırmak istediğim bir dönemde İKSV'nin planları ile de kesiştiğimizi düşünüyorum. Bunca inişli çıkışlı çabaların sonrasında, bugüne dek sadece izleyicisi olduğum İKSV'nin, duruşu ve deneyimi ile böylesi zorlu bir işe kalkışmış olması beni heyecanlandırmadı diyemem. Herkese eşit duran ve güven veren yapısı ile İKSV'nin tasarım alanına da katkısının büyük olacağını düşünüyorum.