Uluslararası Trafiğin Yeni Değişkeni Mimarlık

Işıl GÖRECİ / 01 Eylül 2007

Mimarlık, uluslararası pazarda yer alabilmenin önemli bir yolu. Batılı ülkelerden mimarlar çoğu zaman kendi bölgelerindeki nispeten daha küçük çaplı projelerden, planlama amirlerinden sıkılıp başta Çin ve Orta Doğu olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde gökdelen ya da devasa alışveriş merkezi projelerinde çalışmak için işlerinden ayrılıyorlar.

Gao Yang binası- Şangay, SMC Alsop

Yetenekli ve iyi eğitilmiş Alman mimar ve inşaatçılar bugün pazarda oldukça önemli bir yere sahip.  Ülkelerinde düşük ücret aldıklarını düşünüp daha fazla para kazanmak, projeleri daha kısa sürede tamamlamak ya da sadece farklı bir kültürü deneyimlemek isteyen Alman mimarların sayısı azımsanamayacak boyutta. 27 yaşındaki Weimar'lı Torsten Lang bu mimarlardan biri. Şu anda Londra'da yaşıyor ve ZMMA için çalışıyor. "Almanya'da mimarlık fakültesi mezunlarının yüzde 50'si işsiz. İş bulabilmek gerçekten çok zor ve yüzlerce mimar başka ülkelere gitmek zorunda kalıyor. Londra benim çalışabileceğim tek yerdi. İngiltere ve Hollanda'da ücretler daha düşük ama Fransa ve Almanya'daki mimarlar bu ücretlerin bile altında çalışmaya razılar, çünkü kendi ülkelerinde çok iyi eğitim almış, tam donanımlı bir mimarın aylık kazancı 500 Euro'yu geçmiyor".

 

Hem uluslararası mimarlık camiasında mimarlar için model oluşturan, hem de dünyayı gezmeye meraklı mimarlar için bir cazibe merkezi olan Erick van Egeraat Associated Architects mimarlık ofisleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Avrupa ve Çin'de 5 adet kalıcı ofisi bulunan mimarlık bürosunu 1991 yılında kuran Erick Van Egeraat buraya Alman hükümetinin teşvikiyle Hollanda ve Macaristan arasındaki yerleşkeleri birleştirecek bir projede çalışmak adına gelmiş. İki haftada bir şirketin uluslararası ofislerini ziyaret eden van Egeraat, kültürlerarası iletişimin gücüne inanıyor ve bu dinamikliğin, kalıcı bir kalite anlayışı sağlamak adına şart olduğunu düşünüyor.

Kalitenin yükselmesi gittikçe küreselleşen dünyamızda yaşamanın olumlu taraflarından biri. Egeraat bu durumu şöyle özetliyor: "Dürüst olmak gerekirse bundan 15 yıl önce bir pencereyi boyayacak adam bulmak çok zordu. Ama şimdi Macarlar ve Çekler uluslararası standartlara uyum sağlıyorlar. Gelişme sadece profesyonelleşmek anlamında değil, aynı zamanda mimarinin bu ülkelerdeki algılanışı açısından da büyük yenilikler söz konusu".

Kalite bir sorun olmaktan çıktıysa da, sürdürülebilir tasarım hala çok benimsenmiş değil. Sürdürülebilirlik şu an için dünyanın bazı bölgelerinde takip edilen bir ilke, Fantastik mimari cenneti Dubai ancak özellikle Orta Doğu'da çok da umursanan bir özellik değil. Ve bu bir çok mimarı rahatsız ediyor. Dubai'de bir master planlama ofisi için çalışan Steve Howe kendisine sunulan bir çok proje hakkında çekinceleri olduğunu itiraf ediyor: " Buradaki binaların çoğu kolay yoldan para kazanmak için yapılıyor. Buranın şartları sizin yapabileceğinizin en iyisini yapmanıza çoğu zaman imkan tanımıyor çünkü sürdürülebilir tasarım için harcanabilecek zaman yok. Ya da çoğu kişi bunu umursamıyor bile. Toplu taşıma sisteminin dahi olmaması belki ne demek istediğimi daha iyi anlatır".

Howe, Dubai'ye Orta Doğu'daki mimarlık ofislerine eleman alımını sağlayan Architect & Designer Recruitment aracılığıyla gitmiş. ADR'den Andy Bailes şu bilgileri veriyor: " Diyelim ki hem Dubai'de hem Londra'da bir iş için ilan verdik. İlana başvuranlar arasında 10 kişi Londra'yı seçiyorsa, geri kalanlar Dubai'ye başvuruyor. İnsanlar rekabeti seviyor, vergisiz alışveriş yapmayı, sıcak iklimi, değişimi seviyor. Ve yüksek ücretlerle gökdelenler, casinolar gibi sıradışı yapılar inşa ediyorlar".

Maaşlara gelirsek, Dubai'de çalışmak daha kazançlı. Avrupalı bir mimar burada çalışarak ülkesindeki yıllık gelirinin yüzde 30-50 fazlasını elde edebiliyor.

Çin macerası

İngiltere'de çalışan mimarlardan önemli bir kısım doğuya göç etmiş durumda. Gao Yang'daki bir proje için Şangay'da bir ofis kiralayarak Çin macerasına başlayan SMC Alsop , 2003 yılından bu yana ülkede. Başlangıçta Rotterdam'daki ofisten Çin'e yerleşmek üzere gelen iki kişiyi şirketin diğer elemanları da takip etmiş. Bu senaryo burada çalışan bir çok yabancı şirket için aynı şekilde işliyor.              

Olimpiyat Stadyumu, Herzog & de Meuron Günümüzün ekonomi devlerinden biri haline gelen Çin'de yabancı bir mimarlık ofisi olmanın getirdiği dezavantajlar yüksek. Örneğin, kontratınızda özellikle vurgulanmış olsa bile, proje tasarım aşamasından sonra yerel bir firmaya verilebiliyor. Dolayısıyla çizdiğiniz projeyi uygulama şansınız ortadan kalkıyor. Sırf çizdiği projenin inşaatında da bulunmak adına, işinden ayrılıp yerel firmalarla çalışmaya başlayan mimarlar da var. SMC Alsop'tan Sven Steiner, ev özlemini de mesleki çıkarlarını gözeterek hasıraltı edebildiğini söylüyor. " Tabii ki herkes evini, yurdunu özlüyor ama burada mesleki anlamda çok şey öğreniyoruz. Derneklerin ve ulusal mimari yayıncıların düzenlediği toplantılar oluyor. Mimarlık bir çok farklı meslekle yakın ilişkisi olan bir meslek. Ve bir mimar olarak dünyayı dolaşma şansınız da hayli yüksek. Günümüzde küresel birlik diye bir olgu oluştuğunu düşünüyorum. Mesela ben yarın Seul'de çalışmaya karar versem, orada da meslektaşlarımdan oluşan kalabalık bir arkadaş çevrem olacağına kesinlikle inanıyorum. Gerçi bunu hiç düşünmem çünkü burası olağanüstü" .

 

Rem Koolhas'ın televizyon kulesi Pekin şu anda mimarlık dünyasının en göz alıcı iki projesine birden ev sahipliği yapıyor. Birincisi Rem Koolhaas'ın televizyon kulesi, ikincisi ise Herzog & de Meuron'un 'kuş yuvası' olarak da bilinen Olimpiyat stadyumu. Şangay'da ise tasarımı Kohn Pedersen Fox Associates tarafından yapılan dünyanın en yüksek gökdeleneninin inşası sürüyor.

 Yapı patlaması mimarlar için sonsuz fırsatlar sağlıyor. Albert Speer&Partners Şangay ofisinden  Alexander Lohausen, sadece 18 ayda, Avrupa'da çalıştığı 10 yıl süresince gerçekleştirdiği projelerden çok daha fazlasına dahil olduğunu söylüyor. Ancak Çin söylenildiği gibi gizli zenginlere sahip değil. Bu patlamanın en önemli sebebi kıyasıya rekabet. Geçtiğimiz 10 yıl içinde dünyanın önde gelen mimarlık şirketlerinin neredeyse hepsi Pekin ya da Şangay'da ofis açtılar, kadrolarına yeni nesil Çinli mimarları da dahil ettiler. Diğer sebep ise sistemin işleyiş biçimi. Projelerin çoğu için bir yarışma açılıyor, yarışmayı kazanan bir ödül alıyor ancak bu başarılı mimarın projeye dahil olacağı anlamına gelmiyor. Hatta bir çok yabancı firma, tasarımlarının yerel bir ofis tarafından devralındığını ve inşaatın gerçekleştirildiğini belirtiyor.

 

 

 

 

Zaha Hadid'in dans eden kuleleriBu zorlu pazar koşulları, bazı şirketlerin ülkeden ayrılmasına sebep olsa da büyük çoğunluk uzun vadeli planlar dahilinde ülkede kalmaya devam ediyor. Çünkü Çin'de yapılacak heyecanlı işlerin fırsatlar cezbediyor. Pekin ve Şangay dışındaki kentlerde de kentsel planlama açısından atılımlar söz konusu. Örneğin IM Pei'nin yeni bir müze tasarladığı Suzhou gibi, ya da Hangzhou ve Wuxi gibi kentler, gittikçe hayalgücünün sınırların zorlayan binalara ev sahipliği yapacağa benziyor.

Ülkede yaşanan emlak patlamasının sonucunda, sadece bu yıl, aktif mal varlığı yatırımlarında yüzde 27 artış gözlendi. Ancak ekonomide aşırı ısınma olarak da adlandırılabilecek bu patlama, içinde pek çok risk de barındırıyor. Banka borçlanmaları ve kurlardaki dalgalanma konuları tedirgin edici. Hatta, hükümet bu konuda bir dizi önlem paketi alarak son 6 ay içinde yapılan yeni binalara kısıtlama getirdi. Bu kısıtlamaların içinde yabancıların mülk edinmesini zorlaştıran yeni koşullar yer alıyor. Ancak ekonomistler yeni yatırımların hafifçe sürdürülebileceğini, durmak gibi bir şeyin söz konusu olmadığını ileri sürüyorlar. Standard Chartered Bank yetkilisi Stephen Green önümüzdeki aylarda ekonomide yaşanacak herhangi bir gerilemenin kısa dönemli ve yüzeysel olacağını öngörüyor.

Herşeye rağmen, Çin şimdiye kadar görülmüş en büyük inşaat ve kentsel tasarım yatırımlarına ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde 20 milyon Çinli'nin büyük şehirlere göç edeceği görüşünde olan uzmanlara göre, yeni yapılara duyulacak ihtiyaç giderek artıyor.

 

Yeteneğin varsa yola çık

İstihdam yöntemleri ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Örneğin Fransa'da, eleman bulmak için ajanslara başvurmak yaygın bir metotken; bu yönteme henüz alışamamış İtalya ve Polonya'da şirketler genellikle potansiyel müşterileri üzerinden kurdukları bağlantılarla eleman açıklarını kapatıyorlar. İngiltere'den yurtdışında çalışmaya gideceklerin önünde duran en büyük engel dil sorunu. Dubai'de resmi iş dili İngilizce olduğu için İngilizler için bu sorun ortadan kalkıyor. Ancak Fransa ve Polonya'da ulusal dilleri konuşmak gibi bir şart aranıyor. İrlanda'da mimarlık yeteneğin kutsandığı bir meslek olarak görüldüğü için hükümet de yabancı mimarların ülkede çalışmasına çok sıcak bakıyor.

Vergilerden anlaşıldığı kadarıyla Çin'de maaşlar yüksek. Ulusal anlamda benzeri görülmemiş büyüklükte bir değişimin içine giren ülkede aynı zamanda iş anlamında da fırsat çeşitliliğinden söz etmek mümkün. Ancak yine de maaşlar ve kazançlar standartlaşıyor ve memlekete geri gönderme yardımları ve yol masrafları dahil, "gurbetçi paketleri" yavaş yavaş tedavülden kalkıyor. İngiltere'de Avustralya, Yeni Zelanda ve Polonya'dan gelen çok sayıda profesyonel var. Polonyalı mimarlar bilgisayar destekli tasarım konusunda da hayli iyi bir donanıma sahipler ki bu da bir çok İngiliz firmasının aradığı bir özellik.

Yüksek Mil Kulübü

Mimarlar genel olarak küresel iklim değişikliğinin yarattığı olumsuz etkileri yavaşlatmak derdinde olsalar da bu onların sık sık jet uçaklarla ülke değiştirerek atmosfere karbon salınımı katkısı yapmalarını engellemiyor. "Ozon tabakasının delinmesinde mimarlar çok küçük bir paya sahip" diyor van Egeraat :" "Bizi anlaşabilmek için yüzyüze olmaları gerekmediği halde sürekli gezen bankacılarla karıştırmayın. Mimarlar yaratıcı insanlardır. Biz bir yaratım süreci içinde olduğumuza göre bu süreci besleyen en önemli aktivite iletişim. Ve yüzyüze iletişim hepimiz için neredeyse bir şart."

 

 Gurmeet Sian -  İngiliz. Goa'da (Hindistan) Rita Mody Joshi & Associates için çalışmış: 

 Mezun olduktan sonra Goa'ya gittim ve aylık £30 maaşla altı ay çalıştım. Ancak yaşamak için gereken para o kadar azdı ki bu para yine de  bir biçimde yetiyordu. Hindistan'ın en önemli farklılıklarından biri bürokrasi eksikliği. Planlama kuralları, kısıtlamalar, denetimler yok denecek kadar az. Olsa bile insanlar bunu rüşvetle halletmenin yolunu bulmuş. İş etiği anlamında bütünüyle farklı bir kültürden bahsediyoruz. Bir de ofislerin çoğunda sıkı bir hiyerarşi var. Patron o ofisin efendisi; isterse bağırır çağırır ama elemanları ona itaat eder. Bu durumun işe yaradığı zamanlar da oluyor, mesela çalışanlar arasında daha sıkı bir bağ kuruluyor ve patron dışardayken kağıt ya da kriket oynuyoruz. Burada çalışarak kendime olan güven ve inancımı kat kat perçinlediğimi söyleyebilirim. Ve mimar olmak isteyen herkese de kendi ülkeleri dışında bir ülkede çalışmayı şiddetle tavsiye ediyorum.

 

Dagmara Goralska, Polonyalı. Manchester'da Aedas için çalışıyor

İngiltere'ye altı yıl önce mimarlık eğitimimi tamamlamak için geldim. Dört yıldır burada çalışıyorum ve burada kalmaktan çok mutluyum. Burada daha iyi maaş alsam da yaşamak pahalıya geliyor. Örneğin Manchester'da yaşadığım dairenin kirası £600, oysa Polonya'da böyle bir eve en fazla 100£ verilir. İngiltere hakkında eleştirebileceğim tek şey, tasarım konusunda zaman zaman tutuculuğa varan tavırları. Çoğu müşteri yeni yapı malzemeleri ya da inovativ yaklaşımlardan hoşlanmıyor. Burada Barselona'da yapılan yeni binalar gibi yapıları görmeniz pek mümkün değil. Yine de çok kültürlü bir şehirde yaşamak harika bir şey. Polonya'da herkesin yaşam tarzı birbirine benzer, ama burada farklı kültürlerden, farklı dinlerden binlerce insan var. Ve bu bence çok ilham verici". 

 Sebastian Kepner, Alman. Hong Kong'ta Node Office için çalışıyor

 Hong Kong'da 14 kişilik küçük bir ofiste çalışıyorum. Almanya'daki ekonomik şartların kötülüğü yüzünden 2005 yılında buraya taşındım. Bir çok insan Çin'de çok para kazanıldığını düşünüyor ama burada nerdeyse ülkemde aldığımla aynı ücreti alıyorum. Yıllık yaklaşık 15,000€. Burada Almanya'da olduğu kadar serbestçe kahve ya da sigara molası veremiyorsunuz. Tasarımın ilk adımından üretim sürecinin sonuna kadar belli bir kalite tutturmakta zorlandığımı itiraf edebilirim. Çünkü burada inşaat sektöründe resmen bir patlama yaşanıyor, inşaatta çalışan işçilerin çoğu çiftçi ve çoğu zaman ücretlerini düzgün alamıyorlar. Geçtiğimiz hafta bir şantiyemizi ziyarete gittiğimde gördüklerim korkunçtu. Bütün malzemeleri düzensiz bir şekilde biraraya getirmişler, gözlerime inanamadım. Bazen işçilere harcın nasıl döküldüğüne kadar anlatmak gerekebiliyor. Almanya'da böyle bir şeyin olması mümkün değil.

Steve Lyon, İngiliz.Dubai'de Halcrow firmasında çalışıyor

Bournemouth'da kendi ofisim vardı ancak Dubai'de inşaat işlerinin yoğunlaştığını ve mimarlara olan talebi farkedince buraya taşındım. İngiltere'de ömrünüzde bir kere görebileceğiniz projeler burada her hafta önümüze geliyor. Ülkemde sadece konut yapıyordum ama burada yeni kentler, hatta adalar inşa ediyoruz. Ücretler vergilendirilmediği içinde ülkeme oranla yüzde 30-50 daha fazla kazanıyorum. Ancak yine de sektörün fazla hızlı gittiğini düşünüyorum. Hızla yeni binalar üretiliyor ancak enerji koruması için yapılan hiçbir şey yok. Umarım işler biraz yavaşladığında insanlar bu konuda daha duyarlı davranırlar.

 

Orijinal metine ulaşmak için tıklayınız


Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :