Öncelikle, Difüzyon nasıl ortaya çıktı?
Enise Burcu Karaçizmeli: Geçen yıl ekim ayında arkadaşlarımızla beraber bir şeyler yapmak istediğimize karar verdik. Bundan bahsettiğimizde gerçekten heyecanlandık, çünkü bu kendimizi geliştirmemiz için gerçek bir fırsat yaratabilirdi.
Pınar Arslan: Mimarlık öğrencileri olarak diğer sektörlerle tanışma fırsatınız pek olmuyor. Böyle bir girişimin bu anlamda iyi bir fırsat yaratacağını düşündük. Başta, dergi çıkarmak, blog açmak gibi fikirlerimiz de vardı; fakat bunu başarabilmek için ya gerçekten çok iyi olmamız gerekiyordu ya da çok fazla boş vakit bulmamız...Bunun yerine çeşitli etkinlikler üzerinden gitmeyi daha uygun bulduk. Bu aşamada dünyadaki örneklere baktık, ‘neler yapılıyor', ‘nasıl yapılıyor', ‘biz ne yapabiliriz'i düşündük. ‘Dörtyüzsaniye', bizim icat ettiğimiz bir format değildi; Hollandalı arkadaşımız tarafından önerildi ve yapmak istediklerimizle örtüştü. ‘Mimarlık Savaşları' da, pek çok ülkede, çok sayıda farklı başlık altında zaten yapılıyordu.
EBK:Yurtdışındaki örnekleri inceledikten ve bunları İstanbul'a kendi ölçeğimizde nasıl taşıyabileceğimize karar verdikten sonra etkinliklere başladık ve ilgi gördük. Tekrar denedik ve her seferinde beklentimizin üstünde bir dikkat çekti. Zaten amaçladığımız da böyle bir çarpışmaydı.
Öğrencilikte ‘haydi bir şeyler yapalım' hevesi her zaman olur, fakat çok nadiren gerçekleştirilir. Sizi harekete geçiren ne oldu?
EBK: Boş zamanımızın olduğu bir dönemdi ve hevesliydik, enerjimizi kullanmak istiyorduk. Aslında bu motifle başladık. Hepimizin çok yakın arkadaş olması ve daha da önemlisi ilgi görmemiz sayesinde devamı geldi. Tesadüflerin etkisi de olmadı diyemem. Mesela aramızda bir Hollandalı'nın olması çok önemlyidi; aynı şekilde bir kaçımızın yurtdışına gitmiş ve orada bir süre okumuş olması...Böylece yurtdışına, oaradaki toplumsallığa ve gelişmelere açık olmamız gerektiğini öğrendik.
P.A: Piyasada böyle bir etkinliğe karşı duyulan bir açlık da olsa gerek ki, hemen en baştan ‘ikincisi ne zaman olacak?', ‘bir dahakine ben de sunum yapabilir miyim?' veya ‘bundan sonra şunları çağırabilir misiniz?' soruları geldi. Bu noktadan sonra devamını getirmememiz söz konusu olamazdı.
Yurtdışındaki örneklerden bahsettiniz. Mimarlık savaşları daha önce deneyimlediğiniz bir şey miydi? Katılımı nasıl sağladınız?
P.A: Fransa'da okuduğum bir sene içerisinde böyle bir etkinliğe denk düşmüştüm ve o zaman da ‘keşke bizde de böyler şeyler yapılsa' diye düşünmüştüm. Difüzyon ortaya çıktıktan sonra da gerçekleştirme fırsatı bulduk.
EBK: Okula astığımız ilanlar oldukça merak uyandırdı. Acaba başvurulu bir etkinlik mi diye düşünenler bile olmuş. İnsanların başkalarının önünde tasarım yapmayı isteyebileceklerini tahmin etmezdik, ama bundan hiç çekinilmedi. Yine de kurduğumuz üç gruptaki katılımcıların çoğunluğu arkadaşlarımızdı.