2020 Londra Mimarlık Festivali'ne Dair

Nurullah Kaya / 05 Haziran 2020
Türkiye ve İngiltere'de mimarlık pratiğini sürdüren MeMaLondon kurucusu Mert Eyiler ile, Londra Mimarlık Festivali'ne dair geçmiş deneyimlerini, festivalin 2020 dijital edisyonuna dair beklentilerini ve etkinlik seçkisi üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.

Nurullah Kaya: Ayrı ayrı kelime anlamları ve uluslararası bir tasarım buluşması olarak “Londra” “Tasarım” “Festival’i” bütünü sizin için ne ifade ediyor?

Mert Eyiler: Londra’dan başlıyorum o vakit; tasarım ve festival tanımlarını zaten kapsıyor benim için Londra. Açıklık ve çeşitliliği de eklemek isterdim Londra’yı açıklamak için. Dünyanın her yerinden insanların bir arada yaşamaya çalıştığı, belki de bu çabanın kendisinin ‘olduğu gibi’ gündelik hayata yansımış hali de ‘festival’i anlatırdı. Tasarım, Birleşik Krallık’ın son dönemde kıta Avrupası’ndan ya da Akdeniz kültüründen rol kapma çabası olabilir sanırım, mühendislik egemen bir araya getirme denemesini daha ‘açık’ daha kapsayıcı kılmaya çalışıyorlar şu sıra.
 LFA’in kendisinin büyük bir panayıra dönüştüğünü söylemeliyim. Yeni tanışıklıklar, bir aradalıklar, malzemeler, işler, insiyatifler, teknoloji sunumlarını barındırıyor çokça. ‘Çok merkezli bir yönetsel ağ’ın kendisinin ‘what can london learn from other cities around the world’ di’cek kadar samimi de davrandığı bir buluşma.

Bu etkinliği ne zamandan beri takip ediyorsunuz? “Sınır Açık” (Open Boundary)  tartışmasıyla 2019 yılında içeriğine katkı koyduğunuz LFA’e dair geçmiş deneyimlerinizden ve yarattığı etkileşimlerden bahseder misiniz?

2010’du ilk ziyaret ettiğimde, 2017’de ilk başvurumuzu yaptık, son 4 yıldır ise sürekli izliyorum. Geçen sene yaptığımız tartışma oldukça verimli idi benim için, iyi bir sunum oldu (http://www.mimarizm.com/haberler/gundem/mimarligin-acik-sinirlari-uzerine-diyaloglar_130258) OPENBOUNDARY/ SINIR AÇIK biraz daha yerleştirdi bizi Londra’ya; hem coğrafyaya hem mimarlık kültürünün içine... 

Hem tanışıklık kurmak hem başka başka düşünme biçimleri ile ilişkilenmek geliştirici idi. Londra şehrini, Londra yaşayışının festival ile, mimarlık ile, tasarım kültürü ile nasıl ilişki kurduğunu görmek de öğretici idi. Yerel yönetim / sivil inisiyatifler ve katılımcılar ‘Londra’yı sorgulamayı’ iş edinmişçesine Festival’in içinde akıyorlar. Bu akış sanırım anlatılamaz, yaşanmasını tavsiye ediyorum.


Bu sene birçok önemli uluslarası etkinlik ertelendi ya da önceki yıllardan farklı olarak dijital platfromlar üzerinden gerçekleştirilecek. Kentle bütünleşerek etkileşim ortamı yaratan LFA’in dijital versiyonundan nasıl bir deneyim beklentiniz var?

En az LFA kadar değerli Clerkenwell Design Week maalesef kendisini açamadı; Clerkenwell Design Week oldukça büyük bir end. idi ve çok isterdim LFA ekibinin ürettiği kıvraklığı - açıklığı ve riski göze alsalar, cesareti sergileyebilselerdi. Oldukça verimli geçecek bu buluşmalar.

En büyük beklentim, artık yeni bir dil gelişiyor iletişmek için; dijital ifade egemen iletişimi zorlayacak / yer değiştirmeler umuyorum; iletişim kurmak çok daha kolay, birlikte hareket etmek daha rahat olacak. Londra’yı Londra yaptığını düşündüğüm ‘açıklık’ fikri burada doğan büyük soru işaretlerini de alt edecek umuyorum. Şehir; “her şey mümkün kılınabilir mi?” diye örgütlenmiş, - bu kavrayışı, siyasi bir tavır olarak yönetsel mekanizmaların sivil örgütlenmeleri ortadan kaldırmak için kullanmaları adına eleştiriyorum - dijital temsiliyet özellikle 10 - 18 yaş genç kullanıcı için büyük merak konusu, iletişimin yeni ifadesinin ‘gündelik hayattaki yer’i her daim genişliyor.


