Rusya'nın ardından 2009 yılında Trablus'da bir ofis açıyorsunuz…
BT: Evet, yine bizim alt dönemlerden olan Cem Muratoğlu'nun babası Libya'da iş yapıyordu. Biz de tam o sırada Çukurova İnşaat'ın aldığı Al Assa Sinema ve Tiyatro Binası projesine başlamıştık. Sadece salondan oluşan çok sorunlu bir tiyatro salonu projesiydi. Çukurova projeyi aldığında "Bunu biz yapacaksak düzgün yapalım, projesini yeniden hazırlayalım" diyor. Daha sonra Cem Libya'ya gideceğini ve yerleşeceğini söyleyince "Tamam, beraber yaparız" dedik. Bizim genel yaklaşımımız, hep beraber bir şeyler yapmak ve her şeyi paylaşmak yönünde. Libya'nın Bayındırlık Bakanlığı diyebileceğimiz ODAK kurumuna belgelerimizi sunduk, iş bitirmelerimizi yolladık. Daha sonra orada yerel yetkiler aldık. O zaman Cem'in yanında, şimdi Rusya'da olan arkadaşımız Indrit Bleta gitmişti.
Libya'daki ofis, bir irtibat ofisi gibiydi değil mi?
BT: Evet, proje burada hazırlanıyor ama yerelle olan koordinasyonu Indrit veya Cem sağlıyordu. Sözleşmeler ise orada yapılıyordu.
GT: Yapılan iş itibariyle sadece bir irtibat ofisi gibi değildi.
BT: Daha sonra Libya'da bir hastaneye ve Güneş Enerjisi Kurumu İdari Binası'na başladık. İkisinin de uygulamasını yaptık, birinin inşaatı bitmişken savaş çıktı. Arkadaşlar canlarını zor kurtardılar. Sonra uzun süre Trablus'a ara verildi. Tabi eski işlerin hepsi yarım kaldı ama bir sene önce orayı yeniden canlandıralım dedik ve Güneş Enerjisi Bakanlığı'nın idari binası işini aldık. Konseptleri teslim ettik, yeşil bina olması nedeniyle zevkle başladığımız bir işti. Hükümetin yine Libya'yı boşaltın demesinin ardından o proje de kaldı. Trablus bir daha hareketlenir mi, çok emin değiliz. Şu anda o tarafta çok umudumuz yok açıkçası.
Böyle projeler yapınca dünya siyasetini takip etmek gibi farklı bir durumun içinde de kalıyorsunuz. Şehir Kulübü projesi için 2003'te Bakü'ye gittiğimizde, görüşmenin akşamında Haydar Aliyev öldü. Genel yas ilan edildi ve Azerbaycan'ın bütün dinamikleri değişti. Sonra Tanju Moldova'ya gittiğinde Turuncu Devrim oldu. Ukrayna'ya gittiğimiz sırada başbakanı zehirlediler. Tam bir kabus şeklindeydik, nereye gitsek dünyayı batırıyoruz (gülüşmeler). Rusya'da kriz olduğu dönemde Kazakistan'da birkaç projeye başlamıştık. Orada bitirebildiğimiz hiçbir iş yok. Her seferinde ülke çapında bir sorun yaşandı. Bir noktadan sonra "biz mimarlığı bırakırsak dünya barışı gelir mi" diye düşünmeye başladık.