‘Gökdelenler cenneti' ünvanını bir süredir Singapur, Pekin, Dubai veya Kuala Lumpur'a kaptırmış olan Manhattan yarımadası için yeni oyuncaklar mı geliyor? Ünlü Fransız mimar Jean Nouvel tarafından tasarlanan 75 katlı gökdelen , New York'ta MoMa'nın yakınındaki merkez arsasında yükseleceği günler için artık hazır. John Ruskin'in Gotik mimarlığın mantıksızlığına dair söylediği ‘Yalnızca cesaret etmedi, aynı zamanda her küçük prensibinin kırılganlığında keyif verdi' vecizesinin hakkını yeniden vermeye aday bu gökdelen, kristalleşerek yükselen şeffaf cephesiyle New York için de büyük bir değer olacak.
Uluslararası bir emlak firması olan Hines tarafından ihaleye çıkarılacak olan yapı, lüks bir otel, residence'lar haricinde ilk üç katında MoMA 'nın uzantılı sergilerine ev sahipliği yapacak. Bu yeni yapıda toplamda 3700 m2'lik ekstra alana sahip olacak olan Modern Sanatlar Müzesi, binaya ikinci, dördüncü ve beşinci katlarından bağlanacak.
Yapıyı tasarlayan mimarın kim olacağına ilişkin projenin gerçekleşmesinde de finansal ve reklam araçlı katkıları bulunan MoMA'nın etkili olduğu konuşuluyor. Diğer yandan da emlak şirketinin doğrudan teklif götürdüğü Nouvel'in, iki öneriyle sunduğu projelerden çok daha iddialı olanı seçmiş olması gerçekten bir ‘simge bina ' inşa etmek gayesinde olunduğunu gösteriyor.
Nouvel yapının tasarımında, strüktürel çerçeveyi yapı kabuğunun dışına alarak özellikle müze katları için geniş ve serbest alanlar elde etmiş. Yapının katı taban formu yükselen katlarla beraber yer yer esneyerek, uzayarak ve deforme edilerek üst katların şehir manzaralarında sürekli farklı açılar kazanılmasını sağlamış.
Düzensiz strüktürel şema, yapının düzensiz dış kabuğundan gelecek yük etkilerini karşılayacak şekilde tasarlanmış. Bu dekonstrüktif form aynı zamanda, cepheden de algılanabilen çapraz kirişlerle desteklenirken, yapı kabuğunda kaslardan oluşmuşçasına organik bir deri hissi yaratıyor. Bunlara ek olarak, havalandırma sistemine ait elemanların yerleştirildiği kanallar da yapının dışından algılanacak şekilde yerleştirilmiş.
Manhattan'ın kalbinde yükselecek bu sıra dışı yapının birinci bodrum katında restaurant ve lounge bulunurken, bu katın üst döşemesi tamamen camdan yapılacak. Nouvel böylelikle, giriş katından rekreasyon alanlarına dağılan yayalarda bir tür ‘yapının midesine yolculuk ' hissi uyandırmak istemiş. Lobinin bir yanında konumlanan iç tünel , 53. ve 54. caddeleri iç mekandan bağlayacak. Standart dışı formlara sahip betonarma kolonlar ise, yapı iç mekanında kimi yerde birbirleriyle kesişerek alt katlara doğru bir kök gibi uzanacaklar.
Projede üst katlara doğru taban alanının sürekli küçülmesi yapıda gerçek bir kırılganlık gösteriyor. En üst kata çıkıldığında da döşeme alanının çoğunluğunu kaplayan çekirdek, neredeyse yapı kabuğuna yapışıyor. Nouvel ise bu katı, Eiffel kulesi nin Gustav Eiffel'in atölye olarak kullandığı en son kata benzetiyor.
Pek çok günümüz mimarı gibi Jean Nouvel de keskin kartezyen formları sınırlayıcı ve dogmatik buluyor. Bu yüzden Nouvel yapısını, süreksiz ve düzensiz formuyla bir tür yapısal özgürlük çığılığı olarak takdim ediyor.
Peki MoMA'ya ne olacak? Bazılarına göre bir başka lüks yapının arz-ı endamı Modern Sanatlar Müzesi'nin albenisini olumsuz etkileyecek. Daha kısa soluklu olan soru ise, böyle bir eklemlenmenin müzenin koleksiyon düzenlemelerini ne denli değiştireceği. Yapının yeni yeni Yoshio Taniguchi 'nin ek binasıyla ortaya çıkan avatajları ve zayıflıkları dengelediği düşünülürken, bu iki ek katın yeni bir organizasyonla başka katlara bağlanması karmaşık bir planimetre oluşturur şeklinde değerlendiriliyor. Aynı zamanda müzenin mimarlık galerilerine getirilen küçük ve esneklikten uzak eleştirileri karşısında MoMA'nın nasıl bir tutum izleyeceği merak konusu.
Nouvel'in yeni New York gökdeleniyle birlikte üç senden sonra tekrar yenilenecek olan MoMA, kalıcı koleksiyonları ve geçici sergileriyle tüm mekan organizasyonlarını gözden geçirerek açılışından bu yana üçünü büyük dönüşümünü geçirecek.
‘Sürekli yenilenme ve değişim' ilkelerine haiz MoMA'nın karşısında, ülkemizdeki müzecilik anlayışına ise yine Ruskin'den bir not düşülebilir. "Sözcükler, renkler ve taşlar bile tekrar ve tekrar aynı şeyi söylemezler".