Matematik eğitiminden çağdaş sanat alanına geçişiniz nasıl oldu?
Fatoş Üstek (Editör): Yazmak her zaman çok önemliydi benim için ama sanatla bu kadar iç içe geçmem üniversite yıllarına denk geliyor. Boğaziçi'nde, kulüplerdeki kültürel çalışmalarla yoğun olarak ilgilendim. Film çalışmaları sertifikası, mimarlık, sanat tarihi… Almadığım seçmeli ders kalmadı. O yüzden de uzun bir zaman aralığında bitirdim üniversiteyi. Öte yandan, Türkiye'de çağdaş sanat henüz başlangıç aşamasındayken, Platform Garanti ve Galerist'te çalışma olanağı buldum. Dolayısıyla çağdaş sanat, daha öğrenciyken beni içine aldı.
Aslında matematik okumamın önemli bir katkısı oldu, düşünce yapımı çok etkiledi. Sanırım belli bir alanda eğitim aldığınızda, başka bir alana ilgi duyuyorsanız, onu çok daha şevkle yapıyorsunuz. Büyürken matematik benim için çok önemliydi. Ama sanatın dışından gelip de sanatı önemsemeye başladığımda, bu konuya çok daha aç, çok daha meraklı yaklaştığımı fark ettim. Bunun, sanata bu kadar ilgi duymamda çok önemli bir destek olduğunu söyleyebilirim.
"Beklenmedik Karşılaşmalar" projesine nasıl dahil oldunuz?
FÜ: Zorlu Center ile Bülent Erkmen vasıtasıyla bir araya geldik. Ayşe Erkmen'in işleri üzerine Türkiye'de genelde ben yazıyorum. Londra'da yaşamam, çok fazla yazı yazmam ve bir çağdaş sanat dergisinin editörlüğünü üstlenmiş olmam... Sanırım tüm bu etmenlerin bir araya gelmesi seçilmemde etkili oldu.
Didem Yanaray (Zorlu Gayrimenkul Pazarlama Müdürü): Fatoş, Türkiye'nin genç küratörleri arasında parlayan bir yıldız gibi. Kendisiyle bir araya geldiğimiz ve böyle güzel bir proje ortaya çıkardığımız için çok mutluyuz. Önümüzdeki yıllarda da tüm dünyada adından sıkça söz edileceğine inanıyoruz.
Kitabın kendi alanında bir ilk olması ve bunu Türkiye'den bir kurumun ve editörün gerçekleştirmesi sanat ortamımız açısından önemli bir katkı…
DY: Emre (Zorlu) Bey bu fikri ilk ortaya attığında bir araştırma yaptık. Türkiye dışında, dünyada da bu iki kavramı birlikte işleyen bir çalışma olmadığını gördük. Bu kitabı kavramsal bazda kim düzenleyebilir, konseptini kim yaratabilir diye baktığımızda da karşımıza Bülent Erkmen çıktı. Erkmen üzerinden de Fatoş Üstek'e ulaştık. Yani zincirleme bir buluşma yaşandı (gülüyor).
Fatoş Hanım, "Beklenmedik Karşılaşmalar"ın tanıtım toplantısında, kitabı ister metinler ister fotoğraflar üzerinden okunabilecek şekilde düzenlediğinizi belirttiniz. Bu kurguya ilişkin biraz daha bilgi alabilir miyiz?
FÜ: Sıradan bir kitap, bir heykel antolojisi yapmak istemedim. Çağdaş sanat ve mimarlığın günümüzdeki örnekleri ya da 2000'lerde mimari yapılar ve çağdaş sanat gibi bir dizin çalışması yerine, sorgusu olan bir kitap hazırladım. Bu anlamda da hem görsellerin kendi ritminin hem de metinlerin kendi içeriğinin olması gerekiyordu. Bu içerik; resimde gördüğünüz çalışma ile birebir eşleşen yazılardan oluşmuyor. ‘Şairin burada anlatmak istediği' türünde yazılar yok. Tabii ki metinler işe dair belli bir portre çiziyor ama aynı zamanda o portrenin ötesine de geçiyor. İzleyicinin/okuyucunun bakmakta olduğu şeyle, kavramsal veya entelektüel bir ilişki kurmasını istiyor.
Bugün çoğu sergide, eserin yanında uzun bir açıklama metniyle karşılaşıyoruz. İlk önce metni okuyor ve oradan eseri anlamaya çalışıyoruz. Oysa bu kitapta yer alan metinler, potansiyel veya sorgulanan kavramlar üzerine ve okur, o kavramları sorgulamaya devam ediyor. Görsellik açısından da bir sorgulama var; önce detayı sonra çevresini görmeniz de bir sorgulamaya işaret ediyor. Yani eserin bağlamını, hem görsel hem metinsel olarak deneyimliyorsunuz.
Böylece, kitabın isminin nereden gelmiş olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz...
DY: Sayfaların açılışı gerçekten beklenmedik bir karşılaşma yaratıyor. "Beklenmedik Karşılaşmalar" ismi Bülent Bey'e ait. Kitabı elinize aldığınızda, yazış tarzının bile birbirinden farklı olduğunu, beklenmedik bir olaya işaret ettiğini görüyorsunuz. İçini açtığınızda ise bir tarafta görselin, bir tarafta anlatımın olduğu bir kurgu var. Sayfayı çevirdiğiniz zaman, olayı bütün olarak görüyor ve eserin çevreyle olan ilişkisini yakalıyorsunuz. Böyle bir şey beklemediğiniz için de çok etkileniyorsunuz. Yani "Beklenmedik Karşılaşmalar", bir isim arayışından ortaya çıkmadı; kitabın adı, içeriğin yarattığı hissiyattan oluştu.
Üstte sağda: Yuva, 2004. Benjamin Verdonck. Foto: ©Geert Vanden Wijngaert