Rusya'daki ofisinizin kuruluş hikayesini de dinlemek isteriz aslında...
BT: Zaten o coğrafyada iş yaptığımız için yerel standartlara hakim olmaya başlamıştık. Hem Oda'dan hem üniversiteden tanıdığımız Haldun Akçakoca, bir Türk proje ofisinin proje yürütücüsüydü. O ekipten ayrılınca Rusya'da bir firma kurmaya ve işleri Rusya'dan almaya karar verdik. Bizim için en büyük kırılma bu kararı vermekti. Büyük dedim ama bu kararı vermemiz bir gün sürdü (gülüyor). Haldun geldi, nasıl bir yapılanmaya gideceğimizi konuştuk.
GT: O kararın bir günde verilmesinin nedeni de öğrencilik döneminde, ev arkadaşlığından projeye, yarışmaya her şeyi birlikte yaptığımız bir kişi olmasıydı.
BT: Zaten bizim ortaklıklarımızın hiçbirisi ticari bir amaç üzerine kurulu değildir. Yazılı hiçbir şey olmaz, herşey arkadaşlık üzerinedir.
Ortaklıklar genelde arkadaşlıklar, tanışıklıklar üzerine kuruluyor ama bir gerilim yaşandığında da hem arkadaşınızı hem ortağınızı kaybetmiş oluyorsunuz.
BT: Bizim hiç öyle bir endişemiz yok, hayata öyle bakmıyoruz. Buradaki insanlarla kaç senedir beraber çalışıyoruz. Erhan'la 1989 yılında tanıştığımızdan bu yana ayrı hiçbir iş yapmadık. Mimarlar Odası'nda da birlikte çalıştık, bilgisayar kurslarını da beraber verdik, Atölye-M'de de beraberdik.
Aslında mimarlar biraz daha bireysel çalışmaya meyillidir.
BT: Bence hayatta bir şeyi tek başına yapmanın hiçbir zevki yok.
GT: Proje yaparken sürekli her kafadan bir ses çıkması ve o projeye eleştirerek devam etmek çok güzel bir şey. Son dönemde "ortak akıl" üzerine çok konuşuyoruz. Sonuçta bir konunun tek bir çözümü yok. Herkes o sırada ne hissediyorsa, ne düşünüyorsa her şeyi ortaya koyup, tartışıp, o gün elinden ne geliyorsa onu yapıp devam ediyor. Bunun tek bir akıl üzerinden gitmekten çok daha zevkli olduğunu düşünüyorum.
BT: Hiçbirimiz dünyaya aynı yerden bakmadığımız için de çok rahat kavga edebiliyoruz. Onun için de hiçbir sorun çıkmıyor. Gerektiği zaman kavga ediyor, gerektiği zaman da eğleniyoruz. Bu ortaklıklar bozulur mu diye de hiç aklımıza bile gelmiyor. Tanju Gündüzalp şu anda bizimle değil, kendi isteğiyle ayrıldı. Büroda sıkıldığını ve ofis hayatını bırakacağını söyledi. Mimarlığı birlikte yapmıyoruz ama yine bir sürü şey paylaşıyoruz. Bizim için çok değerli olan Gazete Solfasol'un yürütücülerinden biri. Türkiye'ye bunlar da gerekiyor. Faruk da mimarlık ve inşaat sektörünün içinde olmaktan yorulduğu için Datça'ya gitti.
GT: Yani kavga etmeden de başka şeyler yapmaya karar verilebiliyor. Bora, Erhan, Tanju ve Faruk bu konuda gerçekten mükemmel insanlar. Her zaman, her konuda acayip eşitlikçi davranıyorlar.
Erhan Akça: Hiçbir mimari proje tek başına yapılmaz. Tek bir kişinin projenin tamamını bitirmesi mümkün değil. Sonuçta her şey ekip olarak yapılıyor. Biri belki yürütücü olur, bir sürü şeyle ilgilenir ama tasarımından uygulamasına bütün çözümler ekip olarak yapılmak zorunda. Ve bizde de öyle bir ayrım yok. Hem tasarımını, hem detay ve sistem çözümlerini beraber yapıyoruz. Ve bunu da her şeye yaymaya çalışıyoruz. Ünlü mimarlar oturup da her şeyi tek başlarına yapmıyor. Böyle bir şey mümkün değil. Orada ismin öne çıkması gibi farklı durumlar var.
GT: Karar alma mekanizmasında bir farklılık var. En sonda bütün kararları gidip X kişisi alıyor. Mimarların tek başına olduğu en önemli konu, tasarım süreci. Başkalarıyla birlikte yaptığımız yarışma projelerinde de bu zorluğu gördüm. Genelde tasarımda son kararı birinin vermesi gerekiyor. O da bir yöntem ve tarz ama biz orada bile hep beraber karar vermeye çalışıyoruz. Gerekirse 10 tane farklı alternatif çıkarıp kendi aramızda onları jüri gibi tartışıp daha iyi olanlar üzerinden devam etmeye çalışıyoruz.
BT: Tabi bunu her zaman beceremiyoruz. Kendimizi bu konuda sürekli terbiye etmeye çalışıyoruz. Demek ki insanın doğasında böyle bir şey çok yok. Selda ile alıp götürdüğümüz proje de var. Bu söylediklerimizle taban tabana zıt yaptığımız şeyler de var. Önemli olan mümkün olduğunca paylaşmak.
Her ne kadar aynı ekolden gelseniz, aynı eğitimi almış olsanız da bazı insanlar tasarım ya da proje geliştirme anlamında diğerlerinden daha yetenekli olabilir. Konseptin, ilk fikrin hep belli birinizin elinden çıkma durumu var mı?
GT: Hayır, ideal tasarım yapma yöntemimize uyduğumuz projelerinden birisi, World Gym Spor Merkezi'dir. Ofiste kalabalık olduğumuz bir zamandı. Ve uygulama, detay, listelerde boğulmuş bir halde olduğumuz işler vardı. Fakat bu proje bizi çok heyecanlandırdı ve konsepte başlarken yerini, içeriğini, neler gerektiğini hep beraber bir toplantıyla paylaştık. Herkes diğer işlerinden vakit bulduğu sürede eskiz ve fikir ortaya koysun dedik. Bazıları ben bir şey yapamadım dedi, bazıları şöyle bir kütle olur mu diye çalıştı, 6-7 öneri çıktı. Sonuçta işverene üç öneri sunacaktık, bu fikirleri hep beraber tartışarak üçe indirdik. Sonra o üç öneriden de bu son proje ortaya çıktı. Aslında bu hep izlemek istediğimiz bir süreç çünkü o zaman hakikaten herkes projeye dahil olmuş oluyor.
Bir nevi yarışma gibi...
GT: Yarışmadan ziyade tartışma diyelim.
BT: Çünkü bazen birinin yakaladığı bir fikir öbürünün yaptığı tasarıma da eklemlenebiliyor. O zaman ortak akıl daha kolay ortaya çıkıyor.
GT: Üç dört yaklaşımı bir araya getirip karma bir proje çıkardığımız da oluyor.
BT: Almaz Alışveriş Merkezi için de 3 tane etüt sunmuştuk. Birisini Gözdem, birini Rusya'daki ortağımız Haldun, birini de ben hazırlamıştık. Projenin son hali Haldun'un hazırladığı ilk eskizlerden çıktı.
GT: Ama bir yandan başka bir iş yetiştirmeye çalışırken eskiz yapmaya ya da fikir geliştirmeye vakit olmayabiliyor. O zaman da e-mail ve Skype yoluyla herkesin düşüncesini dikkate alan bir tasarım ortaya çıkarmaya çalışıyoruz.
"Bir gün şalterleri kapadık ve CAD programlarını kenara koyduk"
Skype dediniz, o zaman Moskova'daki ofisle de eşgüdümlü bir şekilde mi çalışıyorsunuz?
GT: Evet, zaten bütün bilgisayar ortamımız eşzamanlı. Herhangi bir dosyada aynı anda çalışabiliyoruz.
Bunun için kullandığınız bir BIM programı var mı?
GT: Evet, Revit kullanıyoruz.
BT: Önümüzdeki yıllarda herkes bu sisteme geçmiş olacak, biz biraz daha erken davranırsak iyi olur dedik. Üç yıl önce bir gün şalterleri kapadık, CAD programlarını kenara koyduk ve şalteri geri açtık. Tabi çok büyük sıkıntılar yaşandı. Bilmediğimiz bir programa bütün büronun aynı anda geçmesi işlerimizde aksamalara neden oldu. Program beklediğimiz gibi çıkmadı, biz adapte olamadık ama bundan sonrası için iyi olacak.
GT: Üç boyutlu bir programla çalışmak daha avantajlı.