Planlama ve Mimarlık Alanının Son On Yılı

mimarizm.com / Filiz YAVUZ / 12 Haziran 2009


Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Mimarlık Fakültesi
tarafından düzenlen "Planlama ve Mimarlık Alanının Son On Yılı " başlıklı sempozyumu YTÜ Oditoryum'da 11-12 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirildi. "Planlama ve mimarlık alanının siyaset ile ilişkisi" başlığının öne çıktığı sempozyuma daha çok öğrenciler ilgi gösterdi.

Açılış konuşmasına, Türkiye'deki mimarlık ve planlama alanının sorunlarını "nüfus yığılmaları", "gelir dağılımında adaletsizlik" ve "bu adaletsizliğin bir sonucu olarak karşımıza çıkan yoksulluk", "iletişimsizlik", "yönetim yetersizlikleri", "plansızlık" ve "hedefine ulaşmayan planlama" şeklinde tanımlayarak başlayan YTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zekai Görgülü, Cumhuriyet'in kuruluşundan beri 1950 ve 1980 olmak üzere iki kırılma noktasının yaşandığını söyledi. Görgülü, üçüncü kırılma noktasının ise 2000'li yıllarda yaşandığını ifade etti. Bu üçüncü kırılma noktasından sonraki sürecin, sempozyumun tartışmak istediği "son on yıla" denk geldiğini belirten Görgülü, 2003 yılındaki yasalar ve yasa tasarılarıyla birlikte mimarlık ve planlama alanının yeniden yapılandırılma sürecine girdiğini belirterek "Bu yeniden yapılandırma süreci doğru yapıldı mı? Doğru yönetildi mi?" diye sordu. Görgülü konuşmasını "Umudum siyasi iradenin bilimden ve akıldan yana bir tavır koymasıdır" şeklinde bitirdi.

Küreselleşmenin beraberinde getirdiği değişim ve dönüşüm sonucunda oluşan durum karşısında özelikle yerel yönetimlerin yeni çözümler üretmesi gerektiğini dile getiren YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, bu sempozyum sayesinde YTÜ'nün topluma katkı misyonunu yerine getirdiğini ifade etti.



"21. yüzyılın ilk on yılı"

Sempozyumun başlığı ile aynı ismi taşıyan birinci oturum, YEM Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Hasol'un başkanlığında gerçekleştirildi. Son on yılın, hem 99 depreminden bu yana geçen süreç, hem de 21. yüzyılın ilk on yıllık süreci olduğunu söyleyen Hasol, yaşadığımız dönemdeki gelişmelerin çok hızlı olduğunu ve bu gelişmelerin etkilerinin çok büyük olduğunu belirterek şöyle konuştu:

"Yeni gelişmeler mimarlık alanında yeni formları ve yeni malzemeleri beraberinde getirdi. Binalar yükseldi ve küreselleşme bu yükselen biraları yaygınlaştırdı. Özellikle gelişmiş ülkelerin mimarları artık dünyanın her yerinde çalıştıklarından yerellik kayboldu."



Değişen aktör ontolojisi

Mimarlık ve planlama alanı için ekolojinin önemine vurgu yapan Hasol sözü, Prof. Dr. İlhan Tekeli'ye bıraktı. Konuşmasını "yaşanmakta olan dönüşümün ortaya çıkardığı kent", "Oraya çıkan bu yeni kentin yeni aktörleri kimler?" ve "Varolan planlama yapısına karşı yeni bir planlama sistemi" olmak üzere üç ana başlık altında gerçekleştiren Tekeli, değişen üretim biçimiyle birlikte değişen kent yapısını halen anlaşılmadığını ve bu yeni kentin teorisinin halen kurulmadığını dile getirdi. Tekeli, tanımlanamayan bu kentlerde bir önceki dönemin popülist politikalarıyla ortaya çıkan gecekondu alanları gibi alanların dönüşümü ve soylulaştırma için yapılan dönüşümlerin normal olarak algılanabileceği ifade ederek "tehlikeli" olarak tanımladığı üçüncü dönüşüm grubunu ise şöyle anlattı:

"Belediye başkanlarının ideolojik tercihleri doğrultusunda yapılan dönüşümler! Bunların meşruiyet temeli yoktur. Zaten belediye başkanının ideolojik tercih yapmaya hakkı yoktur. Biz belediye başkanını estetik kararlar versin diye seçmiyoruz. Bunun en güzel örneği, Manifaturacılar Çarşısı ve Osmanlı konaklarıdır."

Merkezin yerelin yetkisine el koyma durumu ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyen Tekeli, içinde bulunduğumuz değişim ve dönüşüm sürecini kavramak gerektiğini belirterek sözlerini şöyle noktaladı:

"1960larda master ve uygulama planları yapan güçlü bir devlet ve onun karşısında bireyler var. Bu gün ise aktör ontolojisi değişti, güçlü bireyler ve rant üreten topraklar söz konusu. Bu durumda vizyon geliştirmek sadece plancının yapabileceği bir şey değil. Vizyon toplumla birlikte geliştirilmelidir."



