Oyuncaklı resim ve heykel çalışmaları ile tanınan Takashi Murakami, çeşitlilik açısından en doyurucu sergisini, 9 Şubat itibariyle Katar İslam Sanatı Müzesi'nde sanatseverlerin beğenisine sundu. Katar ve Japonya arasındaki kültürel uçurumu, her iki ülkenin dine atfettiği önem üzeriden birleştirdiğini söyleyen Murakami, sergideki diğer temel meselenin ise insan egosu olduğunu ekliyor. Murakami'nin ziyaretçilerden bir de ricası var: "Müzeden çıkarken yanınızda bir şeyler götürün!"
Güncel sanatın üretken isimlerinden Takashi Murakami, çizgi filmsi resim ve heykel çalışmalarının yanı sıra moda ve diğer tüketim alanlarına yönelik tasarım ve animasyonlarıyla da nam salmış bir isim. Yüksek sanat ve popüler sanat arasındaki çizgiyi muğlaklaştırmasıyla tanınan Murakami, Japon sanat geleneğinin estetik karakteri ile savaş sonrası Japon kültürü ve toplumunun doğasını tanımlayan "superflat" teriminin de isim babası. Kaikai Kiki adlı sanat atölyesinin kurucu direktörü olan Murakami, bu sayede pek çok genç sanatçının da kariyerine ışık tutuyor.
Takashi Murakami'nin bugüne kadarki en kapsamlı sergilerinden biri olan "Ego-Murakami", geçtiğimiz günlerde Katar'daki İslam Sanatı Müzesi'nde ziyarete açıldı. İzleyicinin, Murakami'nin zihnine dalmasını sağlayan sergi, sanatçının ikonik "superflat" resim ve heykelleri dahil olmak üzere çok çeşitli işleri bir arada keşfetme fırsatı sunuyor.
Los Angeles Güncel Sanat Müzesi ve Versailles Sarayı'ndaki retrospektiflerin ardından, üçlemesinin son ayağını oluşturan Katar İslam Sanatı Müzesi'ndeki sergi, sanatçının 1997'den bugüne kadar ürettiği 60'ın üzerinde çalışmayı içeriyor.
Serginin odak noktasının ise, 100 metre uzunluğundaki resim çalışması olduğu söylenebilir. Geçtiğimiz yıl Tokyo'yu vuran büyük tsunami felaketinin ardından acı çeken Japonların tasvir edildiği tablo, "Ego-Murakami" sergisi için özel olarak üretildi. Doğa ile karşı karşıya kalan insanın egosunu resmeden çalışma, acizliğimizi bize bir kez daha hatırlatıyor.
Dünyanın en çok kazanan sanatçılarından biri olan ve tabu yıkan çalışması "My Lonesome Cowboy" ile yaklaşık 26 milyon TL'ye alıcı bulan Murakami'nin, çeşitlilik açısından en doyurucu sergisini, Körfez Bölgesi'nin en katı İslam ülkelerinden birinde açıyor olması ise dikkat çekici.
Dazed Digital'dan Rooksana Hossenally , Murakami'ye yönelttiği sorular ile bu tezatı açıklığa kavuştururken, bir yandan da sanatçının müze dükkanlarına olan tutkusunu keşfetmemizi sağlıyor:
İşlerinizi katı bir İslam ülkesinde sergiliyor olmak yaratıcılığınızı kısıtlamanıza neden oldu mu?
Hayır. Her sergi birbirinden farklıdır ve bulunduğu yerin kültürüne özeldir. Ben, kültürler arasındaki boşluklar için nasıl bir köprü oluşturacağımı düşünüyorum. "My Lonesome Cowboy", Amerikan kültürüne ve onun pornoya olan hayranlığına karşı bir tepkiydi. Bunu Doha'da sergilemek istemedim çünkü o buraya özgü bir mesele değil. Kültürleri birbirlerine bağlamak için kültürel bağlam üzerine düşünmeliyim.
