Aşkın ve Şiirin Kenti, Şiraz

"İran'ın güneyinde yer alan Şiraz, ülkenin önemli ticaret merkezlerinden biridir." İşte, Şiraz'ı anlatan pek çok metin kenti böyle tanımlıyor ve kentin "ticari merkez" özelliğine vurgu yapıyor. Oysa, bu soğuk tanım, Şiraz'ın romantizmini ve derinliğini anlatmaktan öylesine uzak ki...

Şiraz, her şeyden önce şairler kenti. İran Edebiyatı'nın iki önemli şairi, Hafız ve Sa'di buralı ve her iki şairin ihtişamlı türbeleri Şiraz'da. Geniş bahçelerin ortasında bulunan türbelerin, ziyaretçisi gün boyu eksik olmuyor.  Sa'di, her yaştan ziyaretçiyi kendine çekerken, Hafız'ın türbesini daha çok sevgililer ve aşk acısı çekenler ziyaret ediyor.

Sa'di, bir şair olmasının dışında, bir gezgin. 13. yüzyılda yaşamış olan şairin ömrü yollarda geçmiş. Tüm bu yolculukların ve yazdığı onca şiirin sonunda, insan ruhunu karartan iki şey olduğuna kanaat getirmiş; "Konuşacakken susmak, susacakken konuşmak".

Gelelim 14. yüzyılda yaşamış ve o günden bugüne İran'ın en çok sevilen şairi olan Hafız'a, tam adıyla Hafız-ı Şirazi'ye. Şiirlerinde gerçeküstü pek çok öğe kullanan Hafız, Fars Edebiyatı'nın en iyi şairi olarak kabul ediliyor.

Hafız tasavvuf ehli olduğunda, türbesi derviş sarığından esinlenerek yapılmış ve rengarenk çinilerle bezenmiş. Türbesi şiirlerinde çokça sözünü ettiği türden bir bahçenin ortasına inşa edilmiş.

Bu güzelim bahçe ve türbe özellikle akşam saatlerinde ziyaretçi akınına uğruyor. Gelenlerin ellerinde Hafız'ın fal kitabı Faal-e Hafız. İnanışa göre bu kitaptan rastgele açtığınız sayfada yazan şiir, sizin falınız. Ziyaretçiler Hafız'ın mezarına dokunup şiir okuyorlar, bazıları ise mezara gül bırakıyor. Aşk acısı yaşayan divaneler sadece mezarın başında değil türbenin bulunduğu bahçenin kuytularında da dolaşıyorlar.

Divanelerin aşk acısını hafifleten sadece Hafız'ın şiirleri değil tabii ki. Türbe ziyaretçileri arasından yeni bir sevgili bulma umudu da aşk acılarına merhem oluyor.

Sonraki sayfada:
Vekil Çarşısı, Vekil Camisi, Persepolis