Son dönemde ‘kent parkı' diye bir kavram ortaya çıktı. Mesela Ali Sami Yen arazisine yapılacak projede bu tür bir park yer alacak.
Umarım yapılır. İstanbul'da artık kuş sesi duymaz olduk. Sadece bazı tekil noktalarda buna ulaşmak mümkün oluyor. Mesela Ataşehir öyle bir yer haline geldi ki bir noktadan sonra doğa bu alanlardan haikaten kaçıyor. Onun için bence insan ölçeğini önemsemekte fayda var. Çin'de de aynı problemi görüyorum. Orada da büyük ölçek problemi var. Bizde bu yeni yeni başladı. Daha önce yapılar ölçek olarak çok büyük değildi. Dolayısıyla yollar daha dardı. Şehirlerde farklı bir doku vardı. Çin'de bu çok önceden kaybolmaya başlamış, 20-30 senelik bir süreç içerisinde yok olmaya yüz tutmuş. Şu an büyük şehirlerden başlayıp ufak şehirlere doğru devam eden bir akış var. Her bölgeyi mümkün olduğunca kentselleştirmeye çalışıyorlar. Orada tamamen bir ‘tabula rasa' durumu var. Her şeyi siliyorlar, bir tane 'layout' geliyor, onun üzerine yollar, parklar vs çiziliyor. Yapılaşma şekli biraz daha farklı ama büyük bir ölçek problemi var. Tabii Çin'de insan sayısı çok fazla, 34 milyonluk şehir var örneğin. Bizim ülkenin yarısı kadar.
Pekin'de turistik haritalar vardır, önemli yerleri gösterir. Ofisçe Pekin'e gittiğimiz bir sefer, turistik haritada işaretli olan önemli yerleri görelim dedik. Baktık iki sokak sonra oradayız. Yürümeye başladık, 1.5 saat sonra hala varamamıştık. O kadar inanılmaz mesafeler ki iki cadde gibi görünüyor ama çok uzak. Binaların 100 metre civarında bir yükseklik standardı var. Böyle bir sınır koymuşlar. Fakat caddeler o kadar geniş yapılmış ki (6 -10 şerit) binalar daha ufak gözüküyor.
Orada mimarlar çok başka bir boyutta çalışmak zorunda kalıyor. Örneğin birisi sadece villalar üzerinde çalışıyorsa, oradaki ölçek algısıyla büyük bir kule veya AVM ölçeği arasında çok büyük farklılıklar var. Projenin yapılış biçimini, yöntemini geçiyorum, insan adedi anlamında kullanılacak mekan, konfor şartları vs bunları tasarlarken hissettirebilmek gerekiyor en azından. İnsan zihnindeki ayarı değiştirmek gerekiyor. Biz yüksek metrekarelerle çalışmaya alışkın bir ekibiz, ona rağmen bize bile çok kolay gelmiyor.
Bu yapılarda yaşayan insanların profili nedir? Herhalde iyi bir gelire sahip olmaları gerekir. Çin'de yaşayan bir arkadaşım, Starbucks'tan kahve almanın bile standart bir Çinli için çok ‘havalı' bir durum olduğunu söylemişti.
Çin'de, sistemin yarattığı çok farklı bir ortam var. Yurtdışında, özellikle Amerika'da okuyup, bir süre orada çalıştıktan sonra ülkesine geri dönen çok sayıda Çinli var. Bunlar beyaz yakalı tabir edilen grubu oluşturuyor. Tabii Çin'deki üniversitelerden yetişen insanlar da var. Yeni jenerasyon İngilizce öğrenmek konusunda çok daha aktif. Dolayısıyla yurtdışıyla ilişkileri daha sıkı hale geliyor. Yani buradakinden çok da farklı sayılmaz. Kafe yaşamına biz daha önce başladık ama Çinlilerin tüketim dünyasının yarattığı metalara ve daha hızlı bir değişime ve maruz kaldıklarını söylemek yanlış olmaz.
Çin nüfusunun tamamının, 60 milyonluk üst gelir grubuna hizmet ettiği tespiti var.
Tabii gelir dağılımında çok büyük bir uçurum var. Hala büyük bir çoğunluk kırsalda oturuyor. Yönetimin amacı, kentli nüfus oranını mümkün olduğunca artırıp, eğitim vb. tüm hizmetleri kentte vermek. Bir de son 15 sene içerisinde bir şeyleri keşfedip bir anda yükselen ve inanılmaz para kazanan bir kitle var. Onlarla kırsaldaki insan arasında öyle bir uçurum var ki o sanırım kolay kolay kapanmaz.