MesutT: Seçimlerin üzerinden epey zaman geçti ve üzerine de epeyce konuşuldu.
ErtuğU: Güzel bir tecrübe oldu, artık bazı şeyleri çok daha doğru okuyabiliyor insan. Türkiye siyasetinin küçük bir modeli gibiydi ve biz de içindeydik.
MesutT: Tartışma başlıkları ve çerçevelerini nasıl değerlendiriyorsunuz şimdi?
ErtuğU: Bir kere bu, ancak uzun soluklu bir yolculuğun bir parçası, başlangıcı olabilir. Çünkü seçimlere az zaman kala toparlanmış bir gruptu. Şimdi düşünüyorum da, ondan bir sonuç çıkmasını beklemek iyimserlik olurmuş. Kendi adıma, ben bunu sonradan farkettim. Çok iyimser, idealist ve pek de bu işlerden anlamayan bir grubun bu işlere talip olması durumuydu. Aslında bu da tartışıldı ve açıkçası benim de korktuğum şeylerden biriydi. Başkan adayından listedeki isimlere kadar aslında politikanın nasıl bir şey olduğuna dair hiçbir fikri olmayan, bunun gibi bir sistemin başına geçip çalıştırıldığında ne gibi sorunlarla karşılaşılacağına dair hiçbir düşüncesi olmayan bir grubun adaylığı gibi bir durum vardı. Aslında alttan alta kazanırsak ne yapacağımız da dillendiriliyordu. Yani ‘oraya mı gideceğiz?', ‘haftada kaç gün gideceğiz?', bu gibi konularda bilgisi yok kimsenin. Mesela ‘oraya gittiğimizde sekreter hala duruyor mu olacak, yoksa biz yenisini mi bulacağız?'a kadar pekçok şeyi bilmeyen, ama bir takım şeyleri düzeltmeye talip olan bir gruptu. Sonradan da birkaç kez buluştuk.
MesutT: Aslında her iki grubun programında da bazı ortak kaygılar vardı, ama ortamın sıcaklığından arada kaynadı gitti sanki.
ErtuğU: Aslında bu bana, 'devamlı olarak mimarlık pratiğini sürdüren birinin Mimarlar Odası'nda olması doğru mu?' gibi başka bazı şeyler de düşündürttü. Bu soruyu daha önce kendime sormamıştım. Çünkü bu, şu an tahmin edemeyeceğimiz kimi çelişkili durumlara yol açabilir. Bu durumun benzerini devlette görüyoruz. Bir takım kurullarda, organlarda yer alan insanlar, aynı zamanda o alanlarda pratik de yürütüyorlar ve bunların sonuçlarını da görüyoruz.
MehmetK: Ben, bir iş yapılırken yürütülmesi zor bir görev olduğunu düşünüyorum. Tam zamanlı yapılması gereken bir iş. En önemli sorunun bu olduğunu düşünüyorum. Evet Oda'ya da Derneğe de gitmek gerekiyor, ama biz de ders veriyoruz vs. Aslında zamanımızın yarısı mimarlık ortamına bir katkı yapmak için çalışarak geçiyor. Her yere yetişmek mümkün değil. Bazı insanların ciddi bir şekilde bu meseleleri düşünmesi, üzerinde çaba harcaması, hatta bunu da bir meslek gibi yapması gerek. Çünkü mimarlık sadece Türkiye'de değil, Dünya'da da yıpranmış, neredeyse geçerliliği sorgulanan bir meslek. Aslında bir yandan da bütün diğer meslekler çeşitli uzmanlıklara bölünmüşken, mimarlık hala direniyor. Mimar hala tasarlar, birçok insanı koordine eder. Hayata karşı bir idealizmi var, hala önce hayatı anlayalım sonra mimarlık yapalım diye düşünüyor. Bu nedenle iyi örgütlenmesi gerek, yoksa zavallı ve sefil meslek muamelesi görecek.
ErtuğU: Bu, üzerinde çok kafa patlatılması gereken bir sorun: Neden bir araya gelinmiyor? Bunda iki tarafın da sorumluluğu var.
MehmetK: Olay, bir araya geldiğinde de çözülmüyor ki... Önemli olan bir araya gelince ne yaptığın.
ErtuğU: Hayır, 'seni oraya sokunca ne olacak'tan önce seni oraya sokmak gerekiyor. Bu nasıl olur bilmiyorum ama ince ince düşünmek gerek. Mesela o alternatif grup seçilseydi bunu başaracak mıydı? Onun da çok çalışması gerekecekti, bazı şeyler hemen pıt diye olmayacaktı herhalde.
MesutT: Aslında mevcut strüktürün ne kadar baskın, dominant olduğuyla / olmadığıyla ilgili bir durum bu biraz da, öyle değil mi? Örneğin, farklı siyasi görüşlerde olsalar bile, siyasi partiler seçildikten sonra mevcut duruma angaje olmak durumunda kalıyorlar. Bu anlamda alternatif grup seçilseydi bile belki de mevcut yapı içinde sonuç alması biraz zaman alacaktı?
MehmetK: Hemen, aşırı bir değişiklik olamazdı zaten. Ama bu iş hakkındaki düşüncelerin geliştirilmesi, belki bir kısım akademik çalışmanın buna yönlendirilmesi gerekiyor. Semptomları falan görebiliyorsunuz. Birisiyle konuşurken, "Sen boşver bunları, projecilik para getirmiyor" gibi laflar duyuyorsunuz. Birçok çevrede mimarlığa, zavallı, hayatı tam anlamamış ama hafiften idealist, niye çabaladığı pek de belli olmayan bir güruh gözüyle bakılıyor ve bu şekilde de davranılıyor. Evet hemen çözülemeyebilir bu durum ama kafa patlatılması gerek. Üniversitede yüksek lisans ya da doktora yapmaya çalışanlar kılı kırk yararak kendilerine konu bulmaya çalışıyorlar; ama sen (ErtuğU'ya) bu konuda hiçbir çalışma duydun mu?
MesutT: Buradan, mimarlığın kendini yeniden inşa etmesi gerektiği sonucunu çıkarmak çok mu acımasızlık olur?
MehmetK: En başta mimarların, yaptıkları işle ilgili algılarını yeni baştan bir çalkalamaları gerekebilir. Belki de gereksiz paranoyalar var? Zaten bu iyi başarılabilirse, yollar açılıyor.