"İyi hesaplanmış risk, risk değildir"
Ancak YEM'le hedefiniz, sosyal sorumluluk düsturunun yanında ticari kimliği de olan bir işletmeydi. Dolayısıyla "yapabilmek" ile doğru orantılı finansal parametreler devreye girmiş olmalı… Genç bir asistan olarak Yapı-Endüstri Merkezi'nin kuruluşuna nasıl önayak olabildiniz?
YEM'i üniversiteden arkadaşlarla imece halinde, adetâ bir kooperatifleşme gibi kurduk. İlk adımda tereddütlerimiz oldu: dernek mi yapsak, vakıf mı yapsak?.. Sonra "şirket"te karar kıldık. Aslında kimse, ya da çoğunluk diyelim, kâr amacı gütmüyordu. Bir tür toplumsal etkinlik biçiminde gerçekleşecekti; yola çıkışımız böyle bir idealist yaklaşım taşıyordu. Peki, kâr etmesin mi? Tabii edecekti, ama ağılıklı olarak kendi etkinliklerini geliştirmek için edecekti; daha iyi hizmet verebilmek, iyi yayın yapabilmek, bilgiyi daha iyi derleyebilmek ve aktarabilmek için…
YEM'in ilk daimi sergisi 1968'de Harbiye'de açıldı. YEM için farklı bir atılım zincirini temsil eden yıl ise, 1973 oldu: Yapı Kataloğu, Yapı Dergisi, Yapı Kitabevi… Bütün bunlar 1973'te devreye girdi ve YEM tarihinde yeni bir dönüm noktası oluşturdu. 1978'e geldiğimizde ise Yapı Fuarı'na girişebileceğimizi düşündük. Artık sektörde ürün sayısı da, çeşit de, üretim kapasiteleri de artmıştı.
Yani yapı malzemesi bilgisinin yaygınlaştığı ve fuar ölçeğinde bir sergi için yapılanmanın hazır olduğu dönemdi.
Geçen sürede Türkiye yapı sektöründe çok büyük gelişmeler oldu. Bizim ne kadar etkimiz olmuştur, onu bilemiyorum ama sektörün gelişmesinin fuarcılığa zemin hazırladığını düşünebiliriz. Önce tribünleri sökülüp sergi kurulan, ardından yeniden takılıp basketbol oynanan İstanbul Spor ve Sergi Sarayı'nda 1978 yılında Yapı Fuarlarını başlattık. O zaman sanıyorum 1500 m2 net alan kullanıyorduk. İlk başlarda 6000 m2 civarındaki brüt alanı bile tam değerlendiremiyorduk, sonradan üst katları da kullandık. Ardından, ilkin Yeşilköy'e geçtik, sonra da Beylikdüzü TÜYAP'a… Bugün İstanbul Yapı Fuarı 81.000 m2'lik bir kapalı alanda kuruluyor.
Fikir alışverişi, finansal birliktelik ve geliştirme anlamında ortaklıklar ile çoğalan üretimleriniz üzerinden, günümüzün girişimcilerine başarı için vereceğiniz öğüt ve tavsiyeler nelerdir?
İnsanların, özellikle de gençlerin, yeteneklerini iyi keşfetmeleri gerekir. Biz çoğu kez yeteneği yalnızca müzikte, resimde, heykelde arıyoruz. Oysa yöneticilik de bir yetenek; o işi de herkes yapamıyor. Girişimciliğin ve yöneticiliğin içinde doğru ve zamanında karar verebilmek, kararları iyi ve hızlı uygulayabilmek yetileri yatıyor. Ve şayet kişilerde bu nitelikler yoksa sonradan geliştirilmesi o kadar kolay değil. Nasıl ki çok çalışarak resim yapabilirsiniz ama iyi bir ressam olamayabilirsiniz; çok çalışarak yönetici olabilirsiniz ama çok iyi bir yönetici olamayabilirsiniz.
Peki kariyerinizde aldığınız, almak zorunda kaldığınız çok büyük riskler oldu mu? Risk, gerçekten de iş hayatında kaçınılmaz bir olgu mudur?
İyi hesaplanmış risk, risk değildir zaten. Örneğin bizim Yapı-Endüstri Merkezi'ni çok ortaklı olarak kurmamız, bir anlamda riskin hesaplanması ve dağıtılmasına yönelikti. Üstelik üretici kuruluşların da bir-ikisi dışında hiçbiri bizi yüreklendirmedi. Hatta destek olanlar da "Başkaları denedi bu işi, başarılı olamadı. Kaldı ki siz ticaretten de gelmiyorsunuz, çoğunuz üniversiteden geliyorsunuz, bu işi nasıl kotaracaksınız?" diyorlardı. Ama girişim için iyi bir hesapla yola çıktık ve başardık.
Sonraki sayfada: "Her girişimin bir planı olmak zorundadır ve mimar, bu anlamda iyi donatımlı insandır"