Genellikle "Mimarlık-İç Mimarlık", "İç Mimarlık-Dekorasyon" olarak tanımlanan alt başlıklar görürüz mimarlık bürolarında. Oysa sizin bünyenizde bir "Fores Akustik" var. Mimari akustik projeler üzerine uzmanlaşma nasıl gerçekleşti?
Serter Karataban: Türker benim müzik vasıtası ile tanıştığım 20 senelik bir arkadaşım. Türkiye'ye yurtdışında ses konusunda master yaparak gelmiş bir-iki kişiden biridir. Akustik konusunda da hakikaten çok çok bilgilidir. Kendisi ile 2002 yılında "Acaba hep beraber bir şeyler yapabilir miyiz" diyerek başladık. 2005 yılında da Fores Akustik olarak ayrı bir limited şirket haline geldi. Artık mimarlığın altında da değil. Benim bildiğim kadarı ile akustik üzerine uzmanlaşmış en kalabalık büro oldu. Yalnızca üç kişi ama Türkiye'de bu konuda herkes serbest çalışıyor ve bir büro oluşumu pek yok. E, biz zaten ofis yapıyoruz ve bu konuda kurumsal çözüm öneriyoruz. Bugün pek çok ofisin çalışan motivasyonunu da en çok etkileyen şey, gürültü kontrolsüzlüğü. Dolayısıyla "Bu ihtiyaca nasıl cevap veririz" sorusundan da mimari akustik firması çıktı.
Gerçekten bu kadar üzerine detayla düşünüp verilmiş bir karar mı oldu, yoksa bir şekilde olağan gelişimin anlamlı olduğunu mu farkettiniz?
SK: Biz "Farklı bir şey yapabilir miyiz" diye düşünürken Türkmenistan'da önemli bir tiyatro projesinin akustik proje işini aldık. O teklif de elbette akustik işini yapmaya başladığımız duyurduğumuz için geldi. Ama bir yandan da vesile oldu. Proje incelendi, yaptık ve çok memnun kalındı. Hatta sonrasında başka proje teklifleri de aldık. Şimdi politik görüşler nedeniyle devam edemiyoruz, o ayrı. Ama Irak'taki Bağdat Adliye Sarayı, burada Nevzat Sayın'ın Sabancı Müzesi içinde yaptığı yumurta formlu konferans salonu akustik projelerini yürüttüğümüz işler oldu. Azerbaycan, Bakü'de Hilton Oteli'nin akustik projelerini yapıyoruz. Bunun dışında ölçüm kontrolleri, ofis içi iyileştirmeler de yapıyoruz. Mesela bugüne kadar ne kadar doğru Call Center var ise, hepsinin projelerini biz yaptık.
Piyasada mimari akustik anlamında ciddi bir hizmet açığı olduğundan söz edebilir miyiz?
Nihat Gök: Böyle bir açık var, ama bu açığı kapatacak kim var?
SK: Var, bir-iki kişi çıkmış ama bir kere onlara bir iş yaptıran ikinci kez dudağını ısırarak iş yaptırıyor. Hatta şu anda sanırım yirminin üzerinde akustik firması var. Biz bir şeyi bir kere değil sonuna kadar yapalım, ama düzgün yapalım istiyoruz. Para kazanılır, kazanılmaz, fark etmez. Öyle olduğu zaman da ikinci Call Center açıldığında yine bizi ararlar.
Call Center'lar için özellikle önem taşıyor sanırım akustik...
NG: Evet, biz açtığımızda duymuyoruz ama onlar sürekli birbirlerinin sesini duyuyorlar. Çok rahatsız edici bir şey.
SK: Tükenmişlik sendromu diye bir şey var. İlk altı ayın sonunda kendini gösteriyor Call Center personeli için özellikle. Bu mekanlarda karşımıza çıkan sendromlar da var. Call Center'larda çalışmak çok zordur; vardiya saatleri yüzünden özellikle... Bir de dünyanın her yerinden her türlü insan ile muhattap olmak zorunda kalıyorsunuz. O yüzden onların koşullarını iyileştirmeniz lazım ve bu da ancak akustik bilimi ile mümkün oluyor. Mekanı çok allayıp pullayamazsınız. Sonuçta cubicle'lar içinde çalışıyorlar.
Türker Bey ile çalışmaya başlamak, yalnızca akustik anlamında değil, diğer projelerin de biçimlenişi, kurgulanışı açısından başka tasarımsal nüveler sundu mu?
NG: Her projede bir akustik danışmanlığı gerekiyor esasen. Mesela havaalanında... Burada helikopter iniyor, çıkıyor; altı da ofis. Burada muazzam bir akustik kontrol gerekli oluyor.
SK: Akustik deyince yalnızca insanın aklına gürültü, ses geliyor. Ama aslında işin püf noktası konfor. Eğer siz tavanın formundan döşeme kaplamasına, halıya kadar bir çok şeyi konfor sınırlarının dışında tutarsanız, başarılı ve verimli bir iş ortaya koyamazsınız. Amerika'daki istatistikler bir ofisin kullanıcılarının %60'ı memnuniyet belirtmişse, o ofisi memnun sayar. Ama ben bunu kabul etmiyorum. Mekanik zorunluluklar haricinde ofis çalışanının %90-95'inin memnun olması gerektiğine inanıyorum. Mekanikte ise problem var. Müşteri fan-coil sistemleri tercih ediyor, çünkü ucuz ve ekonomik sistemler. Ancak yanında oturan ile uzakta oturan farklı etkilenir. Şimdi şurada- fan-coil çalışıyor ve soğuk çalışıyor olsaydı, Nihat Bey donacak bense terliyor olacaktım. Öyle olduğunda da ortak konfordan bahsetmek zor. Bir de bayan-erkek ayrımı var mesela. Bayanların vücut ısısı ile erkeklerin vücut ısısı ve konfor anlayışları farklıdır. Bir de giyinme kodları çok farklı. Bugün kurumsal çalışan pek çok firmada, Cuma günleri dışında diğer günler resmi kıyafet zorunluluğu vardır. Bayanların resmi kıyafetleri içinde diz üstü etek, kolsuz bluz da girer. Erkekler ise ceketi, kravatı ile her mevsim takım elbise kullanmak zorundadır. Eğer bunları göz önünde bulundurmazsanız, memnuniyetsizlik kaçınılmazdır.
NG: Ama bunlar yeni başladı. İnsanlar "Bir de akustik sorunu var" demeye başladılar. 1996 yılında Gayrettepe'de 155'in Call Center'ı açıldığında orada bir sorun olduğu belli idi; ama akustik sorunu olduğu bilinmiyordu. Dahası, Mimar Sinan Üniversitesi'ne gelmişlerdi ama kiminle görüşürlerse sorunlarını halledebileceklerini bilemiyorlardı. Bir de mekânın içinde izole bir dinlenme odası gerekiyor. Aynı stüdyo gibi izole olması lazım... Çünkü 24 saat çalışıyorlar ve inanılmaz bir tahribata uğruyorlar. Aynı şey liman işletmelerinde de var. Bir kılavuz kaptan oraya girdiğinde iki gün sonra çıkabiliyor. E, bir insan iki gün uyumadan zaten çok dinç kalamaz. O kısacık uyuma sürelerini çok iyi değerlendirmesi lazım ve mekanın çok iyi izole edilmesi lazım. Bunun da bir akustik sorunu olduğu kesin.
Dolayısıyla piyasada yeni yeni öğrenilen bir kavram olduğu için mimari akustiğe de talep artıyor.
NG: Şu anda farkındalık yaratılıyor. Ama herkes için bu geçerli değil.
SK: Yaptığınız işin toplam kalitesinden söz ederken akustik de işin içinde her daim var. Biz bu işin içinde olmasaydık, bizim vizyonumuzda yine akustik kriterler olurdu. Yine bir firmadan akustik danışmanlığı alırdık. Örneğin TÜBİTAK'a konferans salonu hazırlıyoruz. O konferans salonunun salt akustik amaçlı bir şey olduğunu biliyoruz. Tabii ki mimari açıdan da doğru çözülmeli, iyi görünmeli. Ama oraya dünyanın en güzel binasını yapıp, içeride hiç bir şey duyuramıyorsanız, insanlar rahatsız oluyorsa ve ses gitmesi gereken yere gitmiyorsa, burada doğru bir iş göremezsiniz.