"Bu kadar çok AVM yapılmasının nedeni Türkiye'nin yanlış yerel politikalarıdır"
10 Nisan 2015
Yaptığınız projeler arasında AVM'ler önemli bir yere sahip. Türkiye'de de seri bir AVM üretimi söz konusu. Mimar olarak AVM konusuna nasıl yaklaşıyorsunuz?
BT: Birçok böyle projeler yapsakta hiçbir zaman "AVM çok iyi bir şey" diyemem. İlk önce Türkiye'den yola çıkarsak, AVM'lerin bu kadar popüler olmasının ve bunlara ihtiyaç duyulmasının nedeni yerel yönetimlerdir. Yerel yönetimler sokağa, insana ve meydana ait bir şeyler bırakmadığı zaman insanları oraya gitmek zorunda bırakıyor. Bebek arabalı bir kadın hangi yoldan hangi parka gidebilir ezilmeden? Bu kadar çok AVM yapılması ve yapılmaya devam edilecek olmasının nedeni tamamen Türkiye'nin yanlış yerel politikalarıdır. Bu bir süre daha böyle devam edecek ama sonunda tabi ki patlayacak. Çok AVM yapmaktan memnun musunuz derseniz, işimizi iyi yapmaya çalışıyoruz ama çok memnun değiliz. Ama Rusya'da durum farklı. Oranın parkı var, yeşili var, insanların insanca yaşayabileceği, kenti paylaşabileceği alanlar var. Onların asıl sorunu bu alanları kullanacak gün sayısının çok kısıtlı olması. Yani kapalı alan tercihinin orada açıklanabilir bir tarafı var ama Türkiye'de bunun açıklanabilir bir tarafı tabi yok. Neden sokakta rahat rahat dolaşıp alışveriş yapmak varken kapalı bir kutunun içine giresin? Tamamen ticari bir karar ve yönetimler de bunu bir şekilde destekliyor.
EA: Türkiye'deki AVM'ler kentsel çarpıklığın, trafik sorununun, yanlış planlamaların sonucudur. Kent merkezlerinde hiçbir şey yapılamaz hale geldiği için şehrin dışında herkesin arabasıyla ulaşabildiği nefes alma yerleri haline dönüşmüştür. Sonuçta bunun bir süre daha böyle gideceği belli. Biz ne yapmaya çalışıyoruz? En azından mimari olarak önceden kentlerde alışveriş merkezlerinin bir özelliği vardı. Mesela önünde buluşulurdu, insanlar orada toplaşır bir şeyler yapardı. Biz en azından meydanıyla, girişiyle kent yaşantısının bir parçası olabilsin, şehir hayatıyla bir ilişkisi olsun diye çok uğraşıyoruz. En azından AVM'nin o içe kapanıklığını farklı bir şekilde çözmeye çalışıyoruz.
BT: Artık yatırımcılar da standart, her tarafı kapalı bir kutunun dışında bir arayış içindeler. Türkiye'de bununla ilgili çok güzel denemeler yapan mimarlık ofisleri de var.
GT: Mesela en son yaptığımız alışveriş merkezi konsepti açık sokaklardan oluşuyor. Eski kent merkezi dokusuna öykünerek oradaki sokakların meydanlara ulaştığı Orta Çağ kenti gibi bir konsept. AVM'yi kapalı kutu olmaktan çıkarmak için uğraşıyor, ufak detaylarla projeyi farklılaştırmaya çalışıyoruz.
Mesleğin sosyal sorumluluk tarafında bu boşluğu doldurmayı düşündüğünüz bir projeniz var mı?
BT: Bunu mimarlığın içinde çözmenin yöntemini bulamadık açıkçası. Akşam vicdanımız daha rahat uyuyabilmek için bunu başka sosyal alanlarda tamamlamaya çalışıyoruz. Ufak tefek denemeler tabi ki oluyor. Mesela Erhan ile şimdi aramızdan ayrılmış olan Sevinç Başköy arkadaşlarımız Roboski Müzesi Yarışması'nda bütün sürecin içindeydi. Burada hem bir mimarlık vardı, hem ülkenin sorunlarına dair bir şeyler vardı. Dolayısıyla bunun içinde mümkün olduğu kadar yer almaya çalıştık. Ama böyle çok örnek de yok. Bunu bir iş olarak yapmaya çalıştığınız anda çakılıp kalıyorsunuz. "Ben farklı bir öneri sundum ama işveren kabul etmedi" diyorsunuz. Belki akşam vicdanınız biraz daha rahat oluyor ama sonuçta oraya o proje değil, öbürü yapılıyor.
GT: Ama bir gün öbürü değil o yapılacak.
EA: Mimarlık ortamında "Neler yapılabilir, neler yapılamaz?" tartışması da hiç yapılmıyor. Mesela kentsel dönüşümün çok sorunlu olduğu bölgelerde yapı yapmak ne kadar etik, ne kadar doğru? Bunların tartışılması lazım. İstanbul'da silueti etkileyen gökdelenlerin yapılıp yapılmayacağını da bir mimarın kendi içinde tartışması lazım.
GT: Bence buradaki esas mesele şu; bir yapı oraya dikilene kadar bin tane karardan geçiyor, şehir bölge kararlarından başlıyor, yatırımcının nasıl bir şey yapacağına kadar bir sürü insanın onayından geçiyor. O AVM projesini çizmek de aslında o yüz karardan bir tanesi. İşte o kararı alırken elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Mesela araya sunduğumuz ormanla bölünmüş avm önerisini uygulatabilseydik o zaman bambaşka bir şey konuşuyor olacaktık. Her şey o kadar pamuk ipliğine bağlı ki, koşulları veya yaptığınız şeyi bir anda bambaşka bir yere çevirebilirsiniz. O yüzden bizim şu anda sisteme karşı yapabildiğimiz şey, elimizi soktuğumuz her aşamada kendi aklımızca bir şeyler önermek.
Rusya'yı Anlamak ve İnşa Etmek
Ortak Akıl ve Paylaşım Her Yerde...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın