Mimarlık yaşanabilir mekanlar yaratır, diorama ise yaşanamayacak ya da kullanılamayacak küçük mekanlar... Diorama, mimarlık ile nasıl bir ilişki kurar?
Tıpkı mimaride olduğu gibi, dioramada da detay çok önemlidir. "Bir maketi, maket yapan detayının bolluğudur" denir. Çünkü detay, mekana ruh katar. Çıplak beton ile yapılmış mekan, mekan algısı yaratmaz. Dioramada da detay, insanı gerçeklik hissine yaklaştıran en önemli unsurdur belki de.
Örneğin bir bakkal dükkanı yapıyorsanız eğer, kapısının önünüdeki malzemeleri de yapmanız gerekir. O detayları yapmazsanız o bakkalın hikayesini anlatamazsınız. Zaten mimarlık da böyle bir şeydir...
Bir de mimarlıkta da dioramada da kurgu var. Mimarlık yaşam alanları kurgular, diorama "an"ları kurgular, "anı"ları kurgular.
Ben mimar değilim, ama aslına bakarsanız mimarlığa şöyle bir değmişliğim vardır: Okuldayken, mimarlıkta okuyan arkadaşların projelerine yardım ederdim. Sabahlara kadar onlarla birlikte proje yapardım. Dolayısıyla mimariye karşı ilgim büyük. Dioramalarımda kullandığım yapılar ve yapıların detayları konusunda çok titizim bu yüzden de. Elbette dioramalardaki yapılar birebir mimari örnekler değil, ama onların gerçeğine uygun olması için çok çabalıyorum. Eğer bir yayla evi yapacaksam, ki zaten belleğimde ya da anılarımda olmayan mekanları yapamıyorum, yayla evlerini incelerim. Yapacağım evi en gerçekçi haliyle yapmaya çalışırım. Fakat en nihayetinde o yapı benim yorumumdur, dolayısıyla birebir aynısı olmaz, bacası farklı olur örneğin. Fakat yapmacık detaylardan kaçınırım. Çünkü dioramada gerçeklik hissinin olması gerektiğine inanıyorum.