Festivalin ertelenmek yerine dijital platformlara taşınması kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dinamik bir küratoryel ekip -emerging- üstlenmiş programın sorumluluğunu, Rosa Rogina. Bu, özellikle her LFA organizasyonu için geçerli. Özen gösteriyorlar yeniliğe ve tazeliğe. Dijital platformu yeni bir dil olarak kabul eden ilk topluca hareket sanırım LFA. Verimli tartışmalar çıkacak umuyorum.

Bu sene LFA gündeminde neler var? Kendi seçkinizi nasıl ve hangi yaklaşımla oluşturdunuz? 

İçinden geçtiğimiz pandemi zamanları ile ilgili şöyle şeyler yazmıştım; 



"…hızla devam etme isteği’ni anlamadım..,

kimsenin durup, dinlemeye, beklemeye, olanı anlamaya çabası yok..

ortam değişse de herkes yerini/pozisyonunu koruma çabasında;

içerik üretmek ya da durup yeni durumun olanaklarını potansiyellerini düşünmek icin kafa patlatmak istemiyor. yeni göz yeni bakış yeni kavrayış geliştirme hakkımız elimizden alınmış; şaşırma hakkımız elimizden alınmış 

endişelenme hakkımız yok sayılmış, gibi

üzdü bu beni.

sıkılmak gerek belki de bu olan biten içinde.. belki de evet çok sıkılmak gerek. anlamak için değil etrafımızı sardığını düşündüğüm atmosferi hissetmek için.. adaptasyon için buna gerek var çokça..

sanırım o iç sıkıntısının ferahı bizi ileri taşıyacak.. korkarım ki aynı yerde sayıyoruz

gençlerin egemen olduğu digital dünya’nın dili 

yetişkinler tarafından ele geçirilmiş; işgal edilmiş gibi

öyle kullanılmaz bak böyle kullanılır diye 

hazırlanmış her şeye el koyulmuş gibi davranıldığını düşünüyor/hissediyorum 
-şapkadır başa giyilir diye davranılan hal’den öte değil bu- ya da kaşık böyle tutulur, böyle yazılır, böyle konuşulur demek gibi

bir gece uyuyup uyanıp ertesi günü dijitalize olmuş ilişkilenme halini arap alfabesinden latin alfabesine geçilmesi ile aynı görüyorum

acelesi olanlara yol verelim 

bu sessizlik iyi böyle..



evet; sanırım o iç sıkıntısının ferahı bizi ileri taşıyacak. (https://www.instagram.com/p/CAuqznUH6f2/?utm_source=ig_web_copy_link )"

10 ekibi / 10 işi tavsiye ediyorum;

Seçkiyi, içeriğe bakarak (Rewilding the City: Social housing, mental health and wellbeing @universityofeastlondon https://www.londonfestivalofarchitecture.org/event/rewilding-the-city-social-housing-mental-health-and-wellbeing/),

ekiplerin daha önce yaptıkları işlere bakarak (The Future City: Urban Resilience and the Power of Data @hqarchitects https://www.londonfestivalofarchitecture.org/event/can-data-power-the-future-city/),

tartışmaya açtıkları konunun yerel ağ ile ilişkisine - pub’lar olmazsa olmaz :) - (The Future of the Pub @mackenzie.wheeler.london https://www.londonfestivalofarchitecture.org/event/the-future-of-the-pub/),

barınma sorunsalı ile ilişkilerine bakarak, - insanlık var oldukça dert edinmemiz gereken bir konu bu, çoklu üretimin çok iyi örnekleri var Londra’da, fiziksel olarak çok iyi sonuçlar olsa da sosyal yarık o kadar büyük ki; daha çok konuşmamız gerekiyor bu konuları - (The Power of Home: A 1950s Estate in 2020 Lockdown @shaz_fm https://www.londonfestivalofarchitecture.org/event/the-power-of-home-a1950s-estate-in-2020-lockdown/)

mimarlık ve medya’ şu sıra dert edindiğim bir konu (anylab’in konuşması bu sebepten de çok değerli) bir tür showbusiness’e dönen mimarlık ve aktörü mimar’ın iletişim kurma becerisi üzerine düşünüyorum. -ki küresel ağın içinde herzog de meuron’i ilk tanıdığımda web sayfası yok idi; ki bununla da gurur duyuyorlar idi - en son zumthor’un puro’lu fotoğrafını instagramda gördüğümde bu konuları konuşmamızın zamanı geldi diye düşündüm. H&deMeuron’in yapı maliyetlerinin 200 milyon euro’dan 300 milyon euro’ya yükselmesi haberine ulaşabiliyor olmak büyük konu bence. Bu tartışmaları gündelik hayat ile paylaşmak; erişilebilir olması mimarlık bilgisinin (ki her ne ise) gündelik hayata sızma çabası Türkiye coğrafyası için son derece önemli...


İlişkili Haberler
Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :