"Mimarlık Yapmak İçin Bizi Neyin Kışkırttığını, Tasarım Yapma Dürtüsünü Neyin Uyandırdığını Keşfetmeliyiz"
Sözünü ettiğiniz farkındalığa ulaşmak, "görmeye başlamak" için kullanılabilecek başka araçlar yok mu? Bir bilgi karmaşası ve hatta veri bombardımanı içinde yaşadığımız düşünüldüğünde, yaşam biçimlerini -sizin terminolojiniz ile kültürleri- anlamlandırmaya yarayacak verimli enstrümanlar bulunuyor mu?
Bir tür "aşırı-uyarı" dünyası içindeyiz, bu doğru. Ve şu, önemli bir soru: Bunca verinin, uyaranın içerisinde, gerçekten önemli olanları ya da önemsediklerimizi nasıl ve neye göre seçeceğiz? Bu soruya başka bir soru ile yaklaşmak gerekiyor: Televizyonda, sosyal medyada, sokakta maruz kaldıklarınız arasında neler sizi uyarıyor? Öncelikle bunu cevaplamak gerekiyor. Sonrasında ise, bizi uyaran verilerin nasıl harekete geçirdiğine, bizi ne şekilde kışkırttığına dikkat etmek…
Hayattaki en zor şeylerden biri, nasıl düşündüğümüzü keşfetmektir. Nesnelerin, ilişkilerin, durumların nasıl çalıştığını anlamaya gayret gösteriyor olabilirsiniz; ama kendinize dönüp zihninizin nasıl çalıştığını kavramak çok daha zorlayıcıdır. Neredeyse kimse düşünsel sürecini tam anlamıyla detaylandıramaz ve dillendiremez. Bunun asıl nedeni ise, kimsenin aslında özgül bireysel düşünce sistemini anlamaya vakit harcamaması. Benim algılarım da kızımla birlikte tam anlamıyla açılmaya başladı. Öyle şeyleri merak ediyor, anlamaya çalışıyor ki, kendimi sorgulamaya başlıyorum: Ben neden uzunca süredir bunu fark etmedim? Neden dikkat etmedim? İş çılgınlığı içinde çoğunlukla çevremizde olan biteni unutuyoruz gerçekten de…
Dolayısıyla, tüm bu fikirlerden yola çıkarak öğrencilerime, çocuklarda gördüğümüz o açıklık ve netliğe yaklaşmalarını, olağan gündelik rutinlerinden bir nebze olsun çıkarak onları tahrik eden, harekete geçeren şeylerin ayırdına varmalarını salık veriyorum. Ve elbette neyin onlarda tasarım yapma dürtüsünü uyandırdığını keşfetmelerini… Ama bu yetiye ihtiyacı olanlar yalnızca mimarlar değil. Hatta mimarlar da bunu "mimarca" yapmaktan vazgeçmeliler. Öncelikle bir düşünür olarak kavramalıyız çevremizi… Sonra da olağan bir birey olarak… Belki ardından diğer kimliklerimiz üstlenmeli bu misyonu. Ve "mimar"ı tüm bu anlamlandırma, kavrama sürecinin en sonunda, işin teknik boyutunu, süreyi, finansmanı, proje yönetimini çözmek üzere devreye sokmalıyız.
Öğrencilere sürekli olarak toplumu, dünyayı, kültürleri, insanları "mimarca" görmeleri gerektiği söylenip durulur. Hayır! Neden bunları yalnızca "mimar" kimliğimiz görüyor? Müzisyeni de davet et; dansçıyı, aşığı, avareyi de çağır. Sizi siz yapan her şeyi çevrenizle iletişime geçirmeniz gerekiyor. Anneniz size küçükken bale dersleri aldırmış olabilir veya hayatınızın bir kısmında piyano çalmış olabilirsiniz. Bunların sizinle, mesleğinizle ilgisiz olduğunu sanmayın. Mutlaka bir noktada, hayatınızın farklı kesitlerindeki eylemlerinizin, anlamlandırma süreçlerinize kazandırdığı perspektifleri fark edeceksiniz.