Küba, Tarih Mimarlık Paralelliği

Ömer KOKAL / 04 Aralık 2014
Diğer Karayip ve Latin Amerika ülkeleri ile benzerlikler göstermesine karşın Küba mimarlığını kategorize etmek hayli güç. Bu nedenle, öncelikle Küba tarihinin kendine özgü rotasını izlemek gerek...

Diğer Karayip ve Latin Amerika ülkeleri ile benzerlikler göstermesine karşın Küba mimarlığını kategorize etmek hayli güç. Bu nedenle, öncelikle Küba tarihinin kendine özgü rotasını izlemek gerek...


Küba mimarisi, 1512'deki ilk İspanyol yerleşimiyle başlayan ve 400 yıl süren kolonizasyon döneminde biçimlenmeye başlamış. Bu dönemin, Küba'nın sosyal ve ekonomik yapısında çok fazla etkisi olduğu bugün bile apaçık görünüyor.



İspanyol koloniciler Küba'daki ilk dönemlerinde, adanın yerlileri olan Arawaklar'ın palmiye yapraklarıyla yaptıkları çatıları, yeni yapılara uyarlayarak işe başlamışlar. Küba'nın ilk zanaatçıları olarak bilinen Müslüman Mudejarlar ise, tuğla, ağaç ve taş işçiliğindeki ustalıklarını kullanarak yeni yapılar ortaya çıkarmışlar. Ada dışından gelen bu ustalar sadece yeni binalar yapmakla kalmayıp, becerilerini hem adanın yerlilerine, hem de İspanyol yerleşimcilere öğretmişler.



Şehirlerin doğru yerlere kurulması, iyi tasarlanması ve korunması tamamen İspanyol İmparatorluğu'nun tutarlı yaklaşımları sonucu sağlanmış. İmparatorluk, şehirlerin imarı ile yakından ilgilenmiş ve buralarda her zaman güçlü ve basiretli valileri görevlendirmiş. İspanyollar, ülkelerinin gücünü göstermek için Küba kentlerini pek çok görkemli yapı ve anıt ile donatmışlar.


                


Koloninin ilk dönemlerinde, İspanya'nın gönderdiği yetenekli askeri mühendislerin etkileriyle, kentler askeri bir karakterle biçimlenmiş. Yaklaşık 400 yıl süren koloni dönemi boyunca askeri mühendisler Küba mimarlığında belirleyici olmuş.

Cumhuriyet döneminde ise mimari karakterin belirlenmesi sivil mühendislerin eline geçmiş. Ayrıca, önemli Avrupalı mimarlar Küba'ya gelerek, yeni oluşan mimari kimliğe katkı sağlamışlar. Gerek askeri gerekse sivil mühendisler, şehirlerin ve bina tiplerinin tasarlanması, tasarımın uygulanması, halk iş programlarının yönetilmesi ve organize edilmesi konularının altından başarıyla kalkmışlar.



Devrim yılı olan 1959 sonrası adanın yaşam biçimi kökten değişmiş. Devrim sonrası kamulaştırılan yapılar, halka konut olarak verilmiş. Oturulan binaların özel mülkiyet olmayıp devlete ait olması ve genel olarak ekonomik durumun sıkıntılı oluşu gibi nedenlerle, yapılar giderek bakımsız hale gelmiş. Son yıllarda, UNESCO ve çeşitli özel yatırımcıların katkılarıyla restorasyon çalışmalarına başlanmış bulunuyor.





Sonraki sayfada: Üç kent, üç stil... >>>>>


Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :