Ofisinizde yapılan işlerin Azerbaycan odaklı olduğu söylenebilir mi?
EÇ: İlk başlangıçta Azerbaycan'a yoğunlaşmıştık. Bugün aslında Azerbaycan'da sürdürdüğümüz sadece bir projemiz var. Diğer tüm işlerimiz Türkiye'de…
Ama internet sitemize baktığımızda, sergilediğiniz işlerin neredeyse tamamının Bakü'de yapılmış projeler olduğunu görüyoruz.
EÇ: Çünkü çok fazla iş yaptık Bakü'de… İki yıl içinde gerçekten çok büyük projeler gerçekleştirdik. Bunların en büyüğü olan Bakü Olimpik Stadyumu'ndan önce, örneğin, Bakü Petrol Müzesi Yarışması'na girmiştik. Amerika ve Yunanistan dışında Türkiye'den de birkaç grubun bulunduğu bu yarışmada biz galip geldik.
Peki sözünü ettiğiniz yarışma süreci ne zamana rastlıyor?
EÇ: 2008'e. Yani kurulmamızın ikinci-üçüncü ayına rastlıyor. Zaten Azerbaycan'da bize tanınırlık getiren de, tam olarak bu yarışma oldu. Birçok kurum bizden proje istemeye başladı. Bakü Olimpik Stadyumu projesinde de benzer bir süreç izlendi. Oraya teklif verenler arasında Fransızlar, Koreliler vardı, bir de biz… Bizim konseptimiz beğenildi ve sözleşme yapıldı. Bu noktada da Azerbaycan Cumhuriyeti'nde en büyük projeyi yürüten ofis haline gelmiş olduk. Devamında da sanayi tesisleri, ofisler, müze, park, enformasyon merkezi gibi projeler geldi.
Tüm bu saydığınız projeler için açık veya kapalı yarışmalara mı girdiniz?
EÇ: Projelerin hepsi bize gelmedi; bazılarını da biz onları önerdik. Bizim bir farkımız da tam olarak bu oldu. Örneğin park düzenlemesi, bizim önerdiğimiz bir şeydi. Gidiyoruz, oradaki yerel idareye "Burada çok ciddi bir trafik problemi var" diyoruz ve çözümümüzü sunuyoruz. Onlar da değerlendiriyor. Enformasyon binası tasarımı da bu şekilde ortaya koyuldu. Böylesi bir proje, öngörülerimiz arasında olan bir şey değildi; müşterilerimizin de aklında yoktu. Ama şunu düşündük ve söyledik: "Siz, 64 bin kişi kapasiteli olimpik bir stadyum yapıyorsunuz. Bu tip yapıların üretim süreçleri bile bir veridir ve ülke tanıtımında faydalı noktalardır. Ancak bunun için bazı organizasyonlara girişmeniz gerekiyor. UEFA ile, FIFA ile, kulüpler ile… Üstelik dünya kupalarından başlayarak sayısız organizasyon gerçekleştiriliyor. Bu insanlar getirtilecekse de, onlara toplantı yapabilecekleri bir yapı gerekiyor. Size de proje ve inşaat sürecini gözlemleyebileceğiniz, bilgi edineceğiniz bir yapı…" İşte biz, tam olarak bu yapıyı tasarladık. Dışarıdan bakıldığında iç mekanını gösterecek, şeffaflığını hissettiren bir yapı oldu bu. Projeyi çok beğenerek kabul ettiler. Hatta bu fikri daha çok beğendiler ve "Hemen bunu yapalım" diye heyecanlandılar.
Bir stadyum projesi üzerinden kenti, o bağlam üzerinden yeniden ele almaya çalıştığınız söylenebilir mi?
EÇ: Biz, kentteki gelişimi de takip ediyoruz. Stadyum ile ilgili teknik altyapı çalışmalarından tutun da, belediyelerin o noktada ne gibi girişimlerde bulunacağını takibe kadar detaylı ele alıyoruz projeyi. Şöyle örnekleyeyim: Stadyum projesinin bulunduğu arazi, bir göl arazisi. Üstelik daha önce orada petrol de biriktirmişler. Yani çevresel olarak da kirlenmiş bir bölge. Biz burası için bir proje önerirken kalıcı olmasını, literatüre girmesini amaçladık. Doğrusunu yapmaya çalışıyoruz aslında. Bazen bu bize maliyet de getiriyor, ama geri dönüşleri de oluyor. Sonuç olarak stadyum için, proje öncesinde ekolojik ön temizleme gerektiğini belirttik. Ahmet Sağlamer'den danışmanlık hizmeti alıyoruz zaten. Ahmet Hoca'yı götürdük, tanıştırdık. Orada zemin sıvılaşmasının önüne geçilmesi, öndeki gölün basıncının yakın zamanda stadyuma ya da çevre arazisine etki etmemesi için bir bent projesi yaptık ve bunu mutlaka uygulamaları gerektiğini belirttik. Yoksa bizim arazimizin içinde bile değil o. Yol bağlantıları ile ilgili olarak belki üç-dört ay çalıştık. Üstelik projeye daha hiç girmeden. Biz altyapıyı kurdurduk orada. Altı kilometrelik bir yolun projesini çizdik; şu an yapıyorlar. Ayrıca iki köprü önerdik. Yani şunu söylemek istiyorum: Her noktada o yapının hem güzel hem uzun ömürlü olması, hem de üretim ve kullanım maliyetlerinin düşük olması için çalıştık
Bir projeyi bunca farklı noktadan yakalama fırsatını bulmanız, Azerbaycan gibi gelişmekte olan bir ülkede çalışmanızın yarattığı bir potansiyel olarak değerlendirilebilir mi?
EÇ: Belki İngiltere'de böyle bir proje yapıyor olsaydık, pek çok şey çözülmüş olacaktı ve böyle davranmayacaktık. Ama Türkiye'deki projelerimize de bu şekilde yaklaşıyoruz. Bize bir otel konsepti geldi. Program dışına çıkabiliyoruz ve şunu söyleyebiliyoruz: "Siz, buraya otel yaparsanız geri dönüşünü 12 yılda alabilirsiniz. Ama otelin yanına bin konutluk residence yaparsanız, bunu bugünden satarsınız ve otelin parasını çıkarırsınız; "residence"lara otelden hizmet vererek başka bir otel işletmeciliği modelini de ülkeye sokmuş olursunuz." Böyle söylediğiniz zaman insanlar, hem sizin mimarinizi hem de vizyonunuzu fark ediyor. Yani biz, her taraftan projeyi desteklemeye çalışıyoruz.