"İstanbul'u Anlamak Yerine Mahkum Ediyoruz"

E. Seda Kayım / 14 Mart 2008

 

Kadir Has Üniversitesi Kültürel Varlıkları Koruma Yüksek Lisans Programı tarafından düzenlenen ‘Güncel Metropolün Mimarlığı: İstanbul Örneği' başlıklı konferans, dün üniversitenin Cibali Tütün Fabrikası'ndaki kampüsünde gerçekleştirildi. Konferansın konuşmacısı Prof. Dr. Uğur Tanyeli'nin ‘İstanbul'a mesafelenerek İstanbul'u anlatmak' edimi üzerinden gerçekleştirdiği konferansın giriş sunuşunu YTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinden ve yüksek lisans programının kurucularından Prof. Dr. Füsun Alioğlu tarafından yapıldı. Hava muhalefetine rağmen akademisyen ve öğrencilerden yoğun katılımın gerçekleştiği konferansında Uğur Tanyeli, yalın bir anlatımla örnekler üzerinden, İstanbul'daki yapılaşma ve mimarlığın güdülenmesini meydana getiren etmenleri ortaya koydu. İstanbul'un özellikle 1860'lar sonrasında yoğunlaşan yapı trafiğini ‘kendince' bir katmanlaşmayla anlatan Tanyeli'nin sunumu, iki ayrı kent okuması güzergahı üzerinden şekillendi. Öncelikle İstanbulluların kenti kavrayış morfolojisini açan Tanyeli, ekonomik, toplumsal ve sosyo-psişik etmenler üzerinden 90'lar sonrası İstanbul'unu var eden dinamikleri açıklamaya çalıştı.

 

 

Neredeyse 1990'lara kadar küçük müteahhit, küçük sermaye, küçük parsel ve küçük mimari emekle karakterize olan İstanbul yapı faaliyetinin, 1990'lar sonrasında ciddi bir değişim geçirmesinin, bugünkü kentsel yapılaşmayı okumada temel eksenlerden biri olarak kabul eden Tanyeli, kentin kent toprağı üretmediği ve yoksulların güdülediği bir mimarlıktan, varlıklı kesimin güdülediği ve arsa üreten bir kentsel mekana evrildiğini belirtti. Geç Osmanlı'ya kadar İstanbul'un imarlı alanlarının sınırlarının neredeyse hiç değişmediğini hatırlatan Tanyeli, 90 sonrası arsa üretiminde hukuki süreçlerin yassıltılmasının, onların yasal olmadığı anlamına gelmeyeceğinin altını çizdi.

 

İstanbul için hararetini koruyan ‘silüet' tartışmalarını, Türkiye'de süregelen ‘kenti temsili üzerinden okuma' alışkanlığının temel bir belirtisi olarak gören Uğur Tanyeli, Avrupa'da neredeyse 17.yy'da yaşamış ve atlatılmış bu sosyo-psişik kavrayışın ülkemizde gecikmiş etkilerinin devamını araştırmak gerektiğini ifade etti. Kent, temsilinden değil de içinden kavranmaya başlanırsa, sözü edilen silüeti değil, kentin sokaklarından mekansal kavrayışı tartışmaya başlayabileceğimizi belirten Tanyeli, İstanbul'u son yüzyılda şekillendiren beşli bir katmanlaşma aracılığıyla metropolleşme üzerine yeni bir okuma güzergahı çizdi.

 

 

Büyümek' başlığıyla anlattığı ilk problematiği, ‘kentlinin kentin büyüdüğünü farketmesi' olarak niteleyen Tanyeli, kentin elbette neredeyse her zaman büyüdüğünü, fakat asıl önemli olanın bunun problematize edilmeye başlanması olduğunu söyledi. Değişimin ve büyümenin bizatihi bir problem olarak görülmesinin ise son derece bize özgü bir durum olduğunu anlatan Tanyeli, Hong Kong, New York, Tokyo 'da tarihsel gelişim içinde kimsenin bundan şikateyçi olmadığını anlatırken, bu durumun bizde yarattığı travmatik etkinin mümessilinin ‘kent' değil ‘kentli' olduğunu vurguladı.

 

Temel problemlerden bir diğerini ise yapıyı nasıl yapacağımızı değil, nasıl olup da yapmayacağımızı konuşmak şeklinde niteleyen Tanyeli, alışveriş merkezleri eksenindeki ‘Tüketmek' başlığıyla, tüketim karşıtı, sahte pseudo-söylemler üzerine konuştu: "Eskiden mimar emeğine bile ihtiyaç duyulmazken, mimarlığın yüksek kapitalist formlarının yeni yeni İstanbul'da doğuyor. Bu yüzden sadece İstanbul küresel mimarlık trendlerine eklemleniyor ve mimarın emeğine ihtiyaç duyuluyor." Nişantaşı, Galata, Beyoğlu örnekleri üzerinden kent merkezinin yeniden değer kazanması ve üst gelir grupları tarafından ele geçirilmelerine işaret eden Tanyeli, bunun da küreselleşme bağlantılı bir değişim olduğunun altını çizdi.

 

 

Buradan kentlinin davranış kalıpları ve motiflerine yönelen Tanyeli, ‘Ürkmek' ve ‘Kaçmak' olarak adlandırdığı uzantılarla, kentsel mekanda hızla türeyen kapalı siteler ve kent periferisindeki yoğun yapılaşmaya dikkat çekti. Aynı zamanda ‘İstanbul'un şubesi' olarak betimlediği Bodrum üzerinden de çıkarımlar yapan Tanyeli, dünyanın hemen her metropolünün varlıklı yerleşikleri için birer ‘şubesi' bulunduğunu, fakat Bodrum'un, hemen her gelirsel tabakadan sakinleriyle, yine Türkiye'ye özgün bir durum çizdiğini belirtti.

 

 

Son olarak ‘Düşlemek' başlığında, Tarlabaşı, Sulukule kentsel dönüşüm projeleri ve Miniatürk gibi projeleri örneklendirdiği konuşmasında Tanyeli, ‘anlamak yerine mahkum etmek' olarak tanımladığı bir problem üzerinden İstanbul'un kaçınılmaz dönüşümüne getirilen mutenalaştırıcı çözümler ve tarihi yassıltan kavrayışlarla kurulan İstanbul hayalinden söz etti.  

Tanyeli'nin sunumu, akademisyenler ve öğrencilerden gelen sorularla son buldu.


İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :