“Yapı, Aydınlatması ile ‘Bana Bakın, Şahaneyim’ Diye Bağırmamalı”

mimarizm.com / Merve AKI / 17 Aralık 2012


Birkaç ay önce PLD Türkiye'nin ‘The City Dark' adlı belgesel gösterimine katıldık. Orada da kuşların, yapıların aydınlık seviyesi nedeniyle kütleleri fark edemeyerek bunlara çarpıp telef olduklarını izlemiştik.

Ricardo Mateu: Kesinlikle, aydınlatma çevresel anlamda da önemsenmesi gereken bir konu… Aynı sorun, denize yönelmeye çalışırken yönünü şaşırıp kent merkezine kadar yürüyen yavru kaplumbağalar için de geçerli! Bu aralar bir tatil köyü projesi üzerinde çalışıyorum. Kompleksin plajında bir kaplumbağa barınağı tasarladık. Ve müşterimiz, yapının kompleksinin plaja bakan yüksek cephelerinin aydınlatılmaması gerektiğine karar verdi.


"Kovalarca ışık"la boyamaktan vazgeçmek

Peki, iyi bir kentsel aydınlatma master planı gerçekleştirebilmek için neler gerekli?

Peter Fordham: Aydınlatma için bir master plan fikri çok ilginç ama itiraf etmeliyim ki şu ana kadar "kentsel aydınlatma ana planı" veya "falanca bölgede şu ışıklılık seviyesi geçilemez"in ötesinde bir "aydınlatma ana planı yönetmeliği" görmedim!

Ricardo Mateu: Bu, kentten kente değişen bir konu. Lyon'da gerçekleştirilen "Fête des Lumières", bir ilk örneğin… Ve çok başarılı bir etkinlik. Sanırım Edinburgh'un da bir aydınlatma ana planı var.  Bu gibi adımlar, o bölgede aydınlatma tasarımına daha geniş kitlelerin dikkatle yönelmesini sağlıyor. 

Sorunun ölçeğini değiştirecek olursak; kullanıcı ve izleyici açısından yapı ölçeğinde "iyi" bir aydınlatma tasarımı için nelere dikkat edilmeli?

Ricardo Mateu: Özellikle ekonomik kriz sonrasında, yapıyı ışıkla boyamamak kullanıcı için de önemsenmesi gereken bir kriter halini aldı. İç mekan aydınlatması için birkaç tercihiniz olabilir. Mesela "gidilmesi gereken" yönü aydınlatabilirsiniz; bu bir giriş ya da kaçış aksı olabilir. Hastanelerden şirket yapılarına hatta konutlara, yapı girişlerinin, aydınlatmanın odaklandığı noktalar olduğunu görürsünüz.

Ama tüm bunlar izleyici açısından tamamen farklı bir deneyime işaret ediyor, öyle değil mi? İzleyici yapıyı tek bir açıdan, yalnızca dışarıdan görüyor ve bildiği, alıştığı yapının iç mekanlarından sızan aydınlatmanın ötesinde bir şey deneyimlemek istiyor.  Kısacası, bu hikayenin farklı aktörleri var. Mesela bir diğer aktör olan mimar da yapısının en iyi haliyle görünmesini istiyor. Dolayısıyla dış aydınlatmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Dış aydınlatma, yapıyı "o yapı" haline getiren niteliklerini vurguluyor. Enerji verimliliğini gözden çıkarmadan, mümkün olduğunca minimal müdahalelerde bulunarak tam olarak da o nitelikleri öne çıkarabiliriz.

Peter Fordham: Mumbai'deki Worli projemizde de aynen böyle bir yaklaşım güdüyoruz. Burası bir konut bloğu ve tam da bu sebeple, yapmak isteyeceğiniz son şey cepheye kovalarca ışık atmak… Bu yaklaşım 25 sene öncesine kadar çok yaygındı. Adını da hakikaten "kovalarca ışık" koymuştuk. Her yere ışık renkleri atıp, oraya yapışıp kalmasını ümit ediyorduk. (gülüyorlar) Bu tasarım anlayışı dönüp dolaşıp geri geliyor, gelecek de… Ama biz konuya farklı yaklaşmak istiyoruz.

 

Elinizdeki tasarım sorunu müstakil bir konut yapısının aydınlatmasına yönelik olsaydı, tekil iç mekana odaklanıyor olurdunuz. Yüksek yoğunluklu bir konut yapısının aydınlatma davranışında ise başka bir belirleyici var: İnsanlar dairelerindeyken ışıklarını açıyor, çıktıklarında kapatıyorlar. Bu, kendiliğinden ortaya çıkan bir "aydınlatma tasarımı"dır. "Tasarım" derken, elbette hedeflenmiş bir şeyden söz etmiyorum; bu davranış bir tasarım kalıbı olarak kendiliğinden ortaya çıkar ve spotane bir değişkenlik kazanır. Biz mimarlar ise yapının tabanı, ortası ve tepesini tanımlamayı severiz. Peki bunu, bireysel olarak "aydınlatılan" bir projede nasıl yapabilirsiniz? Cevaplardan biri, birleştirici öğeler tasarlamak olabilir. Biz de yapının tabanı ile tepesini "bağlamak" için yeni ve yenilikçi yöntemler arayışına giriştik. Kulenin bazı elemanlarını seçerek; yapının kullanıcılarını etkilemeden ve gökyüzüne gereksiz ışık huzmeleri saçmadan…

Ricardo Mateu: Çok hızlı gelişen bir kentin görece yeni siluetine radikal bir ek olarak tanımlanabilecek bir mimarlık ürünü verildi. Bu projenin gece görüntüsü de çok sayıda farklı kentsel bölgeden algılanabilecek. Dolayısıyla yapıya, farklı görünüş mesafelerini dikkate alan bir "gece kimliği" biçmek istedik. Bu nedenle yalnızca yapının tepesinin nasıl göründüğü ile ilgilenmedik; kulenin otopark katlarını gizleyen "kaidesinin" cephe yüzeylerini de önemsedik. Bu sayede gece saatlerinde yapıya yakınlaşırken, kafanızı yukarı kaldırmak zorunda kalmadan da aydınlatma mimarlığını algılayabilmenizi sağladık.


Sonraki sayfada: "Homojen aydınlatılmış sokaklar, hapishane avlusu hissi yaratır"


İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :