Türk Ytong tarafından düzenlenen "Kültürel Süreklilik Aracı Olarak Mimarlık" konulu 2014 Mimari Fikir Yarışması'nın kolokyumu 11 Kasım Salı günü Yapı-Endüstri Merkezi'nde gerçekleştirildi. Etkinlikte en çok vurgu yapılan nokta, yeni yarışma modelinin sürdürülebilir yapısı oldu.
Kentsel dönüşüm sürecinde bugünün mimarlık ve kent ortamına eleştirel bir bakış geliştirerek, mimarlığın özgün temellerini ortaya çıkarmayı amaçlayan 2014 Ytong Mimari Fikir Yarışması'nın kazananları, jüri üyeleriyle birlikte Venedik Bienali'ni izleme fırsatı buldu. YEM'de gerçekleşen kolokyumda, yarışma süreciyle birlikte bu gezinin izlenimleri de paylaşıldı.
"Yenilikçi düşünceleri tartışmaya açacak bir ortam olarak kurguladık"
YTONG Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nükhet Demiren, toplantıda yaptığı açılış konuşmasında sektörde yarışmacı bir şirket olarak tanındıklarını belirterek, "Yarışma hep daha iyisini aramak demek. Bunun yolu da eğitimden geçiyor" dedi.
YTONG'un ilk yarışmasını 1970'lerde düzenlediğini hatırlatan Demiren, mimari fikir yarışmalarına 1994'te başladıklarını; şirketin 50. yıldönümünü kutladığı 2014'te ise YTONG Akademi çatısı altındaki ilk mimari yarışmayı düzenlediklerini ekledi. Yenilikçi düşünceleri tartışmaya açacak bir ortam olarak kurguladıkları bu seneki yarışmanın, 50 ekip ve 125'e yakın katılımcı ile yoğun ilgi çektiğini ifade eden Demiren, yarışmanın ödülü olan Venedik gezisini ise "hepimizin ufkunu açan bir yolculuk oldu" şeklinde değerlendirdi.
"Keyifli ve orijinal bir yarışma süreci yaşadık"
Açılış konuşmasının ardından, ödül alan ekipler Haziran'dan bu yana yaşadıkları süreci aktararak, projelerini sundular.
"Göçebe Provokatörün Hikayesi" başlıklı projeyle ödül kazanan Doğuşcan ALADAĞ (Mimar, ODTÜ), Umut BAYKAN (Mimar, Gazi Üniversitesi) ve Burcu SAKARYA (Mimar, Gazi Üniversitesi) ekibi adına kolokyuma katılan Umut Baykan, "kendini ifade etmek isteyen topluma yardımcı olacak bir mekanizma" şeklinde tanımladığı Göçebe Provokatör projesinde, tartışma açmak istedikleri başlıkların kimlik, yer ve teknoloji olduğunu vurguladı. Şartnamede teknik sınırlamalar getirilmediği için konuyu bir öykü çerçevesinde ele almanın cazip geldiğini belirten Baykan, keyifli ve orijinal bir yarışma süreci yaşadıklarını söyledi.
Yüksek lisans eğitimi için yurtdışında bulunan Doğuşcan Aladağ da gönderdiği video kaydı vasıtasıyla görüşlerini paylaştı. Aladağ, projenin amacını "yaşam tarzına eklemlenmenin yeni yollarını bulmak" şeklinde özetledi.
"Basit fikirler ile şehrin yapısını ne kadar değiştirebileceğimizi gördük"
Bahçeşehir Üniversitesi Mİmarlık Bölümü 3. sınıf öğrencileri Afif Eymen NALBANT, Eren Can ALTAY ve Melisa Zeynep ŞAHİN ise "Şehrin Yatay Düzlemleri" adlı projelerinin ayrıntılarını paylaştılar.
Yarışmadaki "kültür" başlığına odaklandıklarını belirten Eren Can Altay, kültürü oluşturan şeyin iletişim olduğunu, bu tespitten hareketle de şehir ve meydan ölçeğine geçtiklerini söyledi. Altay, sokakları üst katmanlara taşıyabilmek için balkon fikrini biraz ileriye taşıdıklarını ekledi.
Afif Eymen Nalbant, "şartnamenin belirlediği bir sınır olmadan birşeyler yapabileceğimizi görmek mutluluk vericiydi" derken; Melisa Zeynep Şahin de "Basit fikirler ile şehrin yapısını ne kadar değiştirebileceğimizi görmek, bu projenin en beğendiğim kısmıydı" şeklinde konuştu.
"Ateşböceği" isimli projesiyle ödül kazanan Kocaeli Üniversitesi Mimarlık öğrencisi İsmail KOCATAŞ, yarışma sürecinde mimarlıkla kültürü birbirinden ayırıp bir durum tespiti yapmaya çalıştığını ve proje alanı olarak seçtiği İzmit Yenimahalle'nin nasıl farklı mekansal alternatifler oluşturduğunu incelediğini söyledi.
"Taviz verilmeyecek değerlerin korunması her ölçekte önem arz ediyor"
İTÜ Mimarlık mezunu, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Araştırma Görevlisi Fulya SELÇUK ise, İzmir Şemikler Mahallesi'ndeki 6245 Sokak'ın adını verdiği projesini aktardı. Kentsel dönüşüm sürecinden geçen mahallede, anneannesinin evini pilot proje olarak seçen Selçuk, projesinde; bilişsel haritalar, anı defteri, sözlü tarih çalışması gibi farklı yöntemlerden faydalandığını bildirdi. Sosyal strüktür üzerinden analiz edince başka bir değerler sistemine varıldığına işaret eden Selçuk, "Taviz verilmeyecek değerlerin korunması her ölçekte önem arz ediyor" dedi.
Venedik Gezisi için neler söylediler?
Öğrencilerin, yarışmanın ödülü olan Venedik Mimarlık Bienali Gezisi ile ilgili görüşleri ise şunlar oldu:
Eren Can Altay: Para ödülü yerine böyle bir gezinin olması katılımı artırdı.
Umut Baykan: Venedik hepimizin bir şekilde fikir sahibi olduğu bir kent. Tamamen korunması ve yeni yapı yapılmamasının sorunları da beraberinde getirdiğini düşünüyorum. Tekil yapı ölçeğinde çok sorunlar olduğunu gördüm. Öte yandan Mimarlı Bienali'nde mimarlığın yapıtaşlarını görmek çok ilginçti. Geleceğe dönük ipuçları veriyordu.
İsmail Kocataş: Mimarlık Bienali büyük bir sergiydi ve ciddi bir imge bombardımanı ile karşı karşıyaydık. Temellerin (Fundamentals) şimdinin şartlarıyla yeniden üretilmesi bana bir yapmacıklık izlenimi verdi.
Fulya Selçuk: Ülke pavyonlarında modernizmle birlikte yapılan sunumlar, bu akımın ne kadar keskin bir kırılma noktası olduğunu yeniden gözler önüne seriyordu. Türkiye Pavyonu'nda Ankara'nın yer almaması, o geçiş sürecini aksamaya uğratmıştı çünkü İstanbul, modernizmle birlikte dışarıda bırakılmış bir kent.
Jürinin katıldığı kolokyumdan notlar için ilerleyiniz