Çalışmalarınızda, psikolojik travmalarını işleri üzerinden ifade eden soyut dışavurumculardan esinleniyorsunuz. Öncelikli uğraşınız nedir?
Ben bir ressamım, filozof değil! Soyut Dışavurumculuk ve Pop Art 'ın, tıpkı geleneksel Japon resim sanatı gibi, beni en çok etkileyen akımlar olduğu doğru. Asıl uğraşım, bir yandan insanlara farklı birşeyler gösterirken, bir yandan da Japony'yı tanıtmak. Amacım, Japonya'nın iyi taraflarını gösterek turistik bir çekim noktası yaratmak ve tsunami sonrasında azalan turist sayısını yeniden yükselişe geçirmek.
Bundan sonra Arap kültüründen daha çok etkilenen işler görecek miyiz?
Belki, henüz Arap kültürü keşfimin başındayım. İlk izlenimim, Star Wars gibi fütürüstik bir izlenim oldu, ki bunu çok büyüleyici buluyorum. Tokyo'ya benziyor ama üslup açısından tamamen farklı.
Serginizin ana teması ne?
Tema, din ve insanların dini nasıl farklı yollarla deneyimledikleri üzerine. Din hem burada hem de Japonya'da çok önemli bir konu. İki kültür arasındaki kopukluğu, dinin önemi üzerinden birleştirmeye çalıştım.
Peki izleyici kitleniz kimlerden oluşuyor?
Çocuklar. Onlara, çocukluklarının keyfini çıkarmalarını anlatmak istiyorum. Ama işlerimde bir çift anlam söz konusu. Çiçeklerin tekrarı, resimleri ezici bir hale getiriyor. Bu sayede onları, gelecekteki yaşam mücadelesine hazırlamak istiyorum. Çocukların çoğu bu çift anlamı hissedecektir, bunun tam olarak ne olduğunu anlamasalar da...
Sergide gördüğümüz ego kimin egosu?
Devasa portrem olan balon, sergideki egonun benim egom olduğunu düşündürtüyor. Açıkçası benim öyle büyük bir egom yok ama tabii ekibimdekilere sorarasanız olduğunu söyleyeceklerdir! 100 metrelik resmimde de göreceğiniz üzere, insanlar ve doğa arasındaki ilişkiyi araştırıyorum. Dolayısıyla sergide bahsi geçen ego, doğayı kontrol edebileceğini düşünen insanoğlunun egosu.
İnsanların sergi çıkışında nasıl tepkiler vermesini bekliyorsunuz?
Dükkandan birşeyler satın almalarını istiyorum ama ticaret olsun diye değil, bundan heyecan duymalılar. Öyle güçlü bir şey hissetsinler ki bu, onları, buradan giderken yanlarında bir anı götürmeye teşvik etsin. Ben müze dükkanlarını çok severim. En sevdiğim de Tate Modern 'ın dükkanıdır çünkü hem çok büyük hem de oraya her gittiğimde kendimi, eve kargoyla bir şeyler yollarken buluyorum! Bu benim için neredeyse bir saplantı.
Gördüklerimi bana hatırlarlatacak her şeyi satın almak istiyorum. Çok fazla kartpostalım var, eve gittiğimde onları bir yerlere koyuyorum. Bir süre sonra tüm bunları ne ara aldığımı bile unutuyorum. İnsanları eve giderken yanlarında bir şey götürmeye iten bu heyecan da müze deneyiminin bir parçası. Ki bu çok önemli bir motivasyon bence.
Bir sonraki çalışmanız ne üzerine olacak?
2012'nin sonuna doğru Japonya'da gösterime girecek olan filmimi tamamlamakla meşgulüm. Filmin fragmanı, sergideki sirk çadırında gösteriliyor. Bunun dışında pek çok hayranımın olduğu Pekin 'de de bir sergi düzenlemeyi planlıyorum.
"Ego-Murakami" sergisi, 24 Haziran 2012 tarihine kadar, Doha'daki İslam Sanatı Müzesi'nde ziyarete açık olacak.