MesutT: Bu çok ofisli mekanda hangi ofisler var?
BoğaçhanD: Ofis olarak burayı MONO Mimarlık ile paylaşıyoruz. Ayrıca bu duruma eşlik eden serbest çalışan iki arkadaşımız daha var. Toplamda şimdilik bağımsız dört kafa var diyebiliriz.
MesutT: Kendi bağımsızlığını, kimliğini kaybetmeden, kolektif olarak da bir kimliği olan bir yapılanma gerçekten kulağa hoş geliyor.
BoğaçhanD: Bu işbirliği ile birlikte bir takım prensipler de ürettik. Bir yapılanmanın karşılayabileceğinden daha fazla iş geldiğinde ya da bağımsız olarak çeşitli yarışmalara davet olduğunda bir araya geliyoruz. Ama her birimiz kendi işlerimizi üretiyoruz, kendi başımızın çaresine bakıyoruz bir taraftan. Herkesin kendine ait başka dertleri var. Kimse kimsenin dertlerine müdahale etmiyor. Ama ortak bir proje üzerine de kafa birliği yapıyoruz. Aslında bir mimar gözüyle değil de bir yönetici gözüyle bakarsak, birlikte yaptıklarımız niteliği yüksek işler olma potansiyelini taşıyor, ama karlılığı düşük. Ama ‘nitelik olarak iyi' gibi bir değer ortaklığımız olduğu için, ortalama yaşam standartımızı da ona göre kurduğumuz ve kimsenin de kendine hiyerarşik olan bir iktidar alanı üretme gibi bir amacı olmadığı için bu tür dengeleri kurabiliyor görünüyoruz.
MesutT: Her disiplinde eğitim sonrası meslek hayatına başlamak aslında bir sıkıntı eşiğidir de aynı zamanda. Ama farklı alternatifler de üretilebiliyor demek ki...
BoğaçhanD: Aslında buraya gelen kimi görmeye geldiyse onun ofisini görüyor, karşısına tek bir ofis çıkıyor. Ama içeriden bakınca ben burada, Ahmet şurada, Orhan ve Ceren de orada çalışıyor.
MesutT: Genelde tasarımlarınızda da modülerlik, farklı durumlara adapte edilebilirlik, esneklik ön planda, yanlış mı düşünüyorum? Bu anlamda onların aslında büronun esnekliğine referans verdiğini düşündüm şimdi.
BoğaçhanD: Okul sonrasında bir araya gelerek ofis açan arkadaşlarımız oldu. O ortaklıklar bir süre sonra dağıldılar, başka şeylere dönüştüler. Belki o anlamda da bir avantajımız var. Herkes ne olduğunu, ne yaptığını ve yapmak istediğini biliyor ve tüm o farklılıkları bir duygu üzerine koyuyor. Bir kafa karışıklığı, geçici bir durum düşüncesi, şimdilik böyle olsun düşüncesi değil. Ne yaptığını bilen insanların buluştuğu bir şey olunca, bu durumu verimli kullanmaya da başladık. Çünkü öyle büyük, hiyerarşi isteyen mimarlık egolarımız da yok. Bu ölçeği de aşan problemlerle de karşılaşıyoruz. Öyle anlarda, o duruma organizasyonel anlamda eklemlenebilecek insanları da katıyoruz. Çünkü bizim için önemli olan bu yapılanmalara eklemlenebilecek, benzer parelellikleri, değerleri paylaşabileceğimiz insan kaynağı ve profili. Gerekirse, o tip insanlarla daha büyük yapılar oluşturabiliyoruz. Mekan bunun sadece zemini oluyor. Belki de bunların araçsal olarak sağladığı durumların potansiyelini gözardı etmeden hareket etmek lazım. Öteki türlü mesele konuştuğumuz gibi temsiliyet araçları üzerinden üretilmiş bir ofis kavramı oluyor. Sizi nitelik değil de nicelik bakımından değerlendirenler, ‘Ofisiniz kaç kişi', ‘Yılda kaç metrekare iş üretiyorsunuz' gibi sorular soruyor. Gündelik iş yaşamı da bunu bir gösterge olarak kabul ediyor. Pekçok ofis de bu niceliksel durumu bir çerçeve içine alıp kullanarak üretim derdine düşüyor. Onun, iş piyasasında bir karşılığı var ve talep de güzel bir şey. Belli ölçeklerde işleri yapabilmek için de öyle bir durum olması gerekiyor. Ancak bir yapmak istediğimiz mimarlığı, üretebilmemiz için nasıl bir çalışma ortamı yaratırız diye kafa yorduğumuz için, bilinen ofis yapılanmalarından farklı bir ortamı paylaşıyoruz...