MesutT: İkiniz de aktif olarak eğitim hayatının içindesiniz. Bu, meslek yaşamınızı nasıl etkiliyor?
MehmetK: Bence iyi etkiliyor. Bunu kendimde de gözlemledim, gün içinde karşınıza çıkan 5 – 6 proje üzerinde hızlıca gezinebilmek, onlar hakkında düşünmek ve yorumlarda bulunmak ne de olsa bir egzersiz işi. İnsan, gerçekten geliştiriyor kendini. Dolayısıyla yaptığımız işler açısından mutlaka bir getirisi olduğunu düşünüyorum.
MesutT: Genel mimarlık eleştirilerinden biri de akademik dünya ve pratik dünya arasındaki kopukluk üzerine yapılan. Siz böyle bir şey gözlemliyor musunuz?
MehmetK: Ben, pratik – teorik, akademik ayrımlarında da bir sakatlık olduğunu düşünüyorum. Çünkü hakikaten hafif paranoyak şeyler oluşmaya başlıyor. Bunlar neden birbirlerinden koparılsın ki? Belki de bir projemde iyi bir araştırma yapmak istiyorum, ona biraz da akademik yaklaşmak istiyorum? Örneğin bir öğrenci de projesini yaparken, çizim yaparken mimarlık yapıyor. Onu başka bambaşka bir uğraş olarak görmemek gerek. Sonuçta biz de üç aşağı beş yukarı aynı işi yapıyoruz. Ayrıca, bürosu olmayan, proje yapmayan mimarın üniversitede atölyeye girmemesi gerektiğine inanmıyorum. Bence girebilir, çok da yararlı olabilir. Şimdi yavaş yavaş kırılıyor, ama dışarıda iş yapan bir mimarın akademisyen olamaması durumu da sakat. Her disiplinin kendine özgü durumları var. Bunlar, gözetilemeyecek kadar karışık şeyler midir?
MesutT: Öğrencilerinizi nasıl buluyorsunuz?
MehmetK: Bence çok akıllılar ve bilinçliler, fakat kendi üst sınırlarının daha farkında değiller. Ama şunu da unutmamak gerek. Ben ilkokuldayken okula yürüyerek gidip geliyordum, sonrasında da otobüs kullandım ama bu çocuklar mecburen daha korunaklı büyüdüler. Bence bu mutlaka bir fark yaratıyor, kaderlerini tam olarak ellerine alamıyorlar. Dünyada ne varsa bizde de var. Ama bizdeki iyi okullardaki iyi öğrencilerin yaptıkları işlerle Avrupa'daki ya da Amerika'daki öğrencilerin işleri arasında bir fark var. Ben açıkçası buna isyan etmek istiyorum.
MesutT: Algısal bir fark mı bu?
MehmetK: Bir özgüven, özen farkı. Bu öğrenciler tembel de değiller. Bununla acil bir şekilde ilgilenilmesi gerek.
ErtuğU: Ama bu en başından, yani mimarlık eğitiminin başlangıcından itibaren ele alınması gereken bir mesele. Ben birinci sınıflara gidiyorum mesela. Çalışma meselesi biraz da taleple oluyor. Ben diğer hocalara bakıyorum ve onlar ne kadar talep ediyorlarsa o kadar istiyorum. Ve gerçekten talep edilen bana hep az geliyor. Bana kalırsa o noktada ‘bu okulda bu kadar çalışılır' gibi şeyler oluşmaya başlıyor. Zaten öğrencilerin neredeyse yarısı hasbelkader orada.
MehmetK: Okulların yarattığı genel bir atmosfer var, ondan bir türlü kurtulamıyorsun. Öğrenci okula giriyor ve bakıyor ne kadar, nasıl çalışması gerekiyor, üretilen şeyler nedir gibi şeylere bakıyor.