"Lumpen proletarya"dan "Lumpen tarihselciliğe"

Oturumun diğer konuşmacısı "21. Yüzyıla Başlarken Türkiye Mimarlığında Lumpen Tarihselcilik" başlıklı konuşmasıyla Prof. Dr. Uğur Tanyeli idi. Tanyeli sunumuna Türkiye'nin çeşitli illerinden "lumpen tarihselci" olarak adlandırdığı yapı örneklerinin fotoğraflarını göstererek başladı. Marx'ın dokusu bozulmuş, işçi davranışları sergileyen proletaryayı tanımlamak için kullandığı "lumpen proletarya" kavramına atıfta bulunan Tanyeli:

"Dokusu bozulmuş bir tarihselcilikten bahsediyoruz. Tarihselcilikte olan ilüzyon duygusunu ve eski görünme isteğinin olmadığı durumlarla karşı karşıyayız. Tarihsel görünmek gibi bir dert yok ortada!" dedi.

Tanyeli, bu durumu reddetmek ya da bu duruma gülmek yerine bu durumu ciddiye almak gerektiğini söyleyerek sorduğu "Neden tarihe referans veren bir yapının yeni görünmesini istiyoruz?" sorusunu şöyle yanıtladı:

"Bu durumun gerçekten tarihsel süreçlerle ilgisi yok. Bu tip yapıların tarihsel olduğuna dair bir kaç nokta yeterli. Bir kemer yeterli örneğin. Bu, başka tarihsel süreçlerin tasfiyesi demek. Ani estetik tartışması değil bu, bir siyaset tartışması. Ben lumpen tarihselciliği, lumpen siyasetten ayrı görmüyorum. Kendi siyasallığını görmeyen bir siyaset... Bu yapıları yapanlar sorumluluğu asla kabul etmiyor; bu, tartışmanın siyasal bir tartıma olduğunu kabul etmeme hali... Bizim Türk Evi'ni tartışamamamızın temel nedeni, ulusalcılığı tartışmaktan kaçıyor oluşumuz. Eskişehir'deki bu unsurları tartışamıyoruz çünkü bu, çağdaşlığı tartışmak demek; camileri tartışmak dini tartışmak demek!" 



"Küresel ve Yerel Politikaların Planlama ve Mimarlık Alanına Etkileri"

Sempozyumun ikinci oturumu "Küresel ve Yerel Politikaların Planlama ve Mimarlık Alanına Etkileri" aşlığı ile yapıldı. Prof. Dr. Ruşen Keleş'in başkanlığındaki oturumun konuşmacıları Yaşar Marulyalı, Hüseyin Kaptan ve Oktay Ekinci idi.

Küresel ve yerel politikaların birbirinden soyutlanamayacağını ifade ederek sözlerine başlayan Keleş, küreselleşmenin kamu hizmetlerini etkilediğini ve "kamu yararı" kavramını değiştirdiğini söyledi.

1950'lerden itibaren başlayan serbest mimarlık deneyimlerini aktaran Marulyalı, kendi deneyimlerinden yola çıkarak siyasetin ve ekonominin mimarlık alanına etkilerini anlattı.

İMP deneyiminden bahseden Hüseyin Kaptan'dan sonra söz alan Oktay Ekinci ise görsel ağırlıklı olan sunumuna, ısrarla birbirinden ayrı alanlarmış gibi değerlendirilmek istenen mimarlık ve planlamanın ilişkisinden bahsederek başladı. Ekinci, "Son on yılda bu iki alanın bilinçli bir biçimde ayrıştırma çabasının en üst düzeye çıktı" dedi.

Son on yılın yıldızlarının AVM'ler olduğunun dile getiren Ekinci, son on yılın kente karşı suç işleme anlamında en başarılı kurumunun TOKİ olduğunu belirtti. Ekinci ayrıca her şey küreselleşmeye bağlayarak kendimizi aklamanın da doğru olmadığını söyledi.

Türkiye'nin çeşitli illerinden fotoğraflar gösteren Ekinci, "Türkiye demokratikleştikçe imar alanında faşist dönemlerin fikirleri yasalaşıyor" diye konuştu.

Bildiri sunumlarının ön plana çıktığı sempozyumun ikinci gününün son oturumunun başkanlığını yürüten Zekai Görgülü "Uzmanlıkları bir yana, ama panelistlerin hepsi farklı temsiliyetlerden" diyerek mimar Emre Arolat, mimar Murat Tabanlıoğlu, şehir plancısı ve bürokrat Feridun Duyguluer, aktivist-mimar Korhan Gümüş, ŞPO Genel Başkanı Tarık Şengül yerine Çağatay Keskinok, MO Genel Başkanı Bülent Tuna, şehir plancısı ve İBB başkan adayı Ahmet Turgut ve İBB genel sekreter adayı şehir plancısı Alper Ünlü'den oluşan panelistleri davet etti. Herkesin kendi temsiliyetine dair konuştuğu panel renkli geçti.

İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :