Ali Kazma "Rezistans"ta, günümüzde beden için geliştirilen söylem, teknik ve yönetim taktiklerini araştırıp, bedeni hem kendi kısıtlarından kurtarıp özgürleştiren, hem de sınırlayıp kontrol altına alan müdahale ve stratejilere odaklanırken; bedenin geçirdiği değişimleri yalnızca kamerasını yönelttiği özneler aracılığıyla değil, öznenin yeniden kurgulanışına sahne olan mekânlar yoluyla da anlamaya çalışıyor. Antik Yunan'dan beri bedeni zihnin ve ruhun tabutu, kafesi ya da onları hapseden hücre olarak gören metaforik algı, "Rezistans"ı, bedenin kendisini mimari çerçeve içinde neredeyse hiç göstermese de, onun kontrol ve terbiye edildiği, hareketinin sınırlandırıldığı boş mekânlara da taşıyor.
Ali Kazma, "Rezistans", 2013, video karesi. Venedik'te okul.
Foucault, "Utopian Body" adlı metninde, bizi her zaman maddeye, dolayısıyla ölüme, ölümlülüğe doğru çeken bu kafes/tabut/hücre bedeni önce ütopyanın engeli, daha sonra da ütopyanın doğduğu mutlak yer olarak betimler:
"Proust'un her uyandığında yavaşça, ürkekçe, yeni baştan içine yerleştiği bu mekân: Gözlerim açıldığı andan itibaren bu mekândan kaçmam imkânsızdır. Beni olduğum yere çivilediğinden değil, ne de olsa sadece kendim değilim hareket edebilen, yön değiştirebilen; bu mekânın kendisini de hareket ettirebiliyor, yönünü veya yerini değiştirebiliyorum. Tek mesele şu: Onsuz hareket edemiyorum. Onu o olduğu yerde bırakıp kendim başka bir yere gidemiyorum. Dünyanın öbür ucuna gidebilir; sabahları çarşafın altına saklanabilir, kendimi olabildiğince ufaltabilirim. Hatta kumsalda güneşin altında kendimi eritmeye yatabilirim –her zaman orada olacaktır. Benim olduğum yerde. Buradadır, ve bu durumu düzeltmek imkansızdır: Asla başka bir yerde değildir. Bedenim ütopyanın zıddıdır: Asla başka bir gökyüzünün altında olmayan şeydir. O, mutlak mekân, benim bulunduğum küçük mekân parçası, kelimenin doğrudan anlamıyla, vücut bulmuştur. Bedenim, merhametsiz mekân." (2)
Hiçbir zaman kurtulamayacağımız bu beden, bir yandan bizi kendi maddeselliğine, sonlu bir yerin sonsuz imkânları içine hapsederken, aynı zamanda da, bütün ütopyaların inşa edildiği mekândır:
"Bence bir ütopya olabilmem için, bir beden olmam yeterli: Sayelerinde bedenimden sıyrıldığım tüm o ütopyaların hepsinin taslağı ve ilk uygulaması, ve kökeni, bedenimin ta kendisindeydi. Daha önce, ütopyaların bedene düşman olduğunu, ve eninde sonunda bedeni silip atacağını söylerken gerçekten de yanılmışım. Ütopyalar bedenin ta kendisinden doğmuştur, bedene belki sonradan düşman kesildiler." (3)
"Rezistans", bedenin gizemine meydan okuyup onu neredeyse anatomik bir nesne olarak anlamaya çalışan, indirgeyici modernist bir yaklaşım benimsemekten ziyade, bedenin fiziksel ve kavramsal bir mekân olarak ürettiği anlamlar bütününü ve bunlara ilişkin enigmayı geniş bir ilişkiler ağı içinden okumaya çalışıyor.
Ali Kazma, ilk kez Venedik Bienali'nde gösterilecek olan bu çok ekranlı video yerleştirmesinde, toplumsal, kültürel, ekonomik, siyasi, bilimsel ve düşünsel katmanlarda bedeni şekillendiren ağları; "beden olmak" ve "bir bedene sahip olmak" arasındaki ilişkiyi (4); bir bilgi, denetim ve performans alanı olarak bedenin sonsuz olanak ve sınırlarında oluşan gerilimi, "materyal beden", "toplumsal beden", "denetlenen beden", "disipline edilmiş beden", "çalışan beden", "konuşan beden", "yaşanan beden", "cinsel beden" gibi farklı tanım ve algılar içinde araştırıyor.
Ali Kazma, "Rezistans", 2013, video karesi, Robot.
Ali Kazma, bu geniş kapsamlı projenin çekimlerini dünyanın çeşitli yerlerinde, farklı mekânlar ve öznelerle birlikte gerçekleştiriyor: Paris'te bir film seti, Sakarya'da bir hapishane, İstanbul'da bir okul ve ameliyathane, Berlin'de robot üretim ve deneylerinin yapıldığı bir üniversite, Lozan'da bir tıbbi araştırma laboratuvarı, Londra'da bir dövme stüdyosu, New York'ta Hamlet oyununun provalarının yapıldığı bir tiyatro salonu, bunlardan bazıları.
"Rezistans", hem gerçek ve sınırlandırılmış bir imge ve hem de bir sonsuz imkânlar alanı olarak bedenin kaynak oluşturduğu sınırsız bilgiyi, zaman içinde daha da genişleyerek kapsamına alma sözü veriyor ve Ali Kazma'nın bugüne kadarki üretiminin bundan sonra evrileceği yöne ilişkin önemli ipuçları sunuyor.
(1) Amelia Jones, "Decorporealization", Sensorium: Embodied Experience, Technology, and Contemporary Art içinde, yay. haz. Caroline A. Jones (Cambridge: MIT Press, 2006), 133–136.
(2) Michel Foucault, "Utopian Body", Sensorium: Embodied Experience, Technology, and Contemporary Art içinde, yay. haz. Caroline A. Jones (Cambridge: MIT Press, 2006), 229.
(3) Michel Foucault, "Utopian Body", Sensorium: Embodied Experience, Technology, and Contemporary Art içinde, yay. haz. Caroline A. Jones (Cambridge: MIT Press, 2006), 231.
(4) Alexandra Howson, The Body in Society: An Introduction (Oxford: Polity Press, 2013), 6.
>>